Yakışıklısın traduction Espagnol
2,902 traduction parallèle
Yani yakışıklısın ve sen gerçekten yakışıklısın.
Eres muy apuesto y realmente muy apuesto.
Barney, komiksin, yakışıklısın çok da zekisin.
Barney eres gracioso, guapo y en realidad bastante inteligente.
Oh, yakışıklısın.
¡ Ey! ¡ Qué Guapo!
Sen çok yakışıklısın.
Usted es muy guapo.
Çok yakışıklısın.
Eres guapo.
Walden, gençsin, zengin ve yakışıklısın.
Walden, eres joven, eres rico, eres bonito.
Çok yakışıklısın, kabul ediyorum.
Eres guapo. Lo admito.
Çok yakışıklısın Jeremy.
Eres muy guapo, Jeremy.
Çok yakışıklısın.
Te ves muy guapo.
- Sen daha yakışıklısın.
- Tú lo eres más.
Bugün çok yakışıklısın!
¡ Estás muy guapo hoy!
Çok bencil ve yakışıklısın!
¡ Eres tan egoísta y tan guapo!
Çok yakışıklısın...
Eres hermoso.
Cana yakın, yakışıklı biri olduğunu söylediniz.
Dijo que era un tipo encantador bien parecido.
En sert görünen bir tip-A kadınını incelersek... içinde bir bardak prada ile yakışıklı prensini bekleyen... küçük bir kız vardır.
Rasca la superficie de la más dura de las hembras del grupo A y encontrarás una niñita aún esperando que el Príncipe Azul aparezca con un zapato de cristal de Prada.
.. güzel bir evim 2 çocuğum bir köpeğim.. .. güzel bir kariyerim, yakışıklı bir kocam olacağını hayal ettim
Una casa preciosa, dos niños, un perro, una carrera exitosa, un marido guapo y adorable.
Çok yakışıklı olacaksın.
- No quiero.
Aptal, 3 numaranın yakışıklısı mı olurmuş?
Idiota ¿ cómo puede un corte a lo marine ser guapo?
Gerçekten yazacaksan eğer okuyucuların ne yakışıklı olduğumu bilsin.
Si realmente la vas a escribir, no olvides dejar claro a los lectores lo guapo que soy.
Yakışıklı bir kadın ve bu onu çabuk bitirir.
Es una mujer atractiva, y eso la arruinará rápidamente.
- Ama açıklık getiremedim şey şu : Yaraların derinliği ve yapısı katilin çok yakından ve kişisel bir nedenle yaptığını gösteriyor.
Esto es lo que no puedo explicar... la profundidad y naturaleza de las heridas me dice que el asesino lo convirtió en algo íntimo y personal.
Siz de gerçekten yakışıklı bir adamsınız.
Y puedo añadir, que usted es bastante guapo también.
Günaydın yakışıklı.
Buenos días, guapo.
Çok yakışıklı biri ve konuşurken göğsüme baktığını fark ettim sonra bir baktım ki elim onun pantolonunun içerisinde.
Es muy guapo y me di cuenta que me miraba el pecho mientras hablaba y lo siguiente que sé es que tenía sus manos en mis pantalones.
Roxanne, şuradaki yakışıklıların yanına git ve komik bir şeyler söylemişlermiş gibi davran.
Roxanne, ponte al lado de esos tíos buenos y finge que dicen algo divertido.
Yakışıklı bir adamsın.
Es un hombre muy guapo.
Yakışıklı, akıllı, onu seven iyi bir kadın.
Apariencia, cerebro, el amor de una buena esposa.
"Hissetmek istiyorum bundan çok daha fazlasını." "Hadi yakışıklı, ver bana bir öpücük."
* Quiero sentir mucho más que esto, * * venga, guapo, dame un beso. *
Soğuk suya dalmanın bağışıklık sistemine iyi geldiğine dair kanıtlar var. Ama su donma derecesine yakın olunca faydalarının acıya katlanmaya değeceğini düşünmek biraz zor.
