Bu olay traduction Français
15,281 traduction parallèle
İyi olan kısmı Castle bu olayın yakınında bile değil.
C'est bien que Castle soit loin de cette affaire.
Şimdi de çok büyük bir şey planlıyorlar Bay Wallace ve tek umudumuz ise Ön Kâhinlerin bu olayı gerçekleşmeden bulmaları.
Ils préparent quelque chose de gros, M. Wallace, et les Précogs seraient notre seul espoir de le voir avant que ça nous frappe.
- Bu olay Senatör'den daha da fazlası.
C'est plus gros que la sénatrice.
Nerede oldu ki bu olay?
Où cela s'est-il produit?
Bu olay giderek ilginç hâle geliyor.
Ça risque de devenir intéressant.
Phil'in de bu olayı geride bırakmak istemesi hoşuma gitti.
Et j'aime que Phil veuille aller de l'avant...
Bu olayı gizlemene yardım etmemi mi istiyorsun?
Vous voulez que je vous aider à couvrir cette place?
Hala kontratım devam ederken bu olay cereyan ettiği için şanslısın.
Vous avez de la chance que mon contrat n'ait pas encore expiré.
Bu olay beni resmen yıktı Profesör Jeffries.
Je suis tellement mal par rapport à ça, Professeur Jeffries.
Bu olayın en korkutucu yanı imlasının iki yaşındaki çocuk gibi olması.
Le plus effrayant c'est qu'on dirait qu'il a deux ans.
Şikayetin ardından Şerif Departmanı bu olayın üzerine şiddetle gitti.
COMTÉ DE MANITOWOC BUREAU DU SHÉRIF Le bureau du shérif s'est beaucoup investi dans cette affaire.
Bu olay olunca, bana göre Şerif çabucak birilerini içeri tıkmak istedi.
Quand c'est arrivé, le shérif voulait obtenir des résultats rapides... ADJOINT DU SHÉRIF ONCLE DE STEVEN... et mettre quelqu'un derrière les barreaux.
Bu olayı belgelendirmeye işte bu kadar önem veriyor.
Voilà à quel point ce document est important.
Sayın Vali, bu olay neden bir yıl boyunca kamuoyundan saklandı?
MINISTÈRE DE LA JUSTICE DU WISCONSIN Pourquoi est-ce resté secret pendant un an?
- Bu olayı sevmiyorum.
Je déteste ces trucs-là.
Olay da bu. Seni hazırlıksız yakalaması.
Te prendre au dépourvu.
Eğer bu anlaşma olayı rayından çıkarsa orkestraya büyük zarar verebiliriz.
Si cette négociation sort des rails, nous pourrions causer de sérieux dommages à cet orchestre.
Amy, bu eli bir daha yıkarsam ne olayım.
Amy, je ne me laverai jamais plus cette main.
Sana birşey diyeceğim. Bu kanka olayını çok ciddiye alıyorsun.
Je te l'accorde, tu prends ce truc d'amis sérieusement.
"... bu korkunç olay Finansal bölgede oldu.
... scène horrible du quartier des affaires.
Ama eğer güçlü birisi onu öldürmek istediyse olayın şekli bu çapta bir gizleme olmadan amaçlarının tespit edilecek kadar kolay olacağını düşündüklerini gösteriyor.
Mais si quelqu'un d'influent avait voulu sa mort, la méthode suggère... qu'ils pensaient leur mobile facilement détectable sans une bonne dose de mise en scène.
Dövmeler bütün bu gizlilik olayını mahvediyordu onlar da makyajla kapattılar.
Les... tatouages auraient ruiné tout ce truc de couverture, alors ils ont tout recouvert avec du maquillage.
Olay da bu zaten.
C'est ça le truc.
Ben iyi bir insanım, olayım bu!
♪ Je suis une bonne personne, c'est mon truc ♪
Bu akşam belki o sitelere bakarsın dedim. Onu bu şey olayına bağlayan bir şeyler var mı diye...
Je pensais que tu pourrais chercher sur ces sites ce soir, pour voir si il y a quelque chose d'autre qui la lient à...
Bu işin tüm olayı masabaşına kaymak.
( bourdonnement ) Le point de ce travail ensemble est de se fondre dans la menuiserie.
Bu olay olduğunda yanında mıydınız?
Il n'est pas d'accord.
İkincisi, Kelly sakin kalsaydı olay bu noktaya gelmezdi.
Deuxièmement, si Kelly était resté calme, on n'en serait pas là.
Bu yılbaşı çekilişi olayı bende işe yaradı.
Vous savez, toute cette histoire de cadeaux surprises m'a chamboulé.
Bu da olayı aydınlığa çıkarıyor.
C'est peu de le dire.
Bu sıradan bir cinsel saldırı olayı değildi. Toplumun ileri gelenlerinden birine yapılmış bir cinsel saldırıydı.
Ce n'est pas juste une agression sexuelle violente, c'est une personne proéminente qui a été agressée sexuellement.
Doğal olarak, olay polis teşkilatı içinde duyulunca Manitowoc Emniyet Müdürlüğünden Dedektif Thomas Bergner Şerifi görmeye gidip Gregory Allen'la ilgili bu bilgiyi paylaştı.
