Verdigini traduction Espagnol
5,590 traduction parallèle
Nasil tepki verdigini görmek için.
Para ver cómo reacciona.
Onu kimin verdiğini merak ediyorum.
Me pregunto quién se la habrá dado.
- Bu... Ne yapmak istediğine karar verdiğini sanmıyorum.
No creo que él tenga claro lo que hizo.
Bunun sana nasıl acı verdiğini bilirim.
Sé cuánto dolor te causaría esto.
Galerinin Harry Potter konusunda doğru kararı verdiğini düşünüyorum.
Creo que la galería tomó probablemente la decisión correcta sobre lo de Harry Potter.
Hep anılarının çok acı verdiğini ve hatırlamak istemediğini düşündük.
Siempre pensamos que el recuerdo era muy doloroso y que no quiere recordarlo.
Onun bir kadına 30 saniyede haz verdiğini biliyor muydun?
¿ Sabía usted que puede hacer una chica vienen en 30 segundos?
Bryan Adams'ın bir kadına 30 saniyede haz verdiğini biliyor muydun?
¿ Sabías que Bryan Adams puede hacer que una mujer entre en 30 segundos?
Chance'nin Vic'i gördüğünde neden aşırı tepki verdiğini bildiğimi sanıyorum, ama şimdi ikinci bir neden var.
Creía que ya sabía por qué Chance había reaccionado así ante la aparición de Vic, pero acabo de encontrar una segunda razón.
Rüşvetleri devamlı verdiğini söyledi ama bu sorumlu federal ajanı ilk defa görmüş.
Dice que ha estado haciendo los pagos pero ese federal, el que estaba al mando, dice que no le había visto antes.
Maranzano'nun izin verdiğini söylemiştin.
Dijiste que Maranzano te dio la bendición.
Ama sizin sayenizde en iyi adamlarımdan birini bir araba hırsızını yakalamak için tehlikeye soktum ve CIA'nin bu olaya neden bu kadar önem verdiğini bilmiyorum.
Pero gracias a ustedes, puse a una de mis mejores agentes en peligro... para capturar a un ladrón de autos, y no sé por qué le importa tanto a la CIA.
Abbott bana sahaya çıkmam için yetki vermedi ama ben verdiğini söyledim.
Abbott no me dio permiso para ir en la misión, y sin embargo dije que me lo dio.
Ama siz Batı zenginliğinin size kendiniz olma ve yaptıklarınızı yapma hakkı verdiğini söylüyorsunuz.
Quiero decir, dijiste que eso te dio la habilidad de ser quién eres, de hacer lo que haces, como un resultado directo del bienestar de occidente.
Logan her şeyi verdiğini söylemişti ama eksik görüntü var.
Logan dijo que entregó todo, pero hay escenas faltantes.
Sorgun sırasında cep telefonunu bir terör grubuna verdiğini kabul ettin. Ekipman sağlamak, malzeme desteği.
Durante su interrogatorio, admitió darle un celular a un terrorista conocido, proveyendo equipo, apoyo material.
İnsanlara zarar verdiğini bilmiyordum.
No sabía que estaba haciendo daño a la gente.
Sana kasten zarar verdiğini sanmıyorum.
Es solo que no creo que te fastidiara adrede.
- Defterleri ona kendin verdiğini söyledin.
Dijiste que se los habías dado tú.
Ona çok değer verdiğini biliyorum,... ama kendin söyledin.
Mira, sé que te preocupas mucho por ella, pero tú mismo lo dijiste.
Ve onları ele verdiğini eninde sonunda ortaya çıkaracaklar çünkü en derin en karanlık hapishanelerde, Neal kelimeler hızlı seyahat eder.
Y descubrirán que les tendiste una trampa porque en las más profundas y oscuras prisiones, Neal, los rumores corren rápido.
O zaman onlara değer verdiğini göster.
Son mis malditos trabajadores. Pues demuéstreles que se preocupa por ellos.
- Faris bize, Egan'ın kanıtları başka birilerine daha verdiğini söyledi.
Faris nos dijo que Egan ha dado la evidencia a varias fuentes más.
- Bu doğru değil. Bir sürü insana zarar verdiğini söyleyen bir video çekmiş.
Hizo un video diciendo que tú querías hacer daño...
O davanın savcısı Vince Travers sana birinin yalan ifade verdiğini mi söyledi?
¿ El fiscal del distrito de ese caso, Vince Travers, te dijo que alguien había cometido perjurio?
