English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ Y ] / Yıldırım

Yıldırım traduction Espagnol

8,369 traduction parallèle
Bence o yıldırım sana çarpmadı Barry.
No creo que aquel rayo te cayera, Barry. Creo que te escogió.
Yıldırım çarpmıştı.
Fue un rayo.
Annemi öldüren adamı buldum. Sarılı, yıldırımın içindeki adamı.
Encontré al hombre que mató a mamá... al hombre de amarillo, el que estaba en el rayo.
Barry çocukken annesinin öldüğü gece evde kırmızı ve sarı yıldırım gördüğünü söylemişti.
Cuando Barry era un niño, dijo que vio rayos amarillos y rojos en su casa la noche que su madre murió.
Yıldırım bir ağacı gözümün önünde ortadan ikiye ayırmıştı.
Un relámpago partió un árbol por la mitad justo enfrente de mí.
- Kafana yıldırım düşmesi daha olasıdır.
- Cierto. Hay más posibilidades de ser alcanzado por un rayo.
Fakat Thor'un yıldırımı ve bir çekici var.
Pero Thor tiene rayos y un martillo.
Yıldırımın!
¡ Tu rayo!
Yıldırımın ve bir ağaç parçasının ucuna takılmış dev bir taş bloğun olabilir fakat sen bir Hulk değilsin.
Puede que tengas rayos y un gigante trozo de piedra en un palo de madera, pero no eres Hulk.
Evet öyle yaptı çünkü kızının neredeyse yıldırım çarpan birine kızının yardım etmeyişini izledi.
Sí, y reaccionó así porque vio cómo su hija se negaba a ayudar a una mujer a la que había alcanzado un rayo.
Su altında yıldırım işlemiyor mu?
El relámpago no funciona bajo el agua?
Coelurosaurian theropod'umuza düşen yıldırımın verdiği zarara benziyor.
Los daños son similares a los del rayo que alcanzó a nuestro terópodo coelurosaurian.
Uçurtmasını gerçekten yıldırım çarpsaydı anahtarın da onu çarpması gerekirdi. O iş bir hikayeden ibaret.
Si su cometa en verdad hubiera sido alcanzado por un rayo, la llave lo habría electrocutado.
Anneni yıldırım çarptığından beri kendini ondan tutmak zorundasın.
Tuviste que arreglártelas por tu cuenta habida cuenta de que tu madre fue alcanzada por un rayo.
Bu da ortağım. Dante Yıldırım.
Y este de aquí es mi socio, Dante Thunderstone.
- Sen nereye gidiyorsun, Yıldırım?
Oye, ¿ dónde vas, Thunderstone?
Sakin ol, Yıldırım.
Relájate, Thunderstone.
Seni ilelebet hatırlayacağım, Dante Yıldırım.
¡ Jamás te olvidaré, Dante Thunderstone!
40 yıldır, yaşam gücü göçü yapamaz diye uyanık kaldım.
Por 40 años, me he mantenido despierto para que no puedan drenar mi fuerza vital.
- April, Casey, dev kaplumbağalar, 40 yıldır sebepsiz yere uyanıktım.
April, Casey, tortugas parlanchinas gigantes he estado despierto por 40 años sin una buena razón.
14 yıldır korkudan o salonda sıkışıp kaldım.
El miedo me mantuvo en esa sala por 14 años.
- Bu 20 yıldır karşılaştığımız ilk kaza.
Es el primer incidente que tenemos en 20 años.
Son 3 yıldır düzenli olarak yazdırdım.
Cada año en los últimos tres años consecutivos.
Anladığım kadarıyla, son birkaç yıldır, kendi kendine Hristiyan olmuş.
Tengo entendido que ella se ha convertido al cristianismo, el último par de años.
Manyağın biri beni zehirledi ve artık ne kendi kendime giyinebiliyor, ne yemek yapabiliyor ne de herhangi bir şey yapabiliyorum, ve bunca zamandır arkadaşlarım dünyaya yardım için çırpınıyorlar ben de seninle buraya tıkıldım, ve sen de beni iyileştiremiyorsun bile.
Un loco me envenenó, y ahora no puedo ni vestirme sola, ni prepararme la comida, ni hacer nada por mis propios medios. Y todo este tiempo mis amigos han estado ahí afuera, ayudando al mundo, mientras yo estoy aquí postrada contigo, ¡ y encima no eres ni capaz de curarme!
Yaklaşık beş yıldır ışıkla uyumaya ihtiyacım yok hiçbir şeyden korkmam, gerçekten.
No necesito una luz de noche desde los cinco años, así que, no estaba asustado para nada. En serio.
30 yıldır bunu tatmamıştım.
No la he probado en más de 30 años.
Sadece iki yıldır buradayım.
Eso fue hace dos años.
Al.. Seni 25 yıldır tanırım.
Al... te conozco desde hace 25 años.
Bunca yıldır Whitney için elimden gelenin en iyisini yaptım.
Hice por Whitney todo lo que pude durante todos estos años.
O ormanda ben de kamp yaptım. Şırıl şırıl akan ırmak, güzel dağlar, mevsimden mevsime açılan gizli tren yolu ve açıldığında mutlaka bir kamera getirmelisiniz.