1985 POLICE 1985 BUREAU DU SHÉRIF Inutile de dire que quand l'histoire a éclaté dans les cercles policiers, le détective Thomas Bergner de la police de Manitowoc... DÉTECTIVE TOM BERGNER SHÉRIF TOM KOCOUREK... est allé voir le shérif et lui a dévoilé cette information sur Gregory Allen.
- Bu çok önemli bir olay.
C'est un événement significatif.
Yani senin olayın bu mu?
Alors c'est ça ton explication?
"Olay mahallerinde en başından sonuna kadar çalışmış olsaydık... "... bu yerler bizim tarafımızdan daha detaylı şekilde fotoğraflanmış olurdu.
" Si on avait travaillé sur ces lieux du début à la fin, on aurait un compte rendu photographique plus complet.
"Fakat bu koşullar altında bizim yaptığımız iş olay yeri incelemesinden ziyade teknik destek sağlamaktan ibaretti."
Dans ces circonstances, on ne peut que fournir une assistance technique à défaut de pouvoir procéder à un examen intégral. "
Telefonla arayan kişi kendisini dedektif olarak tanıttı ve bana Manitowoc İlçesindeki bir saldırı olayına karışan birisini gözaltına aldıklarını ve bu saldırı suçundan aslında masum olan birinin bizim cezaevinde yatıyor olabileceğini söyledi.
L'appel provenait de quelqu'un qui s'est identifié comme un détective et qui a commencé à me dire qu'une personne ayant commis un meurtre dans le comté de Manitowoc était en garde à vue et que nous avions quelqu'un en prison qui avait été condamné pour ce crime... et qui n'était peut-être pas coupable.
Bu davada sizlere, kamuoyunun bilmediği polisin elinde olmayan bilgilerin o gün olay yerinde bulunan bu genç adam tarafından verildiğini kanıtlayacağız.
On va prouver, au cours de ce procès, des choses que le public ignorait, que la police ignorait, et révélées par un jeune homme présent sur les lieux du crime.
Olayın özü şu ki, bu zengin züppe, malın iyisine sahip.
Ce petit con friqué a de la super dope.
- Bu düğün olayında kendini fazla kasıyor.
- Pourquoi il est là? - Il est à cran.
Nedir bu, bir çeşit dini olay mı?
C'est quoi? Un putain de truc religieux?
Bu yüzden konserde yaşanan olayın düzmece olduğu bilgisini yaymalıyız.
Donc, il faut qu'on répande la nouvelle que l'incident pendant le concert était une blague.
Bu üzgün ve yalnız kadınların dikkat çekmek için yaptığı bir olay daha işte.
C'était juste encore un coup publicitaire organisé par ces femmes incroyablement seules et désespérées.
Bu özel bi olay.
Je l'ai mis pour l'occasion.
Fakat bu yıl bu şeylere, bu kadar çabuk olacağını beklemediğim bir olay sayesinde daha da odaklanacaktım.
Mais cette année, toutes ces choses ont été mises en lumière par un événement que je ne m'attendais pas à vivre aussi rapidement.
Bridget, tüm bu bebek olayı aniden gelişti.
Bridget, ce truc de bébé m'a vraiment déboussolé au départ.
Asıl olay bu cuma akşamını "Şu anda ne yapıyorsun?" sorusunu cevaplamakla geçirmek istemememle alakalı.
Je veux juste pas passer mon vendredi soir à expliquer ce que je fais maintenant.
Tüm olay bu şekilde başladı.
Ça a commencé comme ça.
Bu hoşnutsuz çalışan olayı değildir umarım?
Vous nous faites pas le coup de l'employé mécontent?
Bu suikastçı olayı... Uydurma, değil mi?
Le coup de l'assassin... c'est des conneries, hein?
Ama asıl ilgi çekici bulduğum, bu kitapta olan birçok olayın Venezuela'da olan olaylarla bir paralellik göstermesi.
Je trouve fascinant que beaucoup d'éléments du livre fassent écho aux récents événements au Venezuela.
bu olayda 16
olay 47
olayı 16
olaylar 23
olay ne 38
olay bu 53
olay budur 19
olay nedir 74
olaya bak 20
olay çıkarma 18
olay 47
olayı 16
olaylar 23
olay ne 38
olay bu 53
olay budur 19
olay nedir 74
olaya bak 20
olay çıkarma 18
olay şu 41
olay şu ki 34
bu olabilir 58
bu olsun 16
bu olur 45
bu olmaz 67
bu olmayacak 50
bu olacak 24
bu olamaz 268
bu olur mu 39
olay şu ki 34
bu olabilir 58
bu olsun 16
bu olur 45
bu olmaz 67
bu olmayacak 50
bu olacak 24
bu olamaz 268
bu olur mu 39
bu olabilir mi 19
bu oldu 16
bu olmamalıydı 17
bu olağanüstü 52
bu olmalı 51
bu olduğunda 20
bu olanaksız 43
bu oldu 16
bu olmamalıydı 17
bu olağanüstü 52
bu olmalı 51
bu olduğunda 20
bu olanaksız 43