English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ D ] / Demek istediğim de bu

Demek istediğim de bu traduction Français

698 traduction parallèle
- Benim demek istediğim de bu. Tam karşımda duruyordu, kaplanların saldırmadan önce pusuya yattığı gibi.
Il était là, devant moi, prêt à bondir sur sa proie.
- Tamam işte, demek istediğim de bu.
- Eh bien, c'est évident.
Tahmininizden fazla dışarıdaydınız. Demek istediğim de bu.
Comment ça?
Evet, benim demek istediğim de bu.
C'est bien ce que je pense.
Demek istediğim de bu. Bari macunumuz olsaydı. Şu lanet pis macundan bir parçacık olsaydı...
Si au moins on avait un morceau de ce putain de mastic...
Demek istediğim de bu.
Exactement. Vous m'avez compris.
- Demek istediğim de bu!
- Justement!
- Demek istediğim şu ki : Bu hisseler 10 sent'e satılıyor.
Ce que j'essaie de démontrer c'est que ces actions se vendent à 10 cents.
Demek istediğim, gemide birbirimizi korkunç arzuladık bu yüzden onu uzun boylu ve yakışıklı gördüm.
Sur le bateau, nous nous languissions l'un de l'autre, alors je le voyais grand et beau,
Demek istediğim, buraya yanlış birini alırlarsa, bu bizi ortaya çıkarır.
Que l'on embauche un mauvais élément et c'en est fait de nous.
- Tüm yolu istiyor. Demek istediğim, bir erkeğin yapabileceği çok şey var... ve toplumda bu gayet normal.
Il y a plein de choses qu'un homme peut se permettre.
Bu tabur gerçek bir çatışmaya girecek olursa olacakları düşünün. Demek istediğim ölü...
Imaginez sa réaction en cas de gros problème.
Demek istediğim de bu.
Tu vois?
Demek istediğim de bu zaten.
Justement.
Demek istediğim, bu dünyada sanatçı olmanın zorluğunun ben de farkındayım ama...
Je sais que la vie d'artiste est difficile dans ce monde cruel...
Hayır, demek istediğim... Ben onunla sadece bu sabah içtima da görüştüm.
Je l'ai rencontré ce matin au conseil de révision.
Demek istediğim, gecenin bu saatinde rahatsız edilmek onu kızdırmasın?
Vous ne pensez pas que je risque de Ie déranger au milieu de la nuit?
Demek istediğim hepimiz aynı savaşın kıdemli askerleriyken, bu hiç de hoş olmaz.
? Ce serait vraiment dégoûtant d'avoir joué un tour pareil à des copains de guerre.
Demek istediğim, yalnızlık insanı bu hale getirebilir.
C'est à cause de la solitude.
Demek istediğim, bu bizim yıldönümümüz.
- Je veux dire... Après tout, c'est notre anniversaire de mariage.
Demek istediğim de bu.
Justement.
Demek istediğim bu değil.
Je ne parlais pas de ce genre d'amour.
Demek istediğim ikimiz de bu planı uzun zamandır düşünüyoruz ancak Angela şehir dışındaki işleriyle çok meşguldü nihayetinde yaz da geldi ve biz hala küçük Rachel'ımızı...
On voulait vous inviter depuis longtemps, mais la famille d'Angela était venue nous rendre visite. L'été est là, et on n'a pas invité notre petite Rachel...
Demek istediğim, bu portakal çalmak gibi bir şey değil, ya da kitapçıyı tekmelemek değil.
Je veux dire, ce n'est pas comme de piquer des oranges... ou de dévaliser une librairie ou de piller un coffre-fort.
İşte benim de demek istediğim bu.
C'est que je voulais dire.
Demek istediğim bu değil... Dün akşamki gibi gene bu hikayeleri yiyeceğiz... Ben...
Si on mangeait les boulettes de riz d'hier?
Bu, senin babanın düşüncesizliğiymiş fakat benim demek istediğim bu tür bir zorlama değildi.
Mais c'était bien brutal de la part de votre père. Et ce n'est pas du tout la contrainte dont je parle.
Hayır, demek istediğim sana anlattığım tüm bu şey.
Tu es mon premier. Je veux dire, toute cette merde dont je viens de te parler.
demek istediğim, bu lastik ile ilgili yanlış bir şey varsa araba o gün servisteydi ve kontrol edilmişti birileri onu bilerek patlatmış olmalı.
Si le pneu est en parfait état, et il avait été vérifié lors de la révision de la voiture, alors quelqu'un l'a dégonflé.
Demek istedigim bu degildi.
Il ne s'agit pas de ça...
Demek istediğim... belki de bu işte pek iyi değilimdir.
Enfin, peut-être que je serai nul. Vous voyez?
