Zamanı geldiğinde traduction Espagnol
2,067 traduction parallèle
Zamanı geldiğinde bütün ustalar iyi olduğu yılların bittiğini bilir.
Llega un momento en que cada maestro sabe que sus mejores años se han ido.
Bu Tanrı'nın isteği. Ve bunu halletmenin zamanı geldiğinde, yardımına ihtiyacım olacak.
Ésa es la voluntad de Dios y cuando sea la hora de llevarlo a cabo necesitaré tu ayuda.
Belki biraz bozulmuş kontrol edilmesi zor olabiliyoruz ama zamanı geldiğinde hep burada olacağız Chloe.
Podremos ser algo disfuncionales y difíciles de manejar a veces pero con las fichas sobre el paño, siempre estamos ahí, Chloe.
Zamanı geldiğinde bunu senden almak için geri döneceğim.
Yo volveré a por eso cuando sea el momento.
Bu tam olarak... ve yatılı okulda olduğunuz için, üniversiteye gitme zamanı geldiğinde oranın nasıl birşey olduğunu bilebileceksiniz.
Eso es exactamente... Porque están en un internado, para cuando estén listos para ir a la universidad, ya sabrán cómo es.
Zamanı geldiğinde
When it's meant to be
Zamanı geldiğinde toplumu yeniden kurmamızı sağlamak için.
Para ayudarnos a reconstruir la sociedad cuando se llegue el día.
Ama zamanı geldiğinde.
Pero sólo cuando sea el momento adecuado.
Padişah ve hanedan hakkında zamanı geldiğinde gereken işlem yapılacaktır.
( Expresión intraducible )
Zamanı geldiğinde, organ için para ödemeye can atan zenginler listesi gördüm.
Ví una lista de los clientes ricos, todos ellos dispuestos a pagar por órganos, si tuvieran que hacerlo.
Bir taraf seçme zamanı geldiğinde her şey siyah ve beyaz gibi olmayacak.
Y cuando se trata de elegir un lado las cosas no son siempre blanco y negro.
Onun gökteki babası zamanı geldiğinde ilgilenecek onunla.
Su Padre Celestial se encargará de él cuando llegue su momento.
Zamanı geldiğinde doğru kararı vereceksin.
Cuando llegue el momento, tomarás la decisión correcta.
Ama zamanı geldiğinde dans etmek istediğinde bu kararı kimsenin yardımı olmaksızın, tek başına verebilme kapasitesine sahip.
Pero cuando llegue el momento y quiera ir a bailar, será capaz de tomar esa decisión por sí mismo, sin la ayuda de nadie.
Tembel ahbap sürekli işiyor ve sıçıyorsun. Her yemek zamanı geldiğinde tuvalete giriyorsun.
Cagas y meas a loco, cada vez que es hora de comer.
Zamanı geldiğinde en önce kimi tehlikeye atacaklar peki?
Cuando se pudra todo ¿ a quiénes mandarán al frente?
Bir gün, zamanı geldiğinde gelip seni alacağım.
Algún día, llegado el momento, voy a regresar por ti.
Zamanı geldiğinde, gelip seni alacağım.
A su debido tiempo, vendré por ti.
Size ödeme yapma zamanı geldiğinde beş parasız kaldığı söyleyecek.
Cuando les tenga que pagar, les va a decir que no tiene dinero.
Zamanı geldiğinde hazır olacağını biliyorum.
Sé que cuando llegue el momento estarás preparado.
Temizlik yapma zamanı geldiğinde herkes yok oluverir işte.
Lo siento. Todos se van en cuanto tienes que limpiar.
Bunu açma zamanı geldiğinde, ben artık hayatta olmayacağım.
En el momento que reciba esta carta, yo no estaré.
Sadece söylüyorum zamanı geldiğinde biraz olsun yüzüne zarar veremez.
Sólo digo, no sería malo conseguir un poco de tiempo en donde nos vea.
Bu onların zamanı geldiğinde götürmek.
Creo que viene a recogerles cuando su tiempo se agota.
Zamanı geldiğinde.
A su debido tiempo.
Onun zamanı geldiğinde, kendini hazır hissettiğinde söylemesine izin vermelisin.
Tienes que dejar que te lo diga ella... en su momento, cuando esté preparada.
Bence zamanı geldiğinde birbirimize yardım edeceğiz.
Creo que vamos a estar ayudándonos por algún tiempo.
