Sıkıştım traduction Espagnol
5,889 traduction parallèle
Sen neden burada sıkıştım, bayım?
'¿ Por qué sigues atrapado aquí, señor?
Burada sıkıştım.
¡ Estoy atrapada aquí!
Aşağıda sıkıştım.
Estoy atascado aquí abajo.
Ben sıkıştım burada.
Me quedo.
Bu hafta sonu sahne ayarlamaları için burada sıkıştım.
Estoy ocupada en Palos Verdes este fin de semana, organizar la gestión de una obra de teatro.
Sıkıştım!
¡ Me atoré!
DNA bir yere gitmedi. Sıkıştım.
El ADN es inútil, así que estoy atascado.
- Buradayım, sıkıştım.
! ¡ Aquí atrás! ¡ Estoy atrapado!
Üzerime çökmüş betonlarla dar bir alana sıkıştım. Bunu göz önüne alırsan, durumum hiç iç açıcı değil.
Porque... estoy en un espacio cerrado con un puñado de cemento sobre mí y, dada mi condición, no es el mejor escenario para mí.
Bu sıkıştığımız zaman olayları çözmede bize yardımcı olacak bir teknik sadece.
Esta es una técnica que los perfiladores usan para resolver casos cuando están atascados.
Acaba trafikte falan mı sıkıştı?
Él debe estar atrapado en el tráfico.
Zamanımı sıkıştırdılar!
Es como si mi tiempo se hubiera comprimido.
Şey, biz daha çok şey üzerinde çalıştık, filmler, televizyon ve patlamış mısır.
Bien, nosotros también hemos estado trabajando en cosas, como, películas y televisión y palomitas.
En azından "özür dileriz" yazıp sileceğe sıkıştıralım.
Por lo menos escribe "lo siento" y ponlo debajo del limpiaparabrisas...
Ama sanırım beni de araya sıkıştırmış.
Pero supongo que sólo me estaba dando falsas esperanzas.
Peki, genç ve biraz da yakışıklı, kızıl saçlı bir adamla tanıştınız mı?
¿ Conoció a un atractivo joven, pelirrojo...
Jones 51'e ilk geldiğinde başı sıkıştığında yardım için geleceği kişinin ben olmadığımı net olarak ifade etmiştim.
Cuando Jones recién llegó a la estación 51, dejé claro que yo no era alguien por el cual ella podría venir a pedir ayuda.
Asistanlarımızdan biri Arallon'un doğu ve batı zaman kuşağını karıştırmış. Şu an önemli şeylerin bir kısmı bir gün önce yapılmaya başladı.
Alguien confundió las zonas horarias oriental y occidental de Arallon en las órdenes de trabajo y muchas cosas importantes pasarán un día antes.
- Bu bir kapsamlı kayıpsız sıkıştırma mı?
¿ Y es un motor de compresión sin pérdidas y universal? - ¿ Texto?
"Sıkıştırma Boyutu : 24.35" - Oldu sanırım.
Parece que ya está.
Tüm dosyayı mı sıkıştırmış yani?
Espera, ¿ es el archivo completo?
- Bizi köşeye sıkıştırdılar Yüzbaşım!
- Nos arrinconaron, Capitán.
- Şimdi, benim anlamaya çalıştığım, bir adamın karşısına geçip, ölmediği halde kızınız öldü diyebilen senin ve ayrıldığımız bilinen karımın, özünde iyi kadınlar olan böyle iki insanın kimyası.
- Verá, lo que trato de entender es la reacción que se produce cuando dos mujeres buenas en esencia, como son usted y mi indudable ex esposa, se mantienen firmes y le dicen a un hombre que su hija ha muerto, cuando no es así.
Hey, sizi buraya sıkıştırdığım için üzgünüm.
Lamento que quedaran atascados aquí.
En son kırmızı şarap içtiğimde, üvey babamın ayak bileğini ısırmıştım.
Última vez que tuve el vino tinto, I mordió mi padre-en-ley en el tobillo.
Her gün işten gelince birlikte çalıştığımız, bağ kurduğumuz sıkı fıkı olduğumuz falan.
Un lugar para venir todos los días, ejercitarnos juntos, conectarnos, tener intimidad, ya saben.
İnanır mısın, Bit Pazarında tanıştık.
Nos conocimos en un mercadillo, aunque parezca mentira.
Adeta odamda kısılı kalmıştım.
Casi me quedo en mi habitación.
