English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ S ] / Soğuktu

Soğuktu traduction Espagnol

708 traduction parallèle
Sonra kan geldi. Soğuktu. Yüzümden aşağı akmaya başladı.
Entonces vino la sangre el frio empezó a correr por mi cara y mis ojos...
Bunları bulana kadar ne kadar soğuktu hayal bile edemezsin.
No te imaginas el frío que pasé hasta que la encontré.
Salon deli gibi soğuktu George.
Ese teatro es helado, George.
Bir kulübemiz vardı.Kıştı ve çok soğuktu.
Teníamos un refugio, era invierno, y hacía mucho frío.
Çok soğuktu ama hoş bir duyguydu.
Estaba fría, pero fue una sensación agradable.
Öpücüğü soğuktu.
Su beso fue frío.
Su soğuktu ama eğlenceliydi.
El agua estaba fría, pero fue divertido.
Plüton'a gidemezlerdi, çünkü o kadar soğuktu ki, atmosferi dahi donuk tabaka olarak yüzeyini kaplıyordu.
No podían ir a Plutón, ya que hace tanto frío que su atmósfera está congelada en la superficie.
- Bence biraz soğuktu.
Creo que Nené es un poco fría. Dios mío.
Cennet niye bu kadar soğuktu?
Como hizo, si todo alli estaba muy frio?
Şimdi hatırlıyorum, su soğuktu, değil mi?
Recuerdo que el agua estaba fría.
Buz deposu çok soğuktu.
Qué frió hacía en esa fábrica de hielo.
Umarım sizi rahatsız etmemişimdir. İhtiyatlı olmayı denedim ama gelmek zorundaydım. Dışarısı soğuktu.
Hola, espero no molestar, tenía que entrar, hace mucho frío.
Çok soğuktu, ölmüş olabileceğini düşündüm.
Estaba fría. Pensé que estaba muerta.
Bir sonbahar akşamıydı, dolunay vardı ve hava soğuktu.
Era una noche otoñal, la luna estaba llena y el aire era frio.
Ve o nehir soğuktu, Bay Penell.
Y ese río estaba frío, Sr. Penell.
Tüm vücudun terliyor. Bunun buhar ısısı olduğunu söylüyorsun kendine ama biliyorsun ki kalorifer tüm gece boyu soğuktu.
Te dices que es la calefacción... pero sabes que el radiador ha estado frío toda la noche.
Biraz soğuktu, yağmur yağıyordu.
Hacía un poco de frío, llovía.
Arabadaydın. Hava muhtemelen soğuktu.
Tú estabas en el coche, hacía frío.
Yağmur yağıyordu, hava soğuktu, insanlar açtı ama her pencerenin arkasında elinde tüfeğiyle bekleyen bir adam vardı.
Bajo la lluvia, con frío y con hambre, pero detrás de cada ventana, hay un hombre y un fusil.
Tuhaf. Hemen hemen soğuktu hep. Arkadaş olduğumuz, başlangıç zamanları hariç.
Es curioso, casi siempre hacía frío, excepto al principio... cuando éramos amigos.
Dün çok soğuktu ve bir arkadaşım uzun don almaya gitti.
El otro día, cuando estaba tan frío... un amigo fue a comprarse algo de ropa interior larga, ustedes saben.
Elime damladı, soğuktu.
Estaba frío cuando me cayó en la mano.
Bu ara hava çok soğuktu, morarmışlar.
Con este frío se pusieron moradas.
Sınıf çok soğuktu.
Hace mucho frío en clase.
Fena sayılmazdı, ama çok soğuktu.
No muy mal, pero hacía mucho frío.
Aslında, bugün bir film seyrettim. Ne zamandır izlemiyordum. Soğuktu.
Ah, vi una película hoy.
Ve hava çok şiddetli soğuktu, iddiaya girerim ki öyleydi, değil mi?
Y debe haber tenido un frio terrible Apuesto a que fue asi, ¿ no?
Biraz soğuktu ama kuşlar şarkı söylüyordu ve bir de şu koku...
Aunque tenía un poco de frío, pero los pájaros cantaban y este olor...
Soğuktu.
Así nomás.
Ne kadar soğuktu?
¿ Qué tanto?
Hava o kadar soğuktu ki, her şey donmuştu.
Me hacía una paja. Hacía tanto frío que todo estaba helado.
- Kış soğuktu.
Frío invierno.
Hava soğuktu.
El frío que hacía.
- Siz uyurken. Soğuktu.
- Usted estaba dormido y hacía frío.
Vücudu soğuktu ama dudakları ateş gibi yanıyordu.
Su cuerpo estaba frío, pero sus labios ardían como fuego.
Çok soğuktu.
Muy frígida.
Soğuktu.
Estaban fríos.
Zavallı Edie'nin yumurta ile rezaletini çektiğimiz gün...... hava dondurucu soğuktu.
Hacia un dia helado el día que filmamos la humillación huevera de la pobre Edie.
Bizimkilerse kıpırdayamıyor ve ateş açamıyordu. Çünkü hava çok soğuktu.
Nuestros propios tanques no podía moverse, no podía disparar, porque hacía demasiado frío.
Soğuktu. Titreticiydi. Yıkımla ve sefaletle dolu bu atmosfer içinde konser başladı.
Era frío y tiritaba y en este ambiente de la destrucción y la miseria el concierto comenzó y empezamos con la última parte de la Götterdämmerung.
Son zamanlarda geceler oldukça soğuktu.
Sí, las noches han estado muy frías últimamente.
Ama ben şanssızdım. Belki de buranın kızları da, aynı iklimi gibi soğuktu.
Como trabajador de la embajada, deberías ser fácil conocer mujeres.
Fakat Gitme diye yalvardım... çünkü hava çok soğuktu, ve oldukça çok içmişti.
Pero le supliqué que no fuera... porque el clima estaba frío, y había bebido bastante.
Oda soğuktu.
Hacía frio.
Dün New York'ta hava ne kadar soğuktu ve kar yağıyordu.
Ayer hacía un día gris en Nueva York, con agua y nieve.
- Set soğuktu
Hacía frío en el set.
Soğuktu ve bizi karda yürüttüklerini hatırlıyorum.
Nos obligaron a caminar por la nieve.
Hay hay, ama o oldukça soğuktu. Bu şişeler soğuk değil, çok ılık.
Seguramente estaba frío.
Soğuktu!
estaba muy helado!
Çok soğuktu!
terriblemente helado!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]