Esto prueba que meterse en agua helada es bueno para el sistema inmunológico, pero cuando el agua está a un grado sobre cero es difícil imaginar que los beneficios puedan superar al dolor.
Herkes insanların bana yakışıklı olduğum için iyi davradığını düşünüyor.
Todos piensan que el mundo es amable conmigo por mi físico.
Teşekkürler, Majesteleri. Hakkınızda çok şey duydum. Ayrıca söylendiğinden de yakışıklı bir adamsınız.
Gracias, Alteza, he oído mucho sobre vos y sois más guapo en persona que lo que se dice
Daha yakışıklı ve kızlarla arası daha iyi olanın arkasında dolaşıp onun artıklarıyla yetinmeyi sorun etmemeye ne deniyor peki?
¿ Cómo defines al tío que va a remolque de otro, uno que es más guapo que él, que tiene más tacto con las mujeres, y al que no le importa quedarse con sus sobras?
Onun yakışıklı, vurdumduymaz çapkın ev arkadaşıyım. Ben Phil.
Soy, uh- - soy Phil.
Yine de çok yakışıklı çıkmışsınız.
- Aun así se veía bien.
Söyle, Dokgo Jin'in yakışıklı olmadığını söyleyebilecek biri var mı?
¿ Cuál es la respuesta de la única persona en Corea... que piensa que Dok Go Jin no es genial?
Dokgo Jin, ezik Dallama Jin olduğunda da yakışıklı ve havalıydın.
Lucia genial aun cuando fue el ridículo imbécil Jin.
Biraz gecik kaldın ama çok yakışıklı görünüyorsun.
Un poco tarde y muy espectacular.
Mavi şortlu yakışıklının kim olduğunu çıkarabildin mi?
¿ Reconocen a este semental de shorts azules?
Ve şimdi büyüdün yakışıklı bir kadın oldun ve eşin de çok yakışıklı bir erkek
Y ahora has crecido volviéndote un buena y bella mujer, y tu marido será un hombre bueno y guapo.
- Bu kadar yakışıklı olmak kolay mı sandın.
- ¿ Crees que es fácil verse tan bien?
Şu surata, şu yakışıklılığa bakın.
Mira tu cara.
Sen de fotoğraftakinden çok daha yakışıklıymışsın.
Y tú eres mucho más originalmente guapo que en tus fotos.
Yakışıklı arkadaşlarınız kimdir?
¿ Quiénes son estos hombres encantadores?
Sınırdaki genç ve yakışıklı asker.
Un soldado apuesto en la frontera.
Babam her yaz beni buraya getirirdi. Chatcolet adındaki Hintli bir genç kızın yakışıklı bir avcıya aşık olduğunu söylemişti.
Mi papá solía traerme aquí cada verano y me contó que Chatcolet era el nombre de una muchacha india que se enamoró de un apuesto trampero.
Sen de onun dünyanın en yakışıklı adamı olduğunu düşünüyor musun?
¿ Te parece, como a mí, el ser más maravilloso del mundo?
Birincisi, yakışıklı, ikincisi, bire bakınız.
Primero, es divino, y segundo, ten en cuenta lo primero.
Gitarlı bir yakışıklı sevdiğin kıza asıldığında kuyruğunu kıstırıp kaçasın diye mi yetiştirdik?
¿ Te enseñamos a huir con el rabo entre las patas cada vez que un Fonzie sexi atrajera a tu chica?
Yemek yapmayı seven yakışıklı, başarılı bir adamla olan istikrarlı ilişkinin zincirlerinden kurtulmalısın.
De las ataduras de una relación estable con un hombre atractivo, triunfador y al que le guste cocinar.
Arka kapak fotoğrafında çok yakışıklı çıkmışsın.
Luce muy apuesto en la parte de atrás.
Sevdiğim kızın bu kadar yakışıklı bir erkekle flört etmesini seyretmeye dayanamıyorum. İşkence bu.
No podía estar por ahí viendo a la chica de la que estoy enamorado... coquetear con el tipo más atractivo de todos.