Üste traduction Espagnol
2,372 traduction parallèle
Her şeyin yanı sıra bütün olanlar üst üste biniyor.
Sobre todo lo demás, Es sólo... Ya sabes, se junta... se junta todo.
Şimdi en üste koyup benim için keser misin?
Ponla encima y córtala, ¿ sí?
Bu UFO, daha çok parlak küre gibi miydi yoksa üst üste yapıştırılmış çorba kasesi gibi mi?
El ovni, ¿ era como una esfera brillante, o como dos cuencos de sopa pegados juntos?
Catherine ülkeden ayrılınca listede onun üstünde olanları öldürmeye karar verdi. Böylece en üste çıkabilecekti.
Cuando Catherine dejó el país, ella decidió empezar a matar a la gente que estaba antes que ella en la lista, y así subir de puesto.
Sanki her şey gözümü korkutmak için üst üste geliyor, nihayet artık bugün anladım.
Es como si se fueran sumando todos. Ha ido pasando paulatinamente, y no ha sido hasta hoy que he podido verlo por fin.
... üst üste geliyor, nihayet artık bugün anladım. Neyi anladın?
Fue sigiloso conmigo, y hoy tan sólo finalmente me dí cuenta.
Yani iki tanesi göz altında ve diğer ikisi üste.
Eso significa que tenemos a dos en custodia y otros dos en la base.
İki nokta üst üste ve kapa parantez işaretiyle bitirmesinden belli oluyor. - Bak sen şu küçük pisliğe.
Aparentemente acabó con el colon y el paréntesis cerrado y... esa pequeña caja de basura.
Neden askeri üste değilsin?
¿ Por qué no estás en el cuartel?
- 13 yaşında ailesiyle üste yaşıyor.
Trece años. - Vive en la base con sus padres.
Belki Becca korkup kaçmış ve üste bir yere saklanmıştır.
Quizá Becca se asustó y salió corriendo y se escondió en algún lugar en la base.
Üç kere üst üste strike yapanlara böyle denir Maura.
Eso son 3 strikes en una serie, Maura. Oh.
Genç halinin yeni bir fotoğrafını çekip yaşlı Myka'nın fotoğrafıyla üst üste koymalıyız.
Tenemos que tomar una nueva foto de su juventud Y sobreimpresionarla en una foto de la vieja Myka.
Benim resmimle arkadaşınızınkini üst üste çektiniz.
Debí imaginar que sobreimpresionarías mi imagen con la de tu amiga.
20likleri üst üste saçıp, ona ve şekilci iş arkadaşlarına bunları kıçlarına sokmalarını söyledim.
Puse los billetes uno encima de otro y le dije a ella y a sus putos colegas estirados que se los podían meter por el culo.
Bugün ise üst üste üçüncü gün. Yanında bir kız getiriyordu şimdi de öylece kayboldu.
Y hoy, por tercer día consecutivo, trajo una chica con él y ahora se ha levantado y desapareció.
250 bin kişinin üst üste olduğu bu kalabalıkta halka, bu adamın vurulduğunu ve bir tetikçi olduğunu söylersen, ne olur sence?
¿ Qué pasaría si 25000 personas que están en la ciudad como sardinas se enteraran de que hay un hombre muerto y un tirador suelto?
Ama hem kendini hem de düşmanını tanırsan bir kez bile mağlubiyet almadan 100 savaşı üst üste kazanabilirsin.
Si te conoces a ti y al enemigo, puedes ganar 100 batallas sin una sola perdida.
Tamamen düzgün ve pürüzsüz görünürler. Ancak şimdi görüyoruz ki öyle bölgeler var ki Where the ring particles üst üste konmuş gibi, dağlar olarak adlandırabileceğiniz, birkaç kilometre yüksekliğinde.
Pero ahora vemos que hay áreas donde las partículas se agrupan formando algo como una montaña de kilómetros de altitud.
Oluşumu ise son milyarlarca yıldır süregelen patlama üzerine patlamalarla ve sürekli lava çıkışlarının katman katman üst üste yığılmasıyla oluşmuştur.
Se formó en los últimos billones de años por múltiples erupciones una tras otra que formaron capas sucesivas de lava.
Bu iki çalışanın birkaç hafta üst üste bir otel odasını paylaştığını öğrendim.
Parece que compartieron un cuarto de hotel durante varias semanas.
İnişlerin üzerinde çalışman lazım. Üzerime üste yapışan çalı çırpılar giyip bütün şehirde gizli gizli dolaşamam ya!