Ya he acampado en esos bosques, las bellas montañas, los caudalosos arroyos, un pequeño camino que solo está habilitado según la estación, y cuando lo está, déjame decirte, que necesitas una filmadora.
yapma aklında bişey var işte bir yıldır ortağız ve çok az ayrı kaldık birlikte olmadığımız zaman bir elin parmağını geçmez ne söylemeye çalışıyorsun?
Vamos, piensas algo. Más de un año juntos y puedo contar con una mano el número de veces que no hemos patrullado como compañeros. ¿ Qué estás diciendo?
Beş yıldır bu grubun bir parçasıyım.
He sido parte de este grupo durante los últimos cinco años.
Zamanımın çoğunu Ruhlar Dünyası'nda geçirdim ve gayet iyi biliniyor ki Avatar'ın ruhu, bir kaç yıldır ortada yok.
He pasado la mayoría de mi tiempo en el mundo espiritual y es sabido que el espíritu de la Avatar no ha estado ahí desde hace años.
Tüneli olan kocaman bir kaya var sanırım ve içinde parlak bir yıldız var.
Hay una piedra enorme... con un túnel, me parece y una estrella brillante dentro.
Bunca yıldır duygularımızı paylaşarak mı arkadaş kaldığımızı sanıyorsun?
¿ Crees que habríamos sido amigos tantos años si dijéramos lo que pensamos?
Adamla bir-iki yıldır konuşmamıştım bile.
Llevaba sin hablar con él un par de años.
Sınırı geçince bir şeyler hatırladım. Küçük ve belirsiz parçalar ama... Yıldızlar vardı ve yağmur yağmaya başladı.
Recordé algo allá, solo pequeñas cosas, pero... había unas estrellas, y luego empezó a llover.
Sence Norman Sontag kızının kandırıldığını anladı mı?
¿ Y cree que Norman Sontag... averiguó que su hija había sido engañada?
Son yirmi yıldır yarattığım her şeyi... mahvetmesine mi yardım edeyim?
¿ Ayudándolo a qué, a destruir todo lo que he construído en los últimos 20 años?
Bunca yıldır bunları da mı yanında taşıdın?
¿ Eso es lo que has estado cargando, todos estos años?
Burayı inşa eden yerli Berberi halkı, on bin yıldır Kuzey Afrika'nın bir parçası. Antik Mısır ve Yunan metinlerinde bu halktan yer yer bahsedilir.
La gente bereber indígena que construyó este lugar ha estado en esta parte del Norte de Africa por más de 10.000 años, y son mencionados en textos antiguos egipcios y griegos, tanto
Babama neden cezalandırıldığımı sordum. Bunu sorduğum için daha fazla cezalandırıldığımı söyledi.
Le pregunté a mi padre por qué me castigaba, y me dijo que por preguntarle, estaba más castigado.
Ajanlarınız gelip onu açana dek, dolandırıldığımın ispatıydı.
Tenía pruebas de que me había estafado, hasta que sus agentes llegaron y han acabado con ellas.
Beni cezalandırıyorsun ve hala neden cezalandırıldığımı bilmiyorum.
Eres castigadora y fría, y ni siquiera entiendo por lo que estoy siendo castigada.
Kaliforniya eyaletinde tecavüz suçunun zaman aşımı on yıldır.
El estatuto de prescripciones en caso de violación en California es de diez años.
Yıldız tornavidayı uzatır mısın?
Pásame el destornillador.
Saha araştırmacısı Michel Sadiakhou son dört yıldır şempanzeleri takip ediyor. Aman Tanrım.
Investigador de campo Michel Sadiakhou ha sido el seguimiento de los chimpancés durante los últimos cuatro años.
Nişanlıma bu geceyi beraber geçireceğimize dair söz vermiştim. Ama sonra bu uçuşu çağırıldım.
Le prometí a mi novia que pasaríamos la noche juntos y luego fui llamado para este vuelo.
Patlayan yıldızlardan gelen tüm bu kozmik olayların tümü galaksilerin büyük bölümlerini yiyen kara delikler ışınım üretirler. Ve tüm bu parçacıklar inanılmaz enerjiktir. Daha önce hiç görmediğiniz parçacıklardır.
Bruce radiación y partículas que son increíblemente energético usted nunca ha visto el brillo antes su cuerpo no está adaptado a ellas
Bizi uzak yıldızların etrafındaki yeni dünyalara götürecek. Yaşam kırılgandır. Sanırım bu yüzden en azından iki gezegende bulunmalıyız.
construir el arco de espacio que nos llevará a nuevos giros alrededor de estrellas distantes mi es frágil y por eso creo debemos ser al menos una a especies de plantas el primer objetivo era, con mucho, la más fácil

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]