Onunla konuşma zamanı geldiğinde bunu anlayacaksınız. Max size kendisi söyleyecek.
Cuando sea tiempo de hablar con él sobre esto, lo sabrás.
Güzel başını eğsin ve zamanı geldiğinde hak ettiğini alacağını bilsin.
Dile que mantenga su cabeza bien baja y cuando esté lista tendrá su oportunidad.
Zamanı geldiğinde.
Cuando haya tiempo.
Her zaman onunla ilgilendiğini biliyorum ama iş Clark'ı anlamaya geldiğinde sen sadece ikinci sırada olabilirsin.
Desde que te conozco, siempre tienes que tener la primicia. Pero cuando se trata de entender al verdadero Clark siempre serás una reportera de segunda.
Tamam, o zaman geri geldiğinde beni aramasını söyle.
¡ Caray! Vale, um... bien, entonces, cuando ella vuelva, haz que me llame.
O zaman ben de çıkıp pompayı kapattım ve o bahçeden geldiğinde suya ne yaptığını sordum.
Salí a cortar el agua. Les pregunté que le habían hecho al agua. Y me dijeron "Absolutamente nada."
Ancak zaman geldiğinde, bunu yapamadım çünkü gerçek şu ki, seni seviyorum Lily ve sana bunu yapamadım.
Cuando llegó el momento, no pude hacerlo. La verdad es que te amo, Lily y no podría hacerte eso.
Bir araba geldiğinde zaman yavaş bir filmde gibi
Era como un sueño, ver este coche... Como una película en cámara lenta cuando un coche va llegando.
O zaman geldiğinde de bunu açığa çıkarmak için orada olacağım.
Pero un día ese tipo va a pisar el falso, y cuando eso ocurra, estaré ahí para ponerlo en evidencia.
Kız kardeşim ve o evime geldiğinde her zaman bilgisayarımın içine ederdi.
- Siempre estaba metiéndose a mi computadora cada vez que él y mi hermana venían.
bilmem Doğru zaman geldiğinde bunu anlayacağımızı sanıyorum
Me gusta pensar que lo sabremos cuando lo veamos.
Senin zamanın geldiğinde...
Cuando su época viene...
Benim yaşıma geldiğinde ve tatlı bir çocukla tanıştığın zaman, Sakın, her hangi bir koşul altında, Bizim eve getirme.
Cuendo tengas mi edad y conozcas a un chico lindo, nunca, bajo ninguna circunstancia, jamas, jamas traelo a casa.
eğer adam çok kontrolden çıkarsa, belki senden onu temizlemeni isteyebiliriz. Size yemin ederim ki o zaman geldiğinde, sizden düzinelerce adım önde olacağım.
Te aseguro que, cuando llegue el momento te llevaré seis pasos de ventaja.
O zaman, sen geldiğinde kapı kilitliydi.
¿ Y la puerta estaba cerrada con llave cuando llegó?
Seneye Mardi Gras zamanı geldiğinde Houston'da kalacağım.
Juro que el año que viene en carnaval me quedaré en Houston.
Zamanı geldiğinde, ben olsam kaçardım.
¡ En otro momento habría corrido!
O zaman eve geldiğinde muhtemelen buzdolabının önünde uyuyakalmış olurum. Hoşçakal.
Sí, bueno, yo seguramente estaré dormido frente a la nevera cuando llegues a casa.
Ve gitme günü geldiğinde, sanırım güzel zaman geçirmişti.
El punto es que enriqueció nuestras vidas. Y quiero pensar que enriquecimos la suya.
- Ama tahtadaki zaman çizelgene göre Nick 17 : 45'de ofise geldiğinde Paula restorana dönmüştü.
Según tu línea temporal de la pizarra, sobre la hora que Nick llegó a la oficina a las 5 : 45,
Tam yolun sonuna geldiğinde her zaman başka bir kiriş ayağının hemen dibinde biter.
Otra viga siempre se cambia para tí para que puedas seguir caminando cuando llegas al final.
O zaman geldiğinde, Sae kaç yaşında olur acaba?
En ese momento, ¿ qué edad tendrá Sae?
Özellikle de tam da zamanında geldiğinde.
Especialmente cuando llama a tiempo.
Jenny eve geri geldiğinde başka bir zaman beraber kutlarız.
Celebraremos juntos en otro momento cuando Jenny regrese.
geldiğinde 28
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanı geldi 236
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanı geldi 236