Diyecek traduction Français
2,313 traduction parallèle
Ne diyecek sandın?
Il aurait dit :
Enchante. Diyecek söz bulamıyorum.
Je suis sans voix.
- E. vaftiz kızıyla evleniyor. Ne diyecek ki?
- Il épouse sa filleule, normal.
Ben bu konuda gerçekten heyecanlanacağını bekliyordum ona söylediğimizde "Yaşasın! Havai fişekler" diyecek sanıyordum.
Je m'attendais à le voir vraiment excité quand on lui a dit, genre explosion.
"Bu altına benziyor mu?" diyecek.
{ \ pos ( 192,230 ) } Elle dit, "Ça ressemble à de l'or?"
Sana diyecek bir şeyim yok.
- Je n'ai rien à vous dire.
Polise diyecek bir lafı mı var?
Elle a quelquechose à lui dire?
Oğluma yardım etmek istemediğimi mi düşünüyorsun? Hugo diyecek bir şeyin var mı?
Parce que tu crois que je n'ai pas envie de l'aider? tu n'as rien à nous dire?
Başka diyecek sözün var mı?
- Autre chose à ajouter?
Bakalım pastam ne diyecek.
On verra ce que diront les cadeaux.
Hayır, diyecek bir şeyim yok.
Je n'ai rien à dire.
Şimdi Lassie diyecek ki, "Toksikoloji bir bilim değildir."
Désolée. Pour sa défense, la toxicologie n'est pas une science.
Yani diyecek ne var ki?
Il n'y a rien à dire, non?
Diyecek bir şeyin varsa dolandırmadan de.
Si vous avez quelque chose à dire, dites-le.
"Hayatın nasıl olduğu, ne kadar zor olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu." diyecek olan seni.
J'ignorais tout de la vie, j'ignorais qu'elle serait si difficile. "
Birileri Ufak Mike hakkında bir şey diyecek mi?
Un discours pour P'tit Mike?
"Merhaba, yetim Julia" diyecek hâlim yok herhâlde.
Je ne me vois pas lui dire : "Bonjour, Julia l'orpheline."
"İyi akşamlar, yaşlı godoş." kısmını diyecek değilim yani.
Je vais déjà pas commencer par : "Bonsoir, vieille peau..."
- Diyecek tek lafım yok o adama.
- Je n'ai plus rien à lui dire.
Diyecek bir şey yok.
On n'a rien.
Ben daha çok inceldiği yerden kopsun diyecek tarzda bir kızım.
Je ne prends jamais de gants.
Annen ne diyecek buna? Anne de yok.
C'est sexiste et vaguement raciste.
"İçki içelim mi diyecek?" Sonra da iyi geceler öpücüğü verecek.
"On boit un verre?" Puis ils s'embrasseront.
Peki, paranın olmadığını görünce Mike ne diyecek?
Et qu'est-ce que Mike va dire en voyant que l'argent a disparu?
Acaba, randevumuzu mahvedenin sen olduğunu öğrenince, Keith ne diyecek.
Comment Keith réagira en apprenant que tu as gâché notre rencard?
Bu teşkilatta parayla insanları amacından saptırmadaki şansımıza diyecek yok.
On a toujours eu de la chance, question révision d'idéal à coup de billets.
3 aylığına burada olmayacağım " mı diyecek?
"Mon petit-fils est né, je prends trois mois de congé."
Ne diyecek ki?
- Et qu'est-ce qu'elle va dire?
"Yanıma gelsene, Flip" diyecek,... sen def olup giderken ben de onu parmaklamaya başlayacağım.
"Viens ici, Flip que je te..." Tu te casseras et je la doigterai.
Bu utanca daha fazla katlanmak istemiyorum. Bir gün, öz be öz oğlum gelecek ve diyecek ki...
et je ne vivrais pas dans la honte quand un jour, un jeune homme avec mon nom me dira :
Yapma lütfen. "Evet" diyecek tabii.
S'il te plaît, j'aurai un oui.
- Kendimize "tıbbın devleri" diyecek kadar ileri gitmezdim ama...
Je n'irai pas jusqu'à nous qualifier de titans de la médecine, mais...
Ne diyecek bir dinle sadece.
Écoute juste ce qu'il a à dire.
Evet. Keyfime diyecek yok (!
Ouais, je kiffe à mort.
Seung Jo "Oh Ha Ni çok iyi bir kızdı..." "... yeni farkına varıyorum... " "... fırsatı kaçırmışım. " diyecek.
Mais cette fille est vraiment bien pour Seung Jo. c'est une opportunité pour lui.
Sana diyecek bir şeyim yok, Başkanı çağır!
Je n'ai rien à vous dire si j'appelle le président.
Ve muhtemelen Yaz Dönemi uygulamasına kabul edilecek ve şöyle diyecek...
Il sera probablement accepté à Gates pour l'été et dira quelque chose comme...
Diyecek başka bir şeyim yok.
J'ai plus grand-chose à dire.
'Şrek geliyor! Korkuyorum! 'diyecek.
C'est Shrek, j'ai si peur! "
Bakalım Başçavuş bize ne diyecek.
Écoutons ce que le chef a à dire.
Bir krala duymak istemeyebileceği bir şey diyecek kadar dürüst müsün?
Étes-vous assez honnête pour dire au roi ce qu'il ne veut pas entendre?
Diyecek lafım yok.
J'ai rien à voir là-dedans.
Mary, benimle evlenir misin? diyecek? "
Dira : "Mary, veux-tu m'épouser?"
Bir daha ki sefere durunca "Yedin mi?" yerine "Fırladın mı?" diyecek.
Au prochain arrêt, au lieu de faire "katchao", il va faire "kaboum".
Babam hayatımla ilgili planımı sorunca diyecek bir şeyim vardı.
Quand mon père m'a demandé ce que je voulais faire de ma vie, j'avais réellement des trucs à dire.
Sarrab ne diyecek buna?
Que va dire Sarrab?
Sarrab ne mi diyecek?
Que va dire Sarrab?
Diyecek son bir şeylerin var mı Gov?
Tu veux dire quelques mots?
Ona ne diyecek ki?
Qu'est-ce qu'il lui dirait?
Kesinlikle "evet" diyecek.
- Elle va dire oui.
Diyecek bir şey bulamıyorum.
Je vous dois tellement...
diyecektim 49
diyecektin 16
diyecekler 55
diyeceksin 119
diyecektim ki 23
diyeceksiniz 34
diyeceğim 131
diyeceğim şu ki 17
diyeceğim ki 17
diyeceğiz 40
diyecektin 16
diyecekler 55
diyeceksin 119
diyecektim ki 23
diyeceksiniz 34
diyeceğim 131
diyeceğim şu ki 17
diyeceğim ki 17
diyeceğiz 40