Çiçek traduction Espagnol
7,952 traduction parallèle
Bir çiçek.
Es una flor.
Öylesine bir çiçek değil.
Eso no es solo una flor.
Hayır onlar çiçek.
No, son flores.
- Çiçek mi alıyorsun?
- ¿ Estás comprando flores?
Ona yolladığım çiçek çok abartılı değildi, değil mi?
No crees que sabe que yo envié las horribles flores, ¿ verdad?
Evet, etrafta bu kadar çok çiçek varken duyularımı kontrol etmem biraz zor.
Sí, sí, solo que no puedo sentir nada aquí, ya sabes, con todas las flores.
En sevdiğiniz çiçek nedir?
¿ Cuál es tu flor preferida?
Bana çiçek göndermiş.
Él me envió flores.
Arkadaşlık güzel bir çiçek gibidir.
La amistad es una... es como una bonita flor.
İkincisi, kusura bakma ama gidip parayla çiçek alabilirsin.
Y segundo, con el debido respeto, sí se puede comprar una flor en una tienda.
- Çiçek gibi kokuyor. Nasıl başardın?
Flores. ¿ Cómo lo has hecho?
Visterya çiçek açmışken düğünü arka bahçede yapamayız.
Podríamos casarnos aquí mismo en el patio mientras la wisteria florece.
Memelerini koparıp etlerini kemiklerinden ayırarak beynini kesip duvarlara çiçek yaptı.
Arrancarle el pezón de sus encías... Estrellar sus sesos, haciendo flores en el muro.
Şimdi, bir çiçek günün sonunda plan yapar mı?
Bien, ¿ qué tal un nuevo arreglo floral para el final del día?
Tadım gün ışığı ve çiçek gibi ve burada bekliyorum!
¡ Huelo a sol y flores y estoy aquí mismo!
Sana çiçek alıp ayarlarım ben.
Te traeré flores y ya las arreglaré.
Ve gözlerinizin önünde, Çiçek kuruyup ölüyor..
Y frente a vuestros ojos, la flor muere.
Evet, sanki PJ ölmüş gibi herkes taziye ve çiçek gönderiyor.
Sí, todo el mundo envía condolencias y flores como si PJ estuviera ya muerto.
Benim aklımda bir tane buket ve damadın yakasına bir çiçek vardı. Masanın ortasında da bir demet olabilir.
Bueno, estaba pensando en algo, como, un ramo, y una flor en el ojal para el novio, y quizás un centro.
- İş yerine çiçek yollayabilirim aslında!
Supongo que podría enviarle flores al trabajo.
Duvar kağıdı silik çiçek deseni vardı. Buzdolabının üzerinde de bir tablo vardı.
El papel tapiz era floreado y había una pintura sobre la nevera.
Aşkınızın güçlü olduğunu biliyorum ama bu çiçek yolup birbirinize vermeye benzemez.
Sé que vuestro amor es fuerte, pero esto no es como quitarle pétalos a una flor.
Evet ama şimdi elimde çiçek ve turtayla kendimi gördüğüm için geri dönemem.
Sí... pero ahora que he visto lo que regalarme yo mismo con unas flores y un pastel supone, no hay vuelta atrás.
İkincisi, o kadar çok insana haber veremedik. O yüzden onlar da çiçek yolladı.
Y en segundo lugar, no avisamos a mucha gente, así que solo... enviaron flores.
Bir sürü çiçek vardı.
Enviaron un montón de flores.
"Emily yüzün, üzerine çiy düşmüş bir çiçek gibi..."
"Emily tu rostro es como una preciosa flor besada por el rocío."
Şanslıydık ki, sadece güneşte çiçek açarlar.
Por suerte solo florecen a la luz del día.
Çiçek açmadan önce ona bakmalı ve yetiştirmelisin.
Ella tiene que ser cuidado y alimentado antes de que pueda florecer.
Kerry Washington'a doğum gününde 150 kartpostal ve çiçek göndermiştim.
Envié 150 postales a Kerry Washington y flores por su cumpleaños.
- Evet kumsaldayım. İnsanlar çiçek bırakmaya başlamış bile.
La gente está ya dejando flores.
- Bazen bir çiçek sadece çiçektir.
A veces una flor es sólo una flor.
Sen bir çiçek değilsin.
Tú no eres una flor.
Namludaki çiçek zafer de kazanıldı şarkı söyleyerek.
La flor en la punta del fusil también consiguió la victoria cantando.
Namludaki çiçek zafer de kazanıldı şarkı söyleyerek.
La flor en la punta del fusil También consiguió la victoria Cantando
Çiçek dikeni izleri mi?
Una marca de flores...
Ona çiçek gönderip özür dileyeceksin. ve sonra da onu bir daha asla görmeyeceksin.
Vas a enviarle flores, vas a disculparte, y no vas a volver a verla nunca más.
Beyler, sanırım yakında çiçek teslimatı bekliyoruz.
Señores, creo que estamos esperando una entrega de flores pronto.
Çiçek aranjmanı ile ilgili bir kaç seçenek mi getirdin?
Tienes algunas ideas para los arreglos florales.
Spitalfields Kilisesinin önlerinde çiçek satarmış.
Vendía flores en los escalones de la Iglesia de Cristo en Spitafields.
Bu sokaklarda kaç çiçek kızın saçını şekillendirmek için zamanı olup yatkınlığı var olduğunu düşünüyorsun?
En estas calles, ¿ cuántas floristas conocen que tengan el tiempo y la disposición para peinarse con tanto esmero?
- Martha, ne oldu? - Çiçek hastalığı.
Marta. ¿ Qué ha pasado?
Bana hiç çiçek getirmedin.
Nunca me compraste flores.
Sana çiçek getirmiştim hani?
Te traje una flor.
Üniversitedeki yatılımın üzerinden üç hafta geçmişti. Tek gecelik ilişkim üç haftalık bir mükemmelliğe çiçek açmıştı.
En las tres semanas desde mi noche en la universidad, mi aventura de una noche se había convertido en tres semanas impresionantes.
Çiçek yoktu, ama şimdi var!
No había flor. ¡ Ahora hay una!
Sana çiçek gönderdim.
Te envié flores.
Dur tahmin edeyim. Çiçek mi yolladın?
Déjame adivinar, ¿ más flores?
Sana çiçek getirdim.
Te compré unas flores.
- Bana çiçek almış.
Me compró flores.
Sana çiçek yok.
No mereces flores.
Oh, Ben, yeni kız arkadaş narin bir çicek gibidir.
Oh, Ben, una nueva novia es como una flor suave.