English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ D ] / Düğmeler

Düğmeler traduction Français

195 traduction parallèle
Bir çift de uygun bez ayakkabı. Sedefli düğmeler de alacağım.
Des chaussures assorties avec des boutons-perles, tu sais?
Posta pulları, askeri düğmeler, kelebekler, oh, böcekler, hızlı çekimler, her türden işe yaramaz şeyler.
Timbres-poste, boutons militaires, papillons, insectes, photographies... Toutes ces bêtises!
Kadife ceketleri ve kırmızı yelekleri. Dantelleri, kol ağızları ve fırfırlı yakalarıyla. Altın ve gümüşten düğmeler, üzerlerindeki parlak nesneler.
Avec leurs pourpoints de velours et leurs gilets, leurs jabots en dentelle, leurs boutons d'or et d'argent, leurs pierres précieuses, leurs chaussures bouclées, leurs filibags colorés.
Ne gömleğimdeki düğmeler, ne de cebimdeki kibritler.
Ni mes boutons de manchette ni mes allumettes.
Sırtımdaki düğmeler!
Boutonner Ie dos de ma robe.
Şimdi düğmeler!
Aidez-moi.
Düğmeler, viski.
Des déclics, du whisky!
Hepsi şu oros.. nun benden çaldığı düğmeler yüzünden oldu.
Tout ça à cause de quelques boutons que cette trainée m'a volés.
Düğmeler açık gezmek için daha biraz erken.
Ton bouton n'est pas fermé.
Peki ya düğmeler?
Et les boutons?
Kruvaze ceket, pirinç düğmeler, denizci şapkası.
veste caban, boutons de cuivre, chapeau tricorn.
- Düğmeler mi?
- Les boutons?
- Elbisemdeki düğmeler.
- Les boutons de ma robe.
Düğmeler herhalde odanın her yerindedir.
Les boutons sont probablement partout dans la pièce.
Altı... sekiz. - Peki bu düğmeler?
Avez-vous ces boutons?
Bir saat önce, köprüdeki kumanda aletleri delirdi - kumanda kolları kendi kendi inip çıkıyor, düğmeler basılıyor, veriler değişiyor.
Il y a environ une heure, les commandes sont devenues folles. Les leviers bougeaient tout seuls, quelque chose appuyait sur les boutons.
Yün, peynir, bira ve düğmeler, toplara hiç girmiyorum bile.
Laine, fromage... sans oublier les canons.
Üniformanın yeşil-kırmızı deri çizgileri vardı tam önünde çapraz inen büyük pirinç düğmeler vardı.
Du cuir vert, avec des rayures rouges... et une rangée de boutons en cuivre, là, en travers.
Düğmeler kapalı.
Interrupteurs éteints.
Düğmeler kapatıldı!
Eteints.
Bu demektir ki, sizin 24 dakikanız var ; bu sürede uygun giyimli olarak kahvaltı için yemekhanede olacaksınız. Ayakkabılar cilalı, düğmeler parlatılmış.
Vous avez 24 minutes pour aller au réfectoire pour le petit déjeuner, correctement habillés, chaussures polies.
Düğmeler aşağıda arkada.
Les boutons sont dans le dos.
- Ancak Boston'dan getirdiğim düğmeler, ve kurdeleler ve de müzik var.
- Toutefois... j'ai quand même des corsets. Quelques petits rubans. Et de la musique éditée à Boston!
- Kullanacağın düğmeler.
- Le panneau de commande.
- Bu düğmeler ne işe yarıyor?
- Ces boutons?
Düğmeler :
Les commutateurs.
Bu düğmeler stratejik Hava komutlarına ve füze yükleme.... İstasyonlarına direk bağlı.
Ces boutons sont reliés à notre commandement stratégique aérien et à nos stations de lancement.
Altında düğmeler var.
Il ya des boutons sur le côté.
Polisin yangında bulduğu düğmeler?
Il y en a deux dans sa garde-robe.
Ve hiçbir zaman o fildişi düğmeler gibi güzel bir şey yapmadı.
Il n'a jamais rien fait d'aussi joli que ce col de mouton.
Düğmeler biraz sorun oldu ama.
Elle a eu des ennuis avec les boutons.
- Bu düğmeler de ne?
- Je fais n'importe quoi.
Düğmeler mi?
Les touches?
Ve inan bana... hepsi sana hasta oldu. Düğmeler teker teker açılıyor.
Je voyais les agrafes péter... et les jupes remonter.
Klistronla düğmeler arasında elektrik sıçramış.
Signal électrique renvoyé du Klystron aux boutons.
Pırıl pırıl parlayan pirinç düğmeler şerefine hurra!
Je dis hourra avec palmes!
Sonra, yemek sonrası, bilirsiniz, düğmeler açılır.. .. peçeteler mahvolmuş.. .. sigaralar patates püresinde söndürülür.
Après le repas, ton pantalon est défait, les serviettes chiffonnées, les mégots dans la purée.
Aman bu düğmeler birer çıngırak.
Les coquilles tintent, ding-dong.
Her yerinde düğmeler!
T'as des boutons et je les presse!
Gösteriye hoş geldiniz. Yedek düğmeler.
Oh, les boutons de rechange.
Bu düğmeler öyle eşsiz ki, türünün tek örneği.
Ces boutons sont uniques.
Düğmeler!
Une braguette à boutons!
Düğmeler çok ufak.
Les boutons sont trop petits.
Diğer düğmeler alarmı çalıştırabilir.
Avec l'autre, tu déclenches l'alarme.
- Yüzüne bakıp söyleyebilirim. Kıyafet tarzın, küçük beyaz düğmeler...
- Ça se voit sur votre visage, vos vêtements, ces boutons attachés jusqu'en haut...
Dikkat et Matt, yoksa dügmeler burnunu keser.
Méfie-toi, tu vas t'écorcher le pif.
Ah bu aptal düğmeler!
Je veux juste...
Neden donanmada hâlâ bu düğmeler kullanılıyor?
A quoi sert cette idiotie?
Bakın, düğmeler!
Vous avez votre loupe, j'espère?
- Düğmeler arka tarafta!
- L'interrupteur est là-bas!
Yüz şeklinde düğmeler.
Des boutons en forme de visages.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]