Bilirsiniz ya traduction Français
195 traduction parallèle
Zamanı gelince ne yapacağınızı bilirsiniz ya da ne yapmayacağınızı.
Vous saurez alors ce qu'il faut faire. Ou ne pas faire.
Tüm hapishane filmlerini seyrederdim. Bilirsiniz ya. Edward G. Robinson.
J'ai vu des films sur les prisons... un avec Edward G. Robinson...
Bilirsiniz ya, adını henüz bilmiyorum. "Fido" ya ne dersin?
Je ne sais pas encore. Que penses-tu de "Fido"?
bilirsiniz ya, bu yabancı arabalar hassas şeyler.
- Ces étrangères sont capricieuses.
Bilirsiniz ya, gecenin yarısı ayaktaydım. Uyuyamadım.
- Je n'en ai pas dormi de la nuit.
Şu sandalyeden düşmüş olabilirdi, ve kafasını bir şeye çarpmış olabilirdi, fakat, bilirsiniz ya, o oldukça iyi bir darbeymiş.
Et elle est peut-être tombée de cette chaise en se cognant, mais vous savez, elle avait une sacrée bosse.
Bilirsiniz ya, biri ona vurmuş olabilirdi.
Vous savez, on l'a peut-être frappée.
Bilirsiniz ya, beni rahatsız eden bir başka şey var.
Il y a autre chose qui m'ennuie.
Bilirsiniz ya, burada çok sıkışık görünüyorsunuz.
Vous manquez de place ici et je me demandais...
Bilirsiniz ya, araba konusundaki iş. evet. Çok iyi olduğunu sanmıyorum.
Je trouve la partie sur la voiture assez décevante.
Bilirsiniz ya Adını biliyor muydun?
Vous savez. - Tu connais son nom?
Şey, bana öyle geliyor ki, eğer... biri içeri girip karıma arabamı uçurumun dibinde bir mermi deliği ile birlikte bulduğunu söyleseydi, bilirsiniz ya, sanırım arabada olup olmadığımı, yaralı olup olmadığımı, yaşayıp yaşamadığımı sorardı...
Il me semble que si quelqu'un annonçait à ma femme qu'on a trouvé ma voiture au fond d'un canyon, avec un trou de balle dedans, elle demanderait si j'étais dans la voiture, si j'étais blessé, vivant, ou mort.
Bilirsiniz ya, şu ana değin, şarapların sadece içmek için olduğunu sanırdım.
Je pensais que le vin ne servait qu'à être bu.
Beni bağışlayın, fakat, bilirsiniz ya, benim işimde ifadeleri okumayı öğrenmemiz gerekir.
Vous savez... dans mon métier, on sait lire un visage... et...
Bilirsiniz ya, onun küçük bir sorunu var...
Ella a un problème...
Bilirsiniz ya, ben de bunu merak ediyordum çünkü siz çok farklısınız, ve sizde takdir ettiğim şey de bu.
Je pensais justement à ça. Vous êtes si différente. J'admire ça.
Bilirsiniz ya, aslında geçmişte bir zamanlar burada bir detektif yüzbaşısı vardı, onunla ben geçinemezdik. Onun hakkında düşler kurardım.
Il y a des années, je travaillais avec un inspecteur et on ne s'entendait pas.
Şimdi, aklıma şu geldi, bilirsiniz ya, böylesine genç birinin kendilerine bir anahtar vereceği kız arkadaşları olabilir.
Il devait avoir des petites amies à qui il avait donné la clé.
Bilirsiniz ya, son araştırma projelerinizde kullandığınız türden?
- Un pot rouge. Le genre de pot que vous utilisez dans vos labos de recherche.
Bilirsiniz ya, tıpkı havaalanına gitmek üzere tam taksiye binersiniz, bir şey unuttuğunuz, bir şeyin eksik olduğu endişesine kapılırsınız ya?
On part on vacances et, tout d'un coup, on a le sentiment d'avoir oublié un truc.
- Bir düğme, bilirsiniz ya.
Un pion, quoi! Vous voyez.
Yahudi karşıtı bir saçmalık ki inanmazsınız, bilirsiniz ya büyük bir tatlı su balığı sazan balığını yutar, bir levrek de bu tatlı su balığını turnabalığı bu levreği yutar, adamın biri de turnabalığını yer.
Tout ça, c'est du radotage antisémite, vous meme, vous n'y croyez pas, sachant que le gardon est mangé par le goujon, et le goujon par la perche. La perche est mangée par le brochet et ce dernier est mangé par l'homme.
Bilirsiniz ya, Komiser, ben haftada en az bir kez cinayet bürosunda olurum.
Vous savez, lieutenant, je passe à la Criminelle une fois par semaine.
Bilirsiniz ya..
- Ou bien...
Bilirsiniz, dün gece burada büyük bir sorun vardı. Ve Bay McKay gitti. San Rafael'e ya da başka bir yere.
Mais hier soir, il y a eu une grosse bagarre et M. McKay est parti à San Rafael ou ailleurs.
"Sevinçli olduğunda bağır," ya da... "Tanrı'ya şükret." Bilirsiniz, Bunun gibi.
"Criez votre joie" ou "Remerciez le Seigneur", ce genre de choses.
Yani, Chip ya da benim gibi değil, bilirsiniz.
Je veux dire, qu'il n'est pas du tout comme Chip et moi, vous savez?
Oh, bilirsiniz, rüzgar gülü gibi, devire göre rüzgar nereden eserse... oraya dönüverilir ya.
Vous savez, quelqu'un qui changerait d'avis comme une girouette.
Belki bilirsiniz, Çin'de ev sahibi misafirini karşılamak için bizzat kapıya gelir.
En Chine, comme vous le savez peut-être... l'hôte vient accueillir son invité au portail.
