Calm traduction Français
4,121 traduction parallèle
Sakin ol...
Calm down...
Belki biri ona yalan söylemiştir ya da bir şeyini çalmıştır.
Et bien, peut-être que quelqu'un lui a menti ou lui a volé quelque chose.
Ya da birini çalmıştır.
Ou quelqu'un.
Aslında... bir şişe likör çalmış ve çok sarhoş olmuştuk. Ve bir iddia başlattım. İddia şuydu :
On avait piqué un truc, une bouteille de liqueur et on s'est bourré la gueule et j'ai fait un pari, la première personne qui s'évanouit se fait poignarder.
Muhtemelen tedaviyi de bu yüzden çalmıştır.
Ça explique le vol du remède.
- Dur, telefon çalmıyor mu?
- Le téléphone?
Hayır, Beto. Arabayı ben çalmıştım! Hayatın toz pembe ve anlamlı olduğu zamanlardı.
Non, Beto, je l'ai volée, quand la vie était cool et le monde avait un sens.
Arabayı ben çalmıştım hayatın toz pembe olduğu zamanlardı hatırlarsan.
Je l'ai volée, quand la vie était encore fun, et que le monde avait un sens.
Telefon hiç çalmıyor.
Pas de soucis. Mon téléphone ne sonne jamais.
- Davis öldükten sonra birisi çalmış olmalı.
Exact. Donc, quelqu'un d'autre l'a pris après le meurtre.
Bir şey çalmıyorum.
Je ne suis pas une voleuse. Tu vois?
- Çatalını çalmışlar mı diye bakıyorum.
- Voir si ton "V" a été volé.
Tamam.Yani, 22 ve 22 : 30'dan evvel katil arkadan girmiş Mark'ı haşamat etmiş, madalyaları çalmış sonra ayrılmış.
Donc, entre 22 h et 22 h 30, le tueur entre par l'arrière, agresse Mark, vole les médailles et s'en va. Tu penses à ce que je pense?
Bu adamlar bir jet mi çalmış?
Ces personnes ont volé un jet?
Dolandırıcı güvenlik zaten çalıntı elmasları çalmış ki ; Oscar kendisini aklamak dışında başka ne yapabilir?
Le vigile malhonnête a volé des diamants déjà volés- - que peut faire Oscar à part s'en occuper lui-même?
Ama kaçmış. Bir araba çalmış. Ama GPS elimizde.
Il vient de voler une voiture mais on a le GPS.
Rebekah ile bizi sarhoş edip eşyalarımızı çalmıştın.
Tu nous as fait boire Rebecca et moi et tu nous as volé.
Neden arabanı araştırıp bulabildiği için Şerif Forbes'a minnet duymuyorsun ki, özellikle de onlar bilirsin işte, senden çalmışlarken.
Pourquoi n'apprécies-tu pas que le shérif Forbes ait été capable de retrouver ta voiture après que tu les ai laissées... Tu sais, te la voler.
Amanda bilgisayarımı çalmış Kaçak Yolcu'yu geri satması için Conrad'ı tehdit etmiş.
Amanda a volé mon ordinateur, pour forcer Conrad à leur revendre le Stoaway.
Para koleksiyonunu da çalmış.
Le lendemain, le zèbre avait filé avec sa collection de pièces rares.
Önemli değil. Çalmıştım zaten.
Ah, c'est pas grave Je l'ai volé de toute façon
Brezilyalı Dave'nin fikrini çalmış.
Le brésilien a volé l'idée de Dave.
Brice, anneme yeni işinde kullansın diye vermek için ofisinden "ödünç çalmış." Hayır.
Tu as cambriolé un Staples?
Evet. Bir boğa yılanı çalmış.
Il a volé un boa constrictor.
Çalmıştır tabii.
Bien sûr.
Hiçbir şey çalmıyordum.
Je n'ai rien volé.
Ve zaman kapsülü sonunda açıldığında sanki alarm çalmış gibi öldürme için uyan çağrısı gibi oldu.
Et quand la capsule a finalement été ouverte, c'était comme une alarme qui retentit, un réveil pour recommencer à tuer.
İçe işleyen mavi gözlere sahip ve bir polis telsizi çalmış ya da çalmamış olabilir.
Piercing, yeux bleux, et il a peut être volé une radio police.
Müşterilerinden milyarlarca dolar çalmıştı.
Il a volé un milliard de dollars à ses clients.
Duşta kullandığım sandalyeyi çalmışlar.
Ils ont volé ma chaise de douche!
Bütün kalemlerimi çalmışlar!
Ils ont volé tous mes crayons!
Hayret duygumu da çalmışlar.
Ils ont pris ma capacité à m'émerveiller.
Birisi geçen hafta çalmış.
Elle a été volée la semaine dernière.
Çalıştığın son laboratuvardan kültürleri çalmışsın.
Vous avez volé des cultures du dernier labo dans lequel vous avez travaillé.
Zili çalmıştım.
J'ai sonné à la porte.
Pekâlâ, kimse bizim kapımızı çalmıyor artık.
Knock, knock, personne à la porte.
Peder Timtom için tef çalmıştım.
Je... Je jouais du tambourin pou le révérend Timtom.
Hatta bazen hemen burunlarının dibinden oyunculuk işleri çalmışlığım da var.
Parfois j'aime même piqué des rôles sous leurs nez.
Katili, çorapla boğmuş onu ayağını ısırmış ve ayakkabılarını çalmış.
Le tueur l'a étranglée avec des bas, lui a mordu les pieds et a volé ses chaussures.
Sully'den çok para çalmıştın.
Tu avais volé beaucoup d'argent à Sully.
Dinleyin beyler, iki kişiye daha saldırdı bile. Casper'ın mağazasından da bir sürü erzak çalmış.
Maintenant, écoutez, les gars, il a déjà agressé deux autres personnes, et il a volé beaucoup de provisions du grand magasin Casper.
Merkezden bir tüfek çalmış. Siz de silahlarınızı getirin.
Il a pris un fusil au poste, alors apportez vos armes.
Uygun bir mağazadan çalmış olabilirim.
- J'ai dû le prendre à la supérette.
Çalmıştı.
Elle en a volé une.
Sektör 6'dan olduklarını iddia eden birileri morgdan 2 ceset çalmışlar.
Quelqu'un prétendant être de la Section 6 vient juste de prendre deux corps de la morgue.
Sully'den çok para çalmıştın.
Tu as volé un paquet de fric à Sully.
Eşyalarını karıştırmış ve yazılım şeyini çalmış?
-... avait déplacé ses affaires et volé une sorte de logiciel?
- Birisi çalmış.
Quelqu'un l'a volé.
O mu piçin teki onun asker oyuncağını çalmış.
C'est... Un enfoiré lui a volé son soldat téléguidé.
Trask çalmıştır, belki?
Trask?
Demek o zaman kefalet parasını çalmış. Sen neden bahsediyorsun be?
- Il m'a volé l'argent de la caution.