David'in duruşmasında kimin yalan ifade verdiğini hala bilmiyoruz, ama bu adamı tatmin etmek için verildiğini biliyoruz.
Aún no sabemos quién testificó en falso en el juicio de David, pero sabemos que fue para satisfacer a este hombre.
Sonunda istediğim şeyi verdiğini düşünüyordu.
Pensó que finalmente me estaba dando lo que yo quería...
Yaptığın her şey için övgü toplamak istediğini biliyorum ama Nicki'ye, hareketi senin verdiğini söyleyemezsin.
Sé que te gusta llevarte el mérito por todo, pero... no puedes decirle a Nicki que tú... me diste ese movimiento.
Hunter Kubbe'nin dışındaki askere yumurta üzerinde deney yapmayı kesmelerini söyledi çünkü Melanie'ye zarar verdiğini biliyordu.
Hunter evitó que el militar experimentara con el huevo porque sabía que lastimaba a Melanie.
Yardım etmeye söz verdiğini sanıyordum.
Creí que había prometido ayudar.
Hareket etmeyi kestiğinde bize bu şekilde bir şans daha verdiğini düşünüyorum, bu yüzden senden bir şey daha istiyorum.
Creo que cuando dejaste de moverte, fue para darnos otra oportunidad por eso necesito pedirte algo más.
Videoya kaydettikten sonra gitmelerine izin verdiğini mi düşünüyorsun?
¿ Piensas que utiliza estos vídeos, para luego masturbarse?
Kampta, lazer duvara zeplinin güç verdiğini çözdüğümüzü hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas en el campamento, cuando descubrimos que el muro...
En azından neden geri çekilme emri verdiğini söyle.
Al menos dime por qué me ordenó retroceder.
Kimin taviz verdiğini bilmiyoruz, ve Magyar ölmeni istiyor.
No sabemos quien está comprometiendolos, y Magyar te quiere muerto.
Sensin manyak. Kimin kime oy verdiğini bilirsek daha eğlenceli olur.
Ustedes son los idiotas. esto será más entretenido.
Kimin kime oy verdiğini görmedikten sonra ne eğlencesi kaldı!
¡ No es divertido si no puedo ver quién votó a quién!
Babanı öldürmesi için neden Sully'e iki milyon dolar verdiğini anlatmak ister misin?
¿ Quieres decirme por qué pagaste dos millones de dólares - para que Sully matara a tu padre?
Lisa, bu kararı verdiğini biliyor mu?
¿ Sabe Lisa que has tomado esta decisión?
- Lorelei'ye bir silah verdiğini biliyoruz.
Sabemos que le diste a Lorelei un arma. ¡ Qué te den!
Lorelei'ye aitti. Erkek arkadaşının verdiğini söylemişti.
Era de Lorelei, y me dijo que se lo había dado su novio.
Ben en başından Alan'a neden seninle yaşama izni verdiğini anlamıyorum.
En primer lugar, no entiendo por qué dejas que Alan viva contigo.
- Şans getirsin diye verdiğini söylemişti.
Me lo dio para la buena suerte. Muy bien.
Senden onun isim partneri olmasına nasıl izin verdiğini bilmek istiyorum.
Quiero saber cómo dejaste que se hiciera socio.
Saçıyla ilgili bir iltifat, ve bana Louis'e kötü haberi verdiğini bir saat önce söyledi.
Un halago sobre su pelo, y me ha contado que le has dado las malas noticias a Louis hace una hora.
Biraz ara verdiğini duydum.
Me he enterado de que te has tomado tiempo libre.
Kariyerine çok önem verdiğini biliyorum.
Ahora, sé que que te preocupas por tu carrera.
Çünkü Doğu St. Louis'li bir Yahudi'nin kökümüzü kurutmak isteyenlere ordu sırlarını verdiğini düşünüyorlar.
Porque creen que un judío del este de St. Louis... está pasando secretos militares a gente que quiere exterminarnos.
Bana pislik gibi davranmanı önemsemiyorum çünkü bana değer verdiğini biliyorum.
No me importa que seas un idiota conmigo porque sé que te importa.
Kardeşine çok fazla değer verdiğini görebiliyorum.
Veo que te importa mucho.
Babanı öldürmesi için neden Sully'e iki milyon dolar verdiğini anlatmak ister misin?
¿ Quieres decirme por qué pagaste dos millones de dólares para que Sully matara a tu padre?