Nos traduction Espagnol
465,953 traduction parallèle
20 dakikamız var.
Nos quedan 20 minutos.
Hafta sonu kuzeye gidiyoruz.
Nos vamos por el fin de semana.
Oyalamaya çalıştım ama bu benzinlik artık bize ömür boyu yasak!
¡ Intenté detenerlo pero ahora nos expulsarán para siempre!
Görüşürüz.
Nos vemos.
Arkadaşımla konuşuyordum. Dedi ki "Armstrong'a sert çıktık çünkü hilecileri sevmeyiz."
Un amigo dijo : "Nos enojamos con Armstrong porque no nos gustan los tramposos".
Ben de "Hayır, asıl sebebi bisikletin sikimizde olmaması" dedim.
Le dije : "No, nos enojamos porque a nadie le importa el ciclismo".
Çünkü yeterince seviyorsak yaptığınız her şeyi aklamanın bir yolunu buluruz.
Porque, si nos caes bien, hallaremos la manera de justificar todo lo que hagas.
IŞİD, ABD'ye birkaç kez saldırdı.
El Estado Islámico nos atacó varias veces.
İnandıkları şey bize yabancı ama kendilerini adamışlar.
Aunque sus creencias nos resulten ajenas, se entregan a ellas.
" Tanrı bize birkaç binyıl önce geldi, basit kurallar verdi :
"Dios nos visitó hace miles de años y nos dio unas reglas."
Beş yıl öncesine kadar hiç âşık olmamıştım, sonra bir kadınla tanıştım ve birbirimize âşık olduk, harikaydı.
Hasta hace cinco años... nunca me había enamorado, pero conocí a una mujer, nos enamoramos, y fue genial.
Sonra birkaç ay geçti. Başka biriyle tanıştım. Birbirimize âşık olmaya başladık.
Unos meses después, conocí a otra mujer, y nos empezamos a enamorar.
Yanlış şeyi yaparak bir gün, bir ay, bir yıl, hatta on yıl bile geçirebilirsiniz ve bunu fark ettiğinizde daima çok geç olur.
Podemos dedicarle un día, un mes, un año... Podemos dedicarle una década a algo equivocado. Cuando nos damos cuenta, ya es muy tarde.
Bu hoşuna gitmiyor. Sorun şu ki kadınlardan, onlardan hoşlandığınız sebepten ötürü hoşlanmanız yasak.
Pero no le gusta la respuesta porque "no nos puede gustar una mujer"
"Veriyorum." diyoruz. Diğer yandan testosteron, " Böyle söz mü verilir oğlum?
Decimos que sí, pero la testosterona nos dice :
Faydası olabilir. " diye düşündüm.
Nos vendrá muy bien ".
Uyum sağlamıştık.
Nos entendíamos.
Babam battaniye dağıtıyor olsa onu da isterdim.
Si mi padre nos hubiese dejado mantas, habría querido una.
Babamla aramdaki buzlar çözüldüğünde bir gün onunla konuşurken "Baba, bizi sevmedin bence." demiştim.
Un día, estaba hablando con mi padre, cuando empezamos a llevarnos mejor, y le dije : "Siento que no nos querías".
Yapayım da çekip gidelim, olur mu?
¿ Se los cuento y nos vamos?
Charliehorse, saldırıya uğradık... S04 * E14 * * * * * HugeKC * * * * *
Charliehorse, nos están atacando... 4x14
Kara Kitle binasının yerini bize verir vermez ekip orada olacak.
Estarán en el lugar en cuanto nos des una ubicación para la Misa Negra.
Burada seninleyiz. Hiçbir yere gitmiyoruz.
Estamos contigo, no nos vamos a ninguna parte.
Architect bizi gafil avladı
El Arquitecto nos tiene volando a ciegas.
Ajan Mojtabai'nin sinyalini kaybettik.
Entraremos cuando el agente Mojtabai nos dé la señal.