Ve ben kaltaklarımı sıkı çalıştırırım.
Y yo trato duro a mis zorras.
Konserdeki isimler kesinleşti ama 10 dakika içinde seni sıkıştırma şansım var. Tabii, Duke Silver ortaya çıkmayı kabul ederse.
Se cerraron las plazas, pero puedo agregar 10 minutos si un tal Sr. Duke Silver quisiera participar.
Beni araya sıkıştırabilir misin yoksa rezervasyon mu yaptırmam lazım?
¿ Puedo sentarme en algún lugar? ¿ O necesito reservar mesa?
Biz bu dosyayı iki ölümden sonra 2005'te kapatmıştık ama şimdi yanlış adamı tutukladığımızı düşünüyoruz.
Se parecen mucho a un par de asesinatos que pensamos cerrar en el 2005, pero... ahora estoy empezando a pensar que encerramos al tipo equivocado.
Splinter'den intikamımı alacağım, Onun iğrenç sürüngenlerinden ve beni o berbat solucanın içine sıkıştıran herkesten.
Tendré mi venganza contra Splinter contra sus horribles reptiles y contra quienes me atraparon en la panza de ese maldito gusano.
- Sıkıştırdım onu!
¡ Lo tengo atrapado!
Akşam yemeği 37 dakika daha hazır olmayacak ama fıstık ezmeli kraker alır mısınız?
La cena estará lista en... 37 minutos, ¿ pero gustan unas galletas de crema de cacahuate?
Toplarımı soğuk bir günde, bir ay boyunca.. .. paslı bir araba kapısıyla sıkıştırmayı.. .. hemde uzun bir ay, öyle şubat falan değil..
Prefiriría golpear mis testículos en una fría, oxidada puerta de auto cada día por un mes... y me refiero a un largo mes.
NYADA, sıkışık Funny Girl programım konusunda çok anlayışlı davranmıştı belki sen de aynısını yapabilirsin diye düşündüm.
Es solo que, bueno, NYADA se ha portado tan bien, ajustándose al horario de Funny Girl, así que esperaba que tal vez podamos devolver el favor.
Canım sıkılmıştı.
Estaba aburrida.
Anladım ki Elspeth önceden hazırlanmış 4 mermiyi duvara önceden sıkıştırmıştı.
Me he dado cuenta de que fueron hechos cuando Elspeth atascó cuatro balas ya usadas en la pared, de esta manera.
Hayır, can sıkıcı olan şey şu : tanıştığım her kadın benden koşarak kaçıyor.
¡ No, lo que es frustrante es que cada mujer que conozco huye gritando de mí!
Kendisini, oğullarımı ve İngiltere'yi önüme sürerek Beni köşeye sıkıştıran İskoç Kraliçesi tarafından.
Arrinconado como María, reina de Escocia, pendiente de ella por delante de mis hijos y pendiente de Inglaterra antes que de mí.
Sıkıştırırsam dağıtıcıları da çekerim ama bize Rye lazım.
Los distribuidores se quedarán conmigo si les presiono, pero necesitamos a Rye.
O taşı o kadar sıkı bandajlamıştım ki kangren olacağını sanmıştım.
Até esa gema a él tan apretada, pensé que iba a perder la circulación.
Bir şeyler yapmaya çalıştığım için bana bağırılmasından sıkıldım.
Me estoy cansando de - que me griten por intentarlo.
Bazıları burada sonsuza dek sıkıştığımızı söylüyor. Ama çıkış yolu bulmak için savaşmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Algunos dicen que estaremos encerrados aquí para siempre, pero no dejaremos de luchar para encontrar una salida.
Sanırım penis sıkıştırma yolunla gitmeyi tercih ediyoruz.
Uh, creo que haremos lo de las colas.
Şimdiye kadar en az iki olası kaçış yolu bulup özgürlüme giden yolu işaretlemek için ekmek kırıntılarını bırakmıştım.
Hasta ahora había encontrado dos posibles rutas de escape, y había dejado migas de pan para marcar mi camino a la libertad.
Seni araya sıkıştırabileceği tek uygun zaman bu, tamam mı?
Esta es la única vez ¿ podría exprimir, Ok?
Bacağım sıkıştı.
Mi pierna esta atrapada.
Sanırım başım sıkıştı.
Creo que la situación podría superarme.
Belki de ben seni sıkıştırmalıyım.
Quizá yo debería molestarte.