Yıldız traduction Espagnol
29,101 traduction parallèle
Solgun at bir takım yıldız veya İncil ile ilgili değil.
El caballo pálido, no es una constelación, tampoco es un verso bíblico.
Soluk atın İncil ile alakalı hatta süvarilere ait bir şey olduğunu hatta takım yıldızı olduğunu sandım.
Pensé que el caballo pálido podría ser algo bíblico o incluso relacionado con una de las constelaciones ecuestres, quizá incluso Equuleus.
Burası cüce yıldız alaşımıyla oluşturulmuş.
Todo este lugar es impulsado por una aleación de estrella enana.
Stewie'nin reklâm yıldızı olmasına inanamıyorum.
No puedo creer que Stewie sea un estrella de anuncios.
Reklâm yıldızı küçük beyimizin bugün maaş günü sonuçta.
Estamos celebrando con nuestra estrella y es su gran día de pago.
Bir yıldız oluyor.
Se está convirtiendo en una estrella.
Işık hızında dahi yıldızlardan gelen kötü niyetli düşüncelerin Dünya'ya ulaşması binlerce, hatta milyonlarca yıl sürebilir.
incluso a la velocidad de la luz, los pensamientos ruines de las estrellas pueden tomar miles o millones de años para llegar a la tierra
Şimdi bir film ile anlaştı ve yakında bir film yıldızı olacak.
Ella firmo un contrato para una película. Y pronto será una estrella en la industria del cine.
Yıldız geçidi 891.9.
Fecha espacial 837.9.
Ne? Kurucu Ataların bayrağa neden yıldız koyduğunu biliyorum. Kırmızı, mavi ve beyaz da İngiliz Bayrağı'ndan değil mi?
Quiero decir, entiendo por que los Padres Fundadores pusieron estrellas en la bandera, y el rojo, blanco y azul, son de la bandera británica, ¿ no?
Yelp uygulamasında ikinci kez size beş yıldız vereceğim.
Te daré cinco estrellas en Yelp en este momento.
Film yıldızı olmak çok zormuş.
Ser una estrella de cine es el trabajo más duro.
Başarısızlık kokunu önemli film yıldızı kıyafetlerime bulaştırmadın umarım.
Espero que no hayas apestado toda mi ropa de estrella de cine con tu fracaso.
Gazeteci dürüstlüğümü feda edeceksem sırf bir film yıldızıyla seviştiğim içindir.
Si voy a sacrificar mi integridad como periodista, es porque voy a tener sexo con una estrella de cine.
Sen artık bir film yıldızısın.
Eres la estrella de una película ahora.
Anne ve babamın porno yıldızı olduğunu hayal etmemiştim.
Nunca imaginé que mi padre era Larry Flynt, y mi mamá era Linda Lovelace.
Evet, denize kıyısı olmayan küçük bir şehir ve hayatta kalabilmesi için liderinin kendisini bir rock yıldızı olarak ulaşılamaz hale getirmesi gerekiyor.
Sí, de una ciudad-estado tan pequeña que no tiene salida al mar, y para sobrevivir, su líder tiene que hacerse... tan inalcanzable como una estrella de rock.
Futbol yıldızı Pallotta...
- Pallotta, la estrella del fútbol...
Senin gibi yıldız atletler sunmaya olan tutkum olmasa başkanlığa adaylığımı koyardım.
Si no me gustara tanto representar a estrellas como tú quizá optara a la presidencia.
Yıldızın tekrar parlıyor.
Y vuelves a triunfar.
Sonra da o porno yıldızı. Adı neydi?
Entonces yo seré esa estrella de porno. ¿ Cómo se llama?
Sayabileceğinden çok fazla yıldızın olduğu gökyüzünün bulutsuz olduğu bazı akşamlar var.
Hay algunas noches hasta alli cuando el cielo esta tan claro, no hay mas estrellas que las que puede contar.
Biri anılarının geri getirilmesini isterse iblisi çağırmak için beş köşeli ters yıldızı çizmesi gerekir.
Si una persona quiere sus recuerdos, debe hacer el pentagrama para llamar al Demonio.
Eğer yanılmıyorsam teknolojiniz bir cüce yıldız alaşımı kullanıyor.
A menos que me equivoque, su tecnología usa una aleación de estrella enana.
Yedek zaman sürücüsünden alınan gücün cüce yıldız matrisinin kutuplarını ters çevirebilmesinin teorik olarak olasılık dahilinde olduğunu düşündüğünde o kadar da deli bir fikir değil bence.
No es tan chiflada si consideras la posibilidad teórica que derivar energía de la unidad de tiempo auxiliar debería proporcionar suficiente energía para invertir la polaridad de la matriz de estrella enana.
Çok büyük bir yıldız oldun.
Eres una gran estrella.