Helen Dahle'in doktorlarıyla bağlantı kurmak için size ihtiyacımız var.
Vamos a necesitar que nos ponga en contacto con los doctores de Helen Dahle.
Bir yer verildi, toplandık, hazırlandık.
Me dieron una dirección, reunimos todo, nos preparamos.
Bay Panetti'nin rakibini eleyen her kimse ertesi gün bizimle iletişime geçti. Haraçlarını ödemezsek işimizi yok etmekle tehdit ettiler.
Quien sea que eliminara al competidor del Sr. Panetti nos llamó al día siguiente, amenazando con destruir nuestro negocio si no pagábamos su tarifa de extorsión.
Onu Ilario Panetti'nin zehirlediği söylendi
Nos dijeron que Ilario Panetti la envenenó.
Robert bize her şeyi anlattı.
Robert nos contó todo.
Karısını senin zehirlediğini söyledi.
Bueno, nos dijo que usted envenenó a su esposa.
Şimdi bu doğru değilse, gerçekte ne olduğunu bize söylesen iyi olur.
Si eso no es cierto, es mejor que nos diga qué pasó realmente.
Belki bize kimin yaptığına dair bir şeyler söyler.
Quizá nos dirá algo de quien lo creó.
Bu Reddington'a nasıl yardımcı oluyor?
¿ Cómo nos ayuda esto con Reddington?
Olan şey bizi buraya yemeğe davet ettin ve açıklama yapmaksızın bizi mutfağa kilitledin.
Lo que pasó es que nos convocaste aquí a cenar y nos encerraste en la cocina sin ninguna explicación.
Bay Reddington, bizi yemeğe davet ettin.
Sr. Reddington, nos invitó a cenar.
Şefi ve ekibini eve gönderdin, telefonlarımızı aldınız, bizi mutfağa kilitlediniz.
Mandó a casa al chef y a su personal, tomó nuestros teléfonos, nos encerró en la cocina.
Belki gezegenler olabilir diye düşündüm, ama sanırım dinozorları seçeceğiz.
Pensé que quizá podría ser el de los planetas, pero creo que nos decidiremos por el de dinosaurios.
Apothecary bize tüm panzehirleri verdi.
El Boticario nos dio todos los antídotos.
Geçen sene oraya bizi gönderdiğinde bulduğumuz bir yer, hatırlıyor musun?
Es un lugar que encontramos cuando nos enviaste allí el año pasado, ¿ te acuerdas?
Çünkü birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz.
Porque nos conocemos desde hace mucho tiempo.
Elimizdeki her şeyi verdim. Eğer enzimleri ayrıştırabilirsem, belki biz...
Nos ha costado todo lo que tenemos, pero si puedo aislar las enzimas seremos capaces de...
Ama sonunda, geride kalan tek şey bu değil mi?
Pero al final, es todo lo que nos queda, ¿ no?
Birbirimizin gözlerinin içine bakarken söylediğimiz şeyler, tutunmak... zorunda olduğumuz her şeyimizdir.
Las palabras que nos cruzamos mientras nos miramos a los ojos son todo a lo que tenemos que aferrarnos.
Artık eşit miktarda alıyoruz.
Ahora nos pagan equitativamente.
Ama hala... uzaklaşıyor gibi miyiz?
- Pero sigo sintiendo... - ¿ Como si nos separáramos?
Christy ve ben, ikimizin evlenmesine karar verdik.
Christy y yo hemos decidido que tú y yo nos casaremos.
Kafamızın güzel olmasını istedin, bizi de kendinle birlikte aşağı çektin.
¡ Solo querías que nos colocásemos y arrastrarnos contigo!
Bize sakinleşmemizi söyleme!
¡ No nos digas que nos calmemos!
Sanırım takip ediliyoruz.
Creo que nos están siguiendo.
Bize uyuşturucu testi yapıyorlar!
¡ Nos hacen una prueba de drogas!