Şarap traduction Espagnol
13,362 traduction parallèle
Kıymetli misafirlerimiz için gidip şarap getireyim.
Tengo que ir a por vino para entretener a nuestro preciados invitados.
Çok pahalı bir şarap getireceğim.
Hoy traeré un vino muy caro.
– Evet. Malikânedeki şarap mahzenine gittiğimde, aniden bodrumda olduğumu hatırladım.
Cuando fui a la bodega de la mansión... de repente recordé un sótano que no me era familiar.
Donna, yemekten önce Henderson'la görüşmem gerek Braxton'a da bir şişe şarap ayarlamam lazım.
Donna, tengo que comunicarme con Henderson antes del almuerzo, y tengo que comprarle una botella de vino a Braxton.
"Şarap severim ve oğlumun doğum gününü çalarım."
'Amo el chardonnay y robar los cumpleaños de mis hijos'.
Şarap için teşekkürler Olivia.
Gracias por el vino, Olivia.
Üç şişe şarap içtik.
Tres botellas de vino.
"Tüm bu kokulu mantarlar ve şarap."
Y el vino. Lo del vino es... pretencioso.
"Şarap sadece... kendini beğenmiş bir şey."
Lo de oler el corcho.
" Şimdi, şarap severim.
A mí me gusta el vino.
- Daha fazla şarap gibi.
- Como, más vino.
Sence Haven'da daha fazla şarap var mıdır?
¿ Crees que queda vino en Haven...
Sam ile çocukken yaptığın bir şişe şarap.
Es una botella de vino que hiciste con Sam cuando eras una niña.
Sana ve arkadaşlarına bir şişe şarap yollayacaktım.
Pensé en enviarle a ti y a tus amigos una botella de vino.
- Lütfen, gel de bizimle şarap iç.
Por favor, acompáñeme con un poco de vino.
Ne susuyor ne de şarap zıkkımlanmayı bırakıyor.
No para de hablar, o tomar mi vino.
- Tamam, barın sahibi sen ol. Çalışmadığın zamanlarda kanepemizde oturuyorsun. Uzun bir iş günün sonunda bana şarap doldurup ayaklarıma masaj yapıyorsun.
Tú... eres el dueño del bar, y cuando no estás trabajando ahí, estás... estás en nuestro sofá, sirviéndome vino y masajeándome los pies después de un largo día en la sala de operaciones.
Biraz şarap içtim ve fahişelerle eğlendim.
Bebí un poco de vino y me divertí con unas prostitutas.
Kahve değil, şarap.
No es café, es chai.
Burada şarap ve şampanya havuzunda yüzüyoruz.
Estamos dándonos un baño de vino y champán.
Alicia, peynir ve şarap dükkanı mı soydun?
Alicia, ¿ has rechazado un queso y una vinoteca?
Size ve Lakeshore Kadın Grubu'na şarap için teşekkür ederim, Bayan Riggin.
- Gracias a usted y al grupo de mujeres de Lakeshore, Sra. Riggin, por el vino.
- Ama 5 şarap kadehi var. - Haklısın.
Pero cinco copas de vino.
Lavabodaki ekstra şarap kadehindeki izler Lance Kingman'a ait.
Las huellas de la copa de vino de más que había en la pila de la cocina son de Lance Kingman.
Şunu dinle, ölmeden iki ay önce Ivanovich yerel bir şarap dükkânına 2,500 dolar ödemiş.
Mira esto... Un par de meses antes de morir, Ivanovich hace un cargo de 2.500 dólares en una tienda de vinos.
Aslında, aynı ücreti dükkân şarap mahzenindeki özel dolap kirası olarak alıyormuş.
En realidad, es la cantidad exacta que la tienda pide para alquilar una consigna privada en su bodega.
Bir kaç kasa kırmışlar ama tek bir şişe şarap almamışlar.
Forzaron un puñado de consignas, solo que no se llevaron ni una sola botella.
Pat'e bakılırsa, sabahın 9.30'unda kahve kupasında beyaz şarap anlaşılan.
Según Pat, aparentemente es una tazón de café con vino blanco a las 9 : 30 de la mañana.
Ev mi yoksa bir fıçı şarap mı?
¿ Acaso es ella una casa o un barril de vino?
Masanda böyle iyi bir şarap sakladığına inanamıyorum. Evet.
No puedo creer que tengas una botella de vino tan buena como esa en tu escritorio.
Belki önce biraz şarap içsen iyi olur.
Quizá debas agarrar un matraz de vino antes.
Şarap ve kumar parası için mi?
Shakhti, déjalo hablar.
- Şarap ister misiniz?
- ¿ Qué tienes?
- Eski kocan yatağa şarap getirir miydi?
¿ Tu marido te daba champán en la cama?
Hanımlar için buraya bir şişe daha şarap getir.
Traed otra botella de vino para las damas.
Kilerde toz kaplanmış birkaç tane şarap şişesi var sadece.
Solo unas cuantas botellas de vino polvorientas en el sótano.
Ve sen sen de bu küçük şarap mahzenini işletiyordun, değil mi?
Tú manejas esta pequeña bodega justo aquí, ¿ cierto?
Vino Hormaechea 89'un ( şarap ) tahta kabıyıdı.
Era la caja de madera del Vino Hormaechea del 89.
- Şarap içerken.
- Bebiendo vino.
Ben de tam bir şişe pembe şarap açmıştım,
Yo acababa de abrir una botella de vino rosado,
Aklım şarap listesinde kaldı.
Tenía depositada mi confianza en una buena lista de vinos.
Şarap almak için durdum.
Paré a comprar un vino.
Evet, şarap almak için durmuştum.
Sí, paré a comprar vino.
- Şarap iç. Sakinleştirir.
- Toma un poco de vino, te calmará.
Tanrılara ucuz şarap kokan kanını adayamazsın.
No puedes hacer una ofrenda de sangre apestando a vino barato.
- Artık şarap içecek misin?
- ¿ Ahora tomarás un poco de vino?
Kaban, şapka ve yedek ayakkabılar şarap rengi olanda.
Un abrigo, un sombrero y botas de repuesto en la granate.
Bana şarap lazım.
Necesito vino.
Bardak tutacağındaki şarap şişesini görünce senin olduğunu anladım.
Me di cuenta de que era la suya De la botella de vino en el portavasos.
- Barnsdall'da şarap tadımı var.
- Probar vinos en Barnsdall
- Bir bardak şarap ikram edeyim mi?
¿ Puedo traerte una copa de vino?