Senin içinde traduction Espagnol
2,359 traduction parallèle
Senin içinde olduğun yer.
En el que claramente estás incluida ahora.
Bu senin içinde yok.
Sabía que no lo tenias en ti
Ve senin içinde analık güdüsü var, çocuk sahibi olmadan edemezsin.
Y eres demasiado maternal para no tener hijos.
Senin içinde biraz zeytin söyledim.
Te pedí unas aceitunas también.
Senin içinde özel bir görev var.
Tengo un trabajo especial para ti.
Artık başka bir şey söylememen belki senin içinde en iyisi olur.
¿ Sabes qué?
Bu senin içinde geçerli.
Lo mismo va para ti.
Benim içimde iyi ne varsa, senin içinde yaşayacak. "
Todo lo que hay de bueno en mí... está ahora... En ti.
Sadece, bunun senin içinde olduğunu düşünmüyorum.
No pensé que lo tenías.
Bunu senin içinde görebiliyorum.
Veo eso en ti.
Senin içinde, benim içinde, Ryan için de.
No es justo para ti, o para Ryan o para mi.
Tamam, şimdi senin içinde buluşabileceğin harika birini bulmalıyız.
Todo bien, así que ahora todo lo que nosotros tenemos que hacer es encontrar alguien genial para tí, también.
Bu benim olduğu kadar senin içinde heyecan verici.
Creo que esto será tan emocionante para usted como para mí.
- Ama bu senin içinde var.
- y estaba en tu carácter.
Senin içinde olduğun durumu anlıyorum ve olay çıkarmadan ayrılacağım.
Entiendo su posición y... me iré discretamente.
- Artık Müdür oldum. - Terfi ediyorsunuz, değil mi? Senin gibi pislik içinde debelenmiyoruz Evans.
A diferencia de ti, Evans, sigues metido en el arroyo.
Kendim hakkımda düşündüğüm şey senin erkeğinin iki hafta içinde benim olacağı ve senin elinden bir şey gelmeyeceğidir.
Creo que lo que dice es que voy a tener a tu hombre dentro de dos semanas, y que no hay nada que puedas hacer al respecto.
Senin Serena ile sürekli gerçek bir arabanın içinde olduğun rüya günlerini yaşıyor olman gerekmiyor mu?
¿ Qué haces todavía aquí? ¿ No deberías estar fuera viviendo tu sueño?
Serena bugün içinde senin olmadığın sözler verdi.
Williamsburg. " Serena hizo hoy ciertas promesas que no te incluyen a ti.
Bunların hepsi ama, senin yeni profesörüm olduğunu öğrenmeden önce oldu. Ve fakülte içinde ilişkiler sert bir şekilde yasaklı durumda ve ben-ben dün gecenin bana bir öğrenci gibi davranırken seni etkilemesini istemiyorum.
Pero todo esto fue antes de que descubriera que eres mi profesor y las relaciones con la facultad están estrictamente prohibidas y no quiero que anoche afecte cómo me tratas como estudiante.
Patricia ve senin aile içinde çok farklı kimlikleriniz var gibi görünüyor.
Parece que tú y Patricia teníais identidades muy distintas en la familia.
Her erkek senin gibi olmak isteyecek, her kız içinde olmak isteyecek.
Todos los chicos van a querer ser tú. Todas las chicas van a querer estar adentro tuyo.
Eminim ki ellerinde içinde senin sevdiğin aletleri barındıran bir kutu vardır.
Seguro que ellos sí tienen alguna carretilla de esas que te gustan con todas las herramientas.
Senin karton bir kutu içinde parçalar halinde Eve dönmeyeceğinden emin değildim.
No tenia la completa seguridad de que no me estuvieran enviando trozos tuyos en una caja de cartón.
Senin yıldızın içinde geçidi tuşlama teorilerin özellikle dikkatimi çekti. Vay be. Hâlâ bunu başarmanın mümkün olduğunu düşünüyor musun?
Yo estaba particularmente interesado en algunas de tus teorías acerca de marcar mientras se estaba dentro de una estrella. ¿ Aún crees que hay alguna posibilidad de que lo hagas funcionar?
Bu soğutucunun içinde senin kızın için hazırlanmış bir bomba vardı.
Esta hielera tenía una bomba adentro que estaba destinada a su hija.
İçinde hırs da mı yok be senin?
- ¿ No te importa un pito ganar?
Yani, içinde yaşam bulabileceğimiz, diyelim ki bu kadar çamur - - içinde milyarlarca farklı mikrop barındırabilirdi senin ve benim bir sivrisinek olmamız gibi, bu kadar farklı.
Bueno, la vida que podríamos hallar en, digamos, ésta cantidad de barro... podríamos tener miles de millones de distintos microbios que son tan diferentes como ustedes y yo somos de un mosquito.
Daha büyük bir operasyon planlıyoruz senin de bu işin içinde bulunmanı istiyorum.
Estamos preparando una operación importante y deseo que tú la dirijas.
Ne yapacağız? Bir uçak ele geçirip bizimle dayanışma içinde olan ilgili ülkelerin bakanlarının serbest bırakılması. Ama senin görevin Şeyh Yamani'yi infaz etmek olacak Jamsid Amouzegar'la.
