English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ T ] / Tah

Tah traduction Espagnol

1,202 traduction parallèle
- En çok Apple Jacks tahılını severim.
- Prefiero los cereales "Apple Jacks".
O kehribar tahıllar hakkında onu uyarmaya çalışmıştım.
Intenté advertirle acerca de esas olas ámbar de grano.
Biliyor musun, biraz tahıl ve çamur atarsan gayet hoş bir ahırın olur.
Si lanzas un par de mazorcas de maíz y barro podrías tener una buena pocilga.
Düşünsene 11 canı sıkılmış okul çocuğunu tahıl işleme merkezine götürüyorsun. İyi ki ben götüren ben değilim.
Imagine llevar 11 niños aburridos a ver una planta procesadora.
- Tam tahıllı kulüp sandviç. Mayonezsiz, etsiz.
Un sandwich sin bacon, ni mayonesa.
Çin'de buna kaplumbağa turtası deniyor... ama ben onun yerine patates kullandım.
En China se llama "tchai-tah". Asado de tortuga.
Bu doğanın yasası Mısır ve tahılla beslenmek Cana can katar
Es la ley natural... comer maíz y gratificar el alma adolorida y los intestinos volverán a nacer
Tahıl rezervlerini satmaya başladı.
Ha empezado a vender las reservas de granos.
Roma'nın tahıl rezervlerini satıyor.
Está vendiendo la reserva de granos de Roma.
Bugün Senato'ya gittiğimde... oyunların maliyetini karşılamak için tahıl rezervlerini kullanmaktan bahsettim.
Hoy cuando fui al senado les hablé adrede de pagar los juegos con las reservas de granos.
Tüm doğum günlerimi, iki mezuniyet törenimi Witness filmindeki tahıl ambarı sahnesini toplasan bir dün gece etmez.
Anoche fue como todos mis cumpleaños, graduaciones y la asombrosa escena de Testigo en Peligro.
Şef O'Brien ve ben, T'Lani ve Kellerunların yüzyıllar boyunca süren savaş sırasında her iki tarafında kullandığı biyomekanik gen bölücüleri tahıl stoklarından kaldırmalarına yardımcı oluyoruz.
El jefe O'Brien y yo estamos ayudando a los t'lani y a los kellerun a eliminar sus reservas de recolectores armas biomecánicas mortales que ambos bandos han estado usando en una guerra de siglos.
Su, şeker, glikoz çok az kök özü, tahıl parçacıkları, maya, yapay alkol... ve 17 miligram hyvroxilated quint-etil metacetamine. ( Bir çeşit uyuşturucu )
Agua, sucrosa, dextrosa, extracto de raíces particulados en grano, levadura, sintehol y 17 miligramos de metacetamina de quintetilo hidroxilado.
Buraya geldiniz, düzinelerceniz, tahıl ambarındaki sıçanlar, evdeki ekine giden fareler gibi.
Habéis venido docenas de vosotros, Como ratas de granero, como ratones de campo cuando llega la cosecha.
Depolanmış tahıl.
Granos almacenados.
Et pişiriliyor, sonra da tahılla karıştırılıyor.
Se cocina la carne y se mezcla con el grano.
Baba, tahıllarımızı yakan adamlarla buluşmaya gittiğimize göre bu artık onlarla arkadaş olacağımız anlamına mı geliyor?
Pá, ¿ que haya una reunión con los que quemaron nuestra cosecha significa que seremos amigos?
Genç Darvin'in görevi Federasyon'un kolonizasyon çabalarını rayından çıkarmaktı. Bu sebeple istasyonda sevkiyat amacıyla depolanmış tahılı zehirleyecekti, doğrusu zehirledi de.
Su primera misión consistia en desbaratar los planes de colonización contaminando un envio de grano que estaba... que está almacenado en la estación.
Bay Baris, tahılın etrafında nöbetçilerim var. Klingonluların etrafında da nöbetçilerim var.
Tengo guardias vigilando el grano y a los klingons.
Tahıl zehirliymiş.
El grano estaba envenenado.
Tahılımda mı? !
¿ De mi grano?
Tahıl.
Un cereal.
Kasabaya tahıl almaya giderken de koyunlarını kırparken de iş gömleği ve takım elbisesi içinde her daim şık görünür.
Vaya a comprar trigo, o a trasquilar ovejas siempre luce ideal vestido en tonos de azul arándano y negro zarzamora.