Babam denediğin için altından, koca bir yıldız verir kesin.
Estoy seguro que papá te dará una gran estrella dorada por intentarlo.
Yıldız oyun kurucu, bir numaradan seçilmiş. Yine de açıklanamaz bir sebepten ötürü bakir.
Un quarterback famoso, elegido en primera ronda del draft, y aun así, por alguna inexplicable razón, sigues virgen.
Hollywood şöhretler Kaldırımı'nda yıldızın olması için meşhur olmaya bile gerek yok.
¿ Ni siquiera tienes que ser famoso para recibir una estrella en el paseo de la fama de Hollywood?
Menajerin teki ona yardım edeceğine söz veriyor karşılığındaysa yıldız müşterilerine konsomatris muamelesi gördürülüyor.
Un agente promete ayudarla, a cambio, ella es tratada como una chica trofeo en las fiestas de tus clientes estrellas.
- Niye kendi yıldız müşterisine şantaj yapmak istesin? Hem de korumak istediği müşteriyi.
¿ Por qué iba a querer chantajear a su propio cliente estrella, un cliente al que tiene que proteger?
Seni daima biz koruyacağız ve seni her zamankinden de büyük bir yıldız yapacağız.
Siempre te protegeremos... y haremos de ti la estrella más grande.
"Yaşasın Lucifer", beş köşeli yıldız falan.
El "Ave, Lucifer," el pentagrama?
Tim Dunlear'ın ta kendisi. Vakfın başkanı, eski NBA yıldızı, meşhur çapkın.
el propio Tim Dunlear, director de la fundación, ex estrella de la NBA, conocido playboy.
Yıldızımızın stüdyoya gelmesinden emin olmasını istedim.
Debía ver que el astro llegase al estudio.
Peki rock yıldızı Shari ne düşündüğünü sana söylesin.
Estrella del rock, que Shari te dé su opinión.
Hangi rock yıldızının bel soğukluğu olduğu federal hükümetin umurunda değil.
Al gobierno federal le da igual qué roquero tiene gonorrea.
İfadesini desteklemek için, yeni yıldız tanığımızdan silahı vermesini istedi.
Para corroborar su testimonio, - preguntó nuestro nuevo testigo estrella de entregar el arma.
Belki de biri Emile'i desteklemek için oradaydı ve sadece yıldız tanığımızın ifade verdiği günlerde gelmişti.
Tal vez uno fue a apoyar a Emile... y solo apareció los días que nuestro testigo estrella testificó.
Yanına yıldız koy.
Ponle una estrella.
O öldü Klaus, çünkü o da benim gibi Mikaelson hayatına katıldı Jackson gibi yani evet konuşmamız gereken bazı şeyler var.
Murió, Klaus, porque se vio envuelta en el mundo Mikaelson igual que yo, igual que Jackson, así que, sí, ella y yo tenemos algunas cosas de las que hablar.
Senin kattığın kadın sesine bayıldı. Ve ben de kitabı... birlikte yazmamızı önerdim.
A ella le encantó el toque femenino que le diste, y le propuse escribir el libro juntos.
Bir kadınmış gibi davranarak 50 yıldır burada çalışıyorum. Çocuk sahibi olamadığınız için hiç pişmanlık duydunuz mu, Anne Bernadette? Zaten bir sürü çocuğa sahibim.
he estado trabajando aqui por 50 años, pretendiendo ser una mujer alguna vez lamentastes no tener hijos, madre Bernadette?
Mills'in mistik bir boyutta kapana kısıldığını mı yoksa onu geri getirmek için iblislerle savaştığımızı mı?
¿ Decirte qué? Eso... ¿ que Mills estaba atrapada en una dimensión mística y que tuvimos que luchar con demonios del Infierno para recuperarla?
Buna göre karşılaştırıldığında, bizim düşünceli ve sorumlu olmamız gerekir.
Y comparado a eso, Tenemos que vernos pensativos y responsables.
Son 30 yıldır o evde yalnız ne yapıyormuş, tamam mı?
Lo que ha estado haciendo sola en esa casa durante los últimos 30 años, ¿ de acuerdo?
Kaç yıldır Vatikan'dasınız?
¿ Cuántos años lleva en el Vaticano?
1.000 yıldır yalnız olan bir egoisti lafa tutabilirim dedim.
Imaginé que podía hacer que un egomaníaco que ha estado solo durante mil años charlara.
O zırhı 2 yıldır kullanmıyorsun.
hace dos años que no usas el traje.
Cadde ile Lewis arasında ateş açıldı. Acilen desteğe ve bir ambulansa ihtiyacımız var.
Necesitamos copia de seguridad y un ambón, ahora.
İlk buluşmamız yarım kaldı, sonra da kaçırıldım.
Nuestra primera cita fue interrumpida, y entonces me secuestraron.