Demek istediğim... bu otel son derece yetersiz ve kötü işletiliyor... siz de çok kaba ve saygısız bir adamsınız.
Je veux dire... Cet hôtel est inefficace et désorganisé, et vous êtes impoli et grossier.
Demek istediğim, arabasını evin önünden çekmek istiyorsan onu istasyona götürmek için niye bu kadar uğraşıyorsun ki?
Si tu voulais enlever sa voiture de devant la maison, pourquoi te casser la tête à l'emmener à la gare?
Demek istediğim, bu çiftliği almasaydınız at sırtında orada burada dolanan biri olsaydınız kişiliğinizin derinliğinde gizlenmiş vahşiliğe dönüş mü yapacaktınız?
Si nous n'aviez pas ce ranch, si vous étiez un clochard de la selle... vous retrouveriez le sauvage qui existe profondément en vous.
Benim demek istediğim bütün bu hisleri kafamdan atmalıydım zaten çektiğim acıdan daha fazlasını çekmemek için.
Ce que je voulais dire, c'est que... J'ai dû me sortir ces sentiments de l'esprit... pour m'éviter encore plus de peine.
Demek istediğim, bu tarz şeyler her gün milyonlarca kişinin başına geliyor.
Je veux dire, ce genre de chose arrive tous les jours à des millions de gens.
Demek istediğim, kendini aptal durumuna düşürse bile bu onu hiç rahatsız etmiyor.
Le fait est que ça ne la dérange pas du tout de passer pour une folle.
Belki de demek istediğim bu. Umrumda değil.
Peut-être est-ce la question.
Bu evlilik hikâyesi de ne? Demek istediğim, Phillipe'den önceki.
- Qu'est-ce que c'est que cette histoire de mariage?
Demek istediğim Wally oyunlarının birinde, insanlara aslında tamamen yalnız olduklarını, birbirlerine ulaşamadıklarını ve yaşamlarının ümitsiz olduğunu gösterdiğinde, bu seyirciyi nasıl etkiler?
Ce que je veux dire, Wally... Comment le public réagit-il quand on lui montre ces pièces où les gens sont... totalement isolés, incapables de communiquer... désespérés?
eğer algılaman yani, eğer kendi tertibatın düzgünce işliyorsa Everest'e tırmanman ilgisiz bir hal alır, saçmalaşır çünkü bu, demek istediğim tabii ki bir noktada muhakkak yedinci caddede olan bir tütün dükkânından farklıdır.
Si tes facultés de perception, et ton mécanisme interne marche correctement, il devient inutile de monter sur l'Everest, c'est même absurde! Parce que... je sais bien que le Mont Everest est différent d'une boutique de cigares de la 7ème Avenue, mais...
Bu işleri Jack'i incitmeden yapmanın yolları var, demek istediğim bu.
Il y a bien des façons de gérer la chose sans froisser Jack, je veux dire.
Kutsal ana kilisesinin iyiliği için, demek istediğim tam olarak bu.
Pour le bien de l'Église Catholique, c'est ce que je veux dire.
İşin kötü tarafı da bu. Sevdiğin insanlardan... uzun yaşamak. Demek istediğim, suçlu hissetmek.
Et... c'est ce qu'il y a de plus terrible à... survivre aux gens que nous aimons, je veux parler... d'une culpabilité.
Pekii, demek istediğim... Orada bir yaralanma veya bir sorun olduğunda.... bu herzaman ikincil etkenlerden dolayıdır. Birisinin panik içinde kaçması ve merdivenlerden düşmesi gibi.
Eh bien, cela signifie que dans les cas de blessure ou de problème sérieux, il y a toujours une cause secondaire, comme quelqu'un qui s'enfuit sous l'effet de la panique, et trébuche dans les escaliers.
Demek istediğim de bu.
Justement!
Bu hususta, siz kaba bir insana tahammül edebilecek bir bayan mısınız? Demek istediğim, kaçık birisine.
L'important, c'est de savoir si vous avez le comportement... et l'allure d'une vraie dame?
Benim de demek istediğim buydu, Madem bu bir iş neden daha verimli hale getirmek istemiyorsun?
Nous y voilà! Si c'est une affaire, augmentez la rentabilité!
Yani demek istediğim, bu ağacın 25 yıl garantisi var.
On va être coincés avec ce truc un quart de siècle?
Demek istediğim şey bu, güvenden kaynaklanmıyor.
Ce que je veux dire, c'est que... Ce n'est pas de la confiance
Demek istediğim, hepimiz uçuyoruz fakat hiç biliyormuyuz bu genç bayanlar hostes olmak için nelerden geçiyor
On prend tous l'avion, mais est-on vraiment conscients... de ce que ces jeunes filles doivent endurer pour devenir hôtesses?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]