Obtener un avión, liberar a los ministros en su país respectivo, o leerán una Declaración de Solidaridad con la lucha palestina pero tu misión será... la de ejecutar al Jeque Yamani, así como al Dr. Jamshid Amouzegar.
senin gibi değilim, Bruce, herkesin içinde kötülük aramıyorum.
A diferencia de ti, Bruno, yo no busco lo malo en todos.
Ama 30 saniye içinde takmazsan senin yerine ben çıkarım.
Pero si no los tengo en 30 segundos - Salgo ahi en tu lugar.
Ve yıllar içinde, senin oluşturduğun çalışmayı mükemmelleştirdi.
Y con los años perfeccionó el trabajo que creaste.
İçinde senin kocanın da ortak olduğu şirketlerin yönetiminin listesini aldım sonra da onları Fisher Adası'ndaki 1960 yılına ait mülk arşivleri ile çapraz eşleştirdim.
Tomé un listado de los miembros de directorio de compañías que estaban asociadas con su esposo, y crucé esa información con los registros de propiedad de Fisher Island de 1960.
Bak, iş yerinde sağduyulu olmak nedir biliyorum, anladım. Ama senin gibi hayatımı temiz küçük kutular içinde sürdüremem.
Mira, sé que tenemos que ser discretos en el trabajo, lo entiendo, pero no puedo guardar mi vida en pequeñas cajitas ordenadas como tú.
Emirleri artık Valda veriyor ve senin bu işin içinde parmağın olduğunu düşünüyor.
Valda está llamando a las armas y cree que tienes algo que ver con esto.
İçinde ne olduğunu bilmen senin davranış şeklini değiştirir mi?
Sabiendo eso, ¿ Cambiarías tu comportamiento?
Benim yemeğimde, senin o zengin işi salatalarının hiçbirinde olmadığı kadar gıda var. Ayrıca benimkinin içinde sigortasız çiftlik işçilerinin alın terleri bulunmuyor.
Ey, hay más nutrientes en mi almuerzo que en cualquiera de tus barras de ensaladas de yupies y no están marinadas en el sudor de trabajadores sin seguro.
Eğer parayı on saniye içinde yakalayabilirsen senin olur.
Si puedes tomar esos billetes en los próximos diez segundos, son tuyos.
Sosisimin çöreğini dolduruyor olması, gün içinde hangi cipsi yiyeceğime senin karar vereceğin anlamına gelmez.
Sólo porque mi salchicha haya estado dentro de tu pan no significa que puedas decidir qué sabor de papitas...
Eminim Ve bu iki gün içinde ne dersem deyim, senin fikrini değiştirmeme izin verme.
Sí, trato de no mencionar los problemas de salud en la casa por miedo a que me sacrifiquen.
Üç senedir senin de içinde olman için savaş bile verdim.
Ahí está.
Hayır, bu olmayacak tamam mı, çünkü mahallemde gerçekleşen bir cinayeti soruşturuyoruz ve senin ve içinde yaşadığın şu şeyin yoluma çıkmanıza izin vermeyeceğim.
No, eso no va a pasar, ¿ vale? porque estamos investigando un asesinato que ocurrió en mi barrio, y no voy a permitir que tú y esta cosa con la que vives se crucen en mi camino.
Senin görevin, benim görevim bunca pisliğin, adaletsizliğin içinde masum, temiz, tıpkı arkadaşlarımız gibi insanları çekip kurtarmak, öyle değil mi?
Tu trabajo y mi trabajo, y lo hermoso que es encontrar alguien... alguien puro, alguien real, como un amigo, en medio de todo este desastre, ¿ verdad?
Ne zaman suratını şu an senin yaptığın gibi yapsa evin içinde bir yerlere kaka ettiğini anlıyorduk.
Siempre que ponía esa cara que estás poniendo ahora, sabías que había defecado en algún lugar de la casa.
O adam hakkında ne kadar az şey bilirsen vücut parçaların için o kadar iyi olur. Takasta senin vereceğin kısım boruların içinde kaybolup gittiyse, başka çarem yok.
Cuando menos sepas de ese hombre mejor para certas partes de tu cuerpo y desde que su parte de nuestra acuerdo literalmente se fue por las tuberías, no tengo otra opción.
Lütfen, 7 yıldan sonra, sonunda senin evinden taşındım ve iki gün içinde kendi evimi yaktım.
Vamos, luego de siete años, al fin me mudé de tu casa y en menos de dos días, prendí fuego mi nuevo hogar.
Görünüşe göre senin de içinde bir Lycan var.
Pues bien, parece que ha algunos lycan en que después de todo.
Benim kuşağım mücadele verdiği için, senin gibiler tüm gün kıçının üstünde yan gelip yatabiliyor ve bedavaya lüks içinde yaşıyor.
Mi generación luchó para que chicos como tú pudieran quedarse sentados sobre su culo sin hacer nada en todo el día, viviendo en un lujo asiático gratis.
- Senin şu Dr. Wakefield, boğazına kadar ev kredi borcu içinde.
- Su Dr Wakefield esta hasta el cuello de hipotecas.
Biliyormusun. Senin içinde birşeyim var.
- Sabes, también tengo algo para ti.
içinde 110
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
seninleyim 95
senin derdin ne 338
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle evleneceğim 47
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
seninleyim 95
senin derdin ne 338
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle evleneceğim 47