Ya kişinin ruhu, bilirsiniz, bir iblis tarafından ele geçirilmişse... şeytan kovma ayini için ne yaparsınız?
Si quelqu'un est possédé par un démon ou quelque chose, comment obtenir un exorcisme?
Ibiza Ibiza'dır, ve burada insanlar kendileridir, anlarsınız ya... insanlar daima oldukça ilginç şeyler yaparlar, bilirsiniz. Bu yüzden asla şaşırmamalısınız.
Les gens y sont eux-mêmes, souvent très originaux, mais personne ne s'en formalise!
Bilirsiniz, arabanın anahtarlarını yerine koymazsınız da, buluncaya değin rahat edemezsiniz ya, bunun gibi bir şey.
C'est comme quand on perd ses clefs. On est content de les retrouver.
Belki de bundan söz etmemeliyim çünkü televizyonda uzun süredir saklanan sırları ele verir, bilirsiniz, televizyonda bir cihazımız var, onunla dışarıya da bakabilirsiniz.
Je devrais pas dire ça. On ne l'a jamais révélé à la télé. On a un système qui observe le spectateur.
Resmi olarak yazıya dökülmesi gerekiyor, bilirsiniz, bürokrasi.
Ça doit être fait officiellement. Vous savez, la bureaucratie...
Siz daha iyi bilirsiniz herhalde... ama yerinizde olsam yabanda yolculuk ederken bir avcıya güvenmezdim.
Ça vous regarde... Mais je ne me fierais pas à ce... cet étranger!
Bilirsiniz çocuklara parkta ya da yolda... yapılan normal bir şey gibi...
Exactement comme on fait, si souvent avec les enfants... au parc ou dans la rue.
Kapıya da bir göz koydum, böylece onun bir kapı olduğunu bilemeyecekler ve tekrar içeri giremeyecekler. Çünkü bilirsiniz, bu bir göz.
J'y ai mis un oeil dessus... donc, il ne sauront pas que c'est une porte... et ils ne pourront pas rentrer... pensant que c'est un oeil.
Bilirsiniz, biri âşık olabilir, ya da birçok kez sevilebilir.
J'espère que je ne vous apprends rien. On peut être aimé ou aimer plusieurs fois.
On bir buçukta personelimle toplantı yapıyordum. Bilirsiniz onları çekilmez müşterileri memnun etmelerini söylüyordum. Ve özellikle Andrea'ya yemeği o kadar sıcak yapmasına... gerek olmadığını anlatıyordum.
A 11 h 30, je faisais ma petite réunion... en houspillant mon monde, selon les bonnes vieilles méthodes... et plus particulièrement André... à qui j'intimais l'ordre de ne plus préparer des "curry" relevés... au point de faire des cloques sur la langue.
O siyah çocuklardan zor ve ya İspanyol olanlardan, çünkü herkes düşünür, bir graffiticinin siyahi veya porto rikolu olduğunu, ve bu şekilde, bilirsiniz, Bu yanlıştır.
C'est plus dur pour les noirs ou les hispaniques, parce que tout le monde pense qu'un graffeur est noir ou Porto-ricain, et ça, tu vois, c'est faux
Ve ben neşeli olamadığım zaman bilirsiniz hani bazen başınız ağrır ya da kendinizi kötü hissedersiniz ya ben o zaman hastaneye giderim ve tekrar her şeyin üstesinden gelebileceğimi hissedene dek kalırım.
Et... quand je n'arrive pas à être gaie... Quand on a une migraine... on se sent très mal. Je vais à l'hôpital.
Bilirsiniz işte. O Stella'ya fazla uzun bakınca, renkleri falan kayıyor sanki.
A force de le regarder, on dirait que les couleurs flottent.
Hue'ya geldiğimizde... savaş gibiydi, bilirsiniz.
Une fois à Hué... à Hué ville... là, c'est la guerre... oui.
Bilirsiniz, çimleri biçmek, araba yıkamak ya da evleri boyamakla tatmin olmayacağız.
On ne se contentera pas de prendre soin de nos pelouses... polir nos voitures, et peindre nos maisons.
- Çalıştım. Ama sonra bilirsiniz işte, eski kocamla tanıştım, bir süreliğine Avrupa'ya taşındık ve... uzun, sıkıcı bir hikaye işte.
Oui, mais après avoir rencontré mon mari, nous sommes allés vivre en Europe.
Ama, biliyorsunuz - Ya şey olursa, bilirsiniz...?
Mais, vous croyez que... vous savez...
Limuzini geçerken görürsünüz, bilirsiniz ki, ya zengin bir adam vardır içinde ya da her birinde 1.75 dolar olan 50 tane mezuniyet çocuğu.
On voit une limousine. Soit c'est un riche, soit ce sont 50 gosses avec chacun 1 $ 75.
Bilirsiniz. Moskova'ya gittiğim ilk gün Stalin öldü.
A peine arrivé à Moskou, Staline meurt.
Bilirsiniz, eskimo klubelerinin yatık bir çatısı... ya da geodezik bir kubbesi olur belirli bir yapıları yoktur.
Que ce soit un igloo, une case, un dôme géodésique ou un cabanon Il n'y a aucun lieu de passage qui ne soit plus ma maison. Bonsoir!
Ya da bilirsiniz, şu yaşlı köpekler gibi, kötü koktuğu için...
Ou vous savez, comme un vieux clebs qui pue un peu.
Ayaklarımın üzerinde, bütün yaşamım boyunca tecrübe ettim, ve bu görevin başarıya ulaşması için her şeyi yapacağımı bilirsiniz.
Toute ma vie, j'ai appris à agir sur le moment et vous savez que je ferai tout pour que cette mission soit un succès.