Tienes que trabajar en el aterrizaje, no puedo ir por ahí a escondidas tapando los agujeros que vas dejando por toda la ciudad.
Bu üst üste 10. kazanışın olabilir.
Serían diez manos seguidas.
Üst üste iki kez atamazsın.
No puedes anotar dos seguidos.
Bir ışık yağmuru arasında en üste çıktım.
Nacido alto por esta lluvia de luz.
Aynı soruyu üst üste kaç kez sorabilirsin acaba?
¿ Cuántas veces preguntarás?
En üste ulaşmadan durdurmalıyız.
Tenemos que pararlo antes de que llegue a la parte más alta.
Ben fen yarışmasını dört sene üst üste kazandım.
Cuatro años seguidos.
Bu erken kalktığım üst üste üçüncü gün.
Es el tercer día consecutivo en que me levanto tan temprano.
- Üst üste iki gece mi?
- ¿ Dos noches seguidas?
- İki nokta üst üste ve parantez.
- Dos puntos y una línea diagonal.
Ama iki kez üst üste hatalı çıkma olasılığım nedir?
Pero, ¿ cuáles son las chances, en serio de que me equivoque dos veces seguidas?
Silah üzerinde, üst üste binen iki parmak izi buldum.
Yo recuperé dos tipos de huellas parciales en el arma.
Kaybolan uçaklar, değişik şekillerde görünen garip ışıklar, bir sürü anlaşılmaz husus, ve hepsi de Atlantiğin bu daracık köşesinde üst üste yığılmışlardır.
Aviones que desaparecen, avistamiento de varios tipos de luces extrañas, un montón de rarezas, todas conglomeradas en este rincón del Atlántico.
Masanın altında, üst üste attığın ve açtığın senin şu uzun bacaklarına bakıyorum.
Mirandote esas largas piernas tuyas cruzandolas y descruzandolas sobre la mesa
Bazen yan yana, bazen de üst üste yatabilmeleri için.
Uno al lado del otro, pero a veces apilados.
- Hayır. - Zeytinyağı gibi üste çıkmaya kalkma.
No te atrevas a tergiversar esto.
Üst üste üç sefer bir numara olduğumda patronum vermişti.
Mi jefe me lo dio después de ser premiada por tres años seguidos.
Üst üste üç oyunu da kazandın ve hâlâ bunu kafama kakmadın ya da ne bileyim, kapıma skor tabelasını asmadın.
Jugaste tres partidas de bolos perfectas, una tras otra y no me lo has echado en cara ni has pegado las puntuaciones en mi puerta.
Görüntüye göre bu diktörtgen 90 derece açılar, üst üste, çok geniş yapılar olarak uzanıyorlar sanki geniş caddeler bulvarlar gibi.
Esta es una imágen que muestra estos ángulos rectos de 90 grados, una y otra y otra vez, en muchas estructuras enormes que parecían tener el ancho de avenidas.
Hazır. Nick bize zorla- -... Yani rica ederek üç gün üst üste hayvan yasalarını inceletti.
quiero decir nos pidió- - que yo y Lisa investigáramos la ley animal por tres días seguidos.
Üst üste gelen dalgaların şiddetinden en çok etkilenmiş bölge Ancak şuanda bile, yaşama yer kalmış- -
Una región que ha sufrido olas y olas de violencia, incluso ahora la vida continua
İnsanların böylesine üst üste felaketlerden kurtarılmasının belli bir sebebi var mıydı acaba?
¿ Podría haber una razón por la cual los seres humanos hayan sobrevivido tales desastres una y otra vez?
Bunlar, üst üste gelmiş iki Firavun ismi ;
Estos son los nombres de dos faraones sobrepuestos,
Sence yemek yapma sanatı bir şeyleri üst üste yığmak mı?
¿ Crees que apilar algo alto lo hace "cuisine"?
9 kez üst üste onu dinlerdik. O boktan şaraptan içerdik, hatırlıyor musun?
Lo escuchamos como nueve veces al hilo cuando bebíamos ese Cabernet malo, ¿ recuerdas?
Onu takip edemeyiz. Eğer raydan çıkarsa, üst üste hurda yığını oluruz.
Si falla y descarrilamos seremos un desastre sobre otro.
- Bazen üst üste gelir.
- A veces hay dos seguidas.
Üst üste hem de.
Repetidamente.
En üste çekmecede.
En el primer cajón.
Şuna bak. - Kuş adam en üste geçiyor!
- ¡ Bien! Mira.