Tahıl türü şeyler yemeyi düşündün mü?
¿ Has pensado en comer fibra?
Denizcilerden biri baş makinistin sürekli sebze ve tahıl yediğini hatırlamış.
Un marinero muy listo recordó que el ingeniero jefe siempre comía mucha fibra. Vegetales y todo eso.
Eleştirmek adına değil ama genelde Bay Crane'e kahvaltıda tahıl gevreği veriyorum.
Tu sabes, no es para criticar, pero usualmente le sirvo al Sr. Crane cereales para el desayuno.
Mayasıl, kırçıl, hımbıl, tahıl.
Rey, géiser, geisha, peine, ceiba.
Bana dokun... ve Gorgonlar ( cadı ) için öğütülmüş tahıl olacaksın!
Me tocas y serás alimento para víboras.
Tahıl ambarındaki mi? - Ne?
- ¿ Tony el tigre del cereal?
Bu mu? Bu benim tahıl biçmek için yeni fikrim.
Es mi nueva idea para cosechar cereales.
Biz Hopper için tahıl toplarken...
Mientras cosechamos para Hopper.
Sovyetler, büyük tahıl hasadından ve başka her şeyden bahsediyorlardı.
Los soviéticos estaban hablando acerca de las grandes cosechas de granos y todo lo demás. Nosotros llegamos hasta allá.
Ama iktisadi olarak komisyon, Doğu blok ülkerelerinden Çekoslovakyanın kötü bir hasattan sonra tahıl göndererek Rusyaya yardım teklif etmiştir.
Pero su contraparte económica, el Comecon ( Council for Mutual Economic Assistance ), ofreció ayuda rusa a los países del bloque oriental enviando granos a Checoslovaquia después de una mala cosecha.
Güzelliğin değirmentaşında bir tahıl sıkıştı.
En la muela de la belleza, un grano se quedó pegado.
Geber. Tam tahıllı kek gibi?
Ve y muérete.
Dünyanın sonun geldiğini söylüyorlarsa tahıI satmak istiyorlardır.
Cuando dicen que se acaba el mundo... te quieren vender cereal.
Kafanı çevirip aşağıya baktığında terk edilmiş bir otoyolun en sol şeridinde tahıl ezen ve yerlere geyik etleri seren minik insanlar görüyorsun.
Y al mirar hacia abajo, verás pequeñas figuras moliendo maíz y poniendo tiras de carne en el carril de una autopista abandonada.
Potansiyel bir eşe kendisini daha çekici göstermesi umuduyla küçük miktarlarda mayalanmış tahıl tüketeceği uzun ve yükseltilmiş yüzeye doğru yola çıkıyor.
Se dirige a la larga, y elevada superficie... Donde consumira pequeñas cantidades de grano fermentado... con la esperanza de que lo haran más atractivo para una pareja potencial.
Mayalanmış tahıl bütün dişileri ona daha çekici gösteriyor.
El grano fermentado hace que todas las hembras sean mas atractivas para el.
Dişi, talihini kutlamak için mayalanmış tahıl tüketiyor.
Consume grano fermentado para celebrar su buena fortuna.
Onu öldürmek için yüksek miktarda mayalanmış tahıl tüketmeye zorluyorlar.
Lo fuerzan a consumir una gran cantidad de grano fermentado en un intento de matarlo.
Daha üç haftalıkken doktor tahıI gevreğiyle beslememizi söyledi... çünkü süt ona yetmiyordu.
Guando tenia tres semanas, fuimos al medico y le dio cereales... porque no le bastaba con la leche.
- Tahıl gevreğiniz - Tamam.
- Tome sus cereales de salvado.
- Tahıl gevreğiniz. - Peki.
- Tome sus cereales de salvado.
- Tahıl gevreğiniz.
Tome sus cereales.
Midesinden sebze, soya fasulyesi ve tahıl çıktı.
En el estómago había soja, verduras, cereales.
Tahıl gevreği kutusunda Courtney Love'ın ne işi var?
¿ Por qué Courtney Love está en la caja de cereal?
Sevdiği tek dalganın kehribar renkli tahıllardaki dalga olduğunu söyledi.
Dice que las únicas olas que soporta son "las de los granos, color ámbar".
Ama kaygılıyım.
Tah...
Şu eski tahıl asansörünü dinle.
Escucha el elevador de grano.
Bu anne tavuk genç civcivlerine toprağı nasıl eşeleyeceklerini ve tahıl bulacaklarını öğretiyor.
Dios les ha dado un pico puntiagudo

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]