Unutmak mı traduction Espagnol
497 traduction parallèle
Unutmak mı?
¿ olvidarlo?
Seni unutmak mı?
¿ Olvidarte?
Unutmak mı? Hayır.
¿ Olvidarte?
- Unutmak mı?
- ¿ Olvidar?
Unutmak mı?
¿ Olvidar?
- Unutmak mı?
- ¿ Se le olvidó?
Unutmak mı?
¿ Que lo olvide?
Unutmak mı?
¿ Que me olvide?
Seni unutmak mı? Doris, sen benim için çok önemlisin.
Oh, Doris, usted se hizo muy importante para mí, muy importante.
- Unutmak mı?
- ¿ Olvidarte?
Unutmak mı?
¿ 0lvidarlo?
Kılıcımı unutmak mı?
- ¿ Te olvidaste de mi espada?
Onu unutmak mı?
¿ Extrañarla?
Yeteneklerine ihanet etmek... görevinden istifa etmek ve ailene karşı vazifeni unutmak mı?
¿ Traicionar tu habilidad, abandonar tu puesto y olvidar tus deberes hacia los tuyos?
Fritz'i unutmak mı?
¿ Olvidar a Fritz?
- Unutmuş olabilirdin. Unutmak mı?
- Deberías haberme olvidado.
Kahrolası kediyi unutmak mı?
Entiendo. Vale.
Unutmak konusunda uzmanım.
Soy una profesional olvidando.
Acılarımı unutmak için denizcilik işine sarıldım.
Me refugié de mi dolor en el negocio del transporte.
Yaşadıklarımızı unutmak kolay olur.
Será fácil olvidar Io que ha pasado.
Sanırım onu takip eden korkunç şeyleri unutmak istedi.
Suponed que las terribles cosas que ella quería olvidar la siguieran.
Bütün mutsuzluğu unutmak için çocuk olmak lazım.
Ser un niño para olvidar toda La tristeza.
Evim olan kasabamı ve asla unutmak istemediğim en değerli üç arkadaşımı bana daima hatırlatacak olan bir şey.
Algo que me recuerde siempre la ciudad que fue mi hogar... y a mis tres muy queridas amigas... a quienes nunca olvidaré.
Unutmak mı?
¿ Olvidarlo?
Nasıl olursa olsun, korkunç suçluluk duydum ve kendimden utandım.. .. ve olan biten herşeyi unutmak istedim.
En cualquier caso, me sentí terriblemente culpable y avergonzada y deseé poder olvidarlo todo.
Sorun değilse bunu alacağım neye benzediğini unutmak istemiyorum.
Si no le importa, me gustaría quedarme esta. por si se me olvida cómo es.
Onu tanıdığımı bile unutmak istiyorum.
Quiero olvidarme de haberle conocido.
Utancımı unutmak zorundaydım.
Tenía que olvidar mi pena.
Meydanda karşılaştığımızda... yüzündeki kederli ifadeyi unutmak zor olsa da beni hâlâ sevdiğini biliyorum.
Y aunque me parezca duro olvidar la tristeza de tu rostro... cuando nos vimos en la plaza, sé que aún me quieres.
Yaşadığımız hiçbir şeyi unutmak istemiyorum.
No quiero olvidar nada.
Amerika'da bıraktığım, unutmak istediğim her şey.
Me fui de América para olvidar esas cosas.
Hatırlamak mı? Ben her şeyi unutmak istiyorum.
Después de lo que he vivido, prefiero olvidar.
Belki bize öğretilenleri unutmak daha zor neye inandıklarımızı da.
Quizá sea aun más difícil olvidar lo que te han enseñado... y tus convicciones.
Unutmak mı?
- ¿ Olvidar?
Yani, unutmak mı?
¿ Para olvidar?
Unutmak o kadar kolay mı, Madeline?
¿ Es tan facil para ti olvidar, Madeline?
- Ne oldu? Unutmak istediğim şeyi hatırladım. Hayatımın anlamsız sonu.
Por el jaleo que hay fuera creía que te habían servido en una fuente, con una manzana en la boca.
Sanırım eski zamanlarda olanları unutmak zorundayız, Clint.
Creo que los dos tendremos que olvidar viejos tiempos, Clint.
- Unutmak mı?
¿ Olvidar?
Her şeyi unutmak istiyordum bir daha asla evlenmemeye de kararlıydım.
Quería olvidar, y estaba decidida a no volver a casarme.
Ben bir uzman değilim, ama sanırım "unutmak" buna daha iyi bir karşılık olur.
Yo no sé, no soy una autoridad... pero me parece que "olvido" es una mejor traducción.
Ne düşünmem gerektiğini biliyordum, ama ben... kaçınılmaz bir şekilde seni unutmak için değil, sana sahip olmak için dua ediyor olacaktım.
Porque sabía que, aunque debiera pensar otra cosa... cuando rezara no lo haría para olvidarte, sino inevitablemente... para poseerte.
Unutmak ne mümkün, komutanım.
Eso no lo puede olvidar uno jamás.
Bir yıl boyunca gece gündüz onu unutmak için uğraştım.
Pasé un año muy duro intentando olvidarme de ella. Día y noche.
Hayatımda birçok şeyi unutmak zorunda kaldım.
Tengo que olvidar muchas cosas en mi vida.
Ben de Perry'yi aldım, geçmişi unutmak için avare dolaştık.
Así que agarré a Perry y empezamos a viajar para olvidarnos de todo.
Buradaki varlığım bile senin için katlanılmaz olmalı. Ne de olsa unutmak istediklerini anımsatıyorum.
Mi sola presencia aquí te debe de parecer insoportable... porque te hace recordar cuando quieres olvidar.
- Önemli değil çünkü tanıştığımızı unutmak üzeresin.
- No importa, porque estás a punto de olvidar que alguna vez nos hayamos conocido.
Uçsuz bucaksız bir keşfin sınırındayız, ve kararımızı bilimsel altyapısı olmayan birinin gözlemlerine dayandırdığımız gerçeğini unutmak kalmak ahmaklık olur.
Estamos en el umbral de un gran descubrimiento. Nuestra decisión no debería fundarse en observaciones de una persona sin formación científica.
Fakat bayım, unutmak için henüz çok erken.
Señor, es muy pronto para no recordar.
Herşeyi sizinle geçen korkunç anlarımı unutmak için yapıyorum.
Estoy haciendo de todo para olvidar mis horribles días contigo.