Düşünüyorum ki traduction Français
658 traduction parallèle
Her gün düşünüyorum ki gutum bundan daha kötü olamaz ama her geçen gün daha da kötüleşiyor.
Chaque jour je me dis que ça ne saurait être pire. Mais ça l'est!
Ve düşünüyorum ki onun burda olduğunun bilinmesini istemez.
Et il préférerait qu'on ignore sa présence ici.
- Düşünüyorum ki...
- Je pense que...
Arka tarafları destekledikten sonra, düşünüyorum ki...
Dès que nous aurons étayé la partie arrière, je pense que...
- Düşünüyorum ki...
- Je pense...
Düşünüyorum ki... Hitler bize daha iyi bir hayat sunacak..
Je crois que Hitler améliorera notre vie.
Bilmenizin iyi olduğunu düşünüyorum ki bana kendisini asla canlı yakalayamayacaklarını söylemişti.
Cela vous aidera peut-être d'apprendre qu'il m'a dit qu'il ne se laisserait pas reprendre vivant.
Ama ekselansları, Ben düşünüyorum ki...
Mais, Votre Majesté, je ne pense pas que...
- Hiç bir şeye. Düşünüyorum ki...
Je crois seulement...
Ama ben düşünüyorum ki biz eğer çok dingin ve sessiz başlarsa....
Mais je pense qu'on pourrait commencer très tranquillement...
- Ne düşünüyorum ki?
- Et que vois-tu?
Düşünüyorum ki, ne de olsa bu kariyerinde büyük bir adım.
Je me dis qu'après tout... c'était bon pour ta carrière. C'est exact.
Düşünüyorum ki baylar bayanlar hepiniz, bu meseleyi bizden önce değerlendirme fırsatını buldunuz.
Je présume que vous avez tous eu le temps de réfléchir à la question.
Birkaç yıl sonra gidecek... Düşünüyorum ki... bu olduğunda, ki olacak
Je sais, ça remonte à pas mal d'années, mais... j'y pense comme si... ça allait avoir lieu demain.
Ola ki bazı şeyler kaçınılmaz hale gelirse, o politik çarklardan çok daha güçlü silahlarım olduğunu düşünüyorum.
Si nécessaire, je dispose d'armes bien plus efficaces que la politique.
Diyor ki ben dağa tırmanacak kadar iyi değilim, çünkü sadece güzel kadınları düşünüyorum.
Il dit que l'alpinisme n'est pas pour moi car je ne pense qu'aux belles femmes.
Bununla ne demek istiyorsun? Sadece, bir suçlamadan bahsetme ihtimalinin uzak olmadığını düşünüyorum. Ve bu durumda korkarım ki, kefalet başvurusu yararsız olacaktır.
Il y a des cas où le procureur refuse toute caution.
Şunu bil ki, senin kötü biri olmadığını düşünüyorum.
- Vous êtes un bon bougre finalement.
O taburede o kadar çok oturuyor ki cidden bir gün takılıp kalacağını düşünüyorum.
Elle s'assoit tellement sur ce tabouret qu'un jour il lui collera aux fesses.
Vashtar'ın gözlerinin iyi görmemeye başladığını düşünüyorum efendimiz. - Şüphesiz ki, sırrı paylaşmışlardır.
La vue de Vashtar a faibli, il aura voulu s'aider de son fils.
Şimdiye kadar yaşadığım hayatı düşünüyorum da etrafta öylece emirler verip emirler almakla bir generalin oğlu olmakla ve yaptığım işlerle o kadar meşguldüm ki. Şöyle bir arkama yaslanıp aslında asıl yaşama nedenimi ciddi anlamda hiç düşünmemişim.
J'étais en train de me dire que jusqu'ici, j'avais été tellement occupé à donner des ordres et à en exécuter, et tellement obnubilé par mon statut de fils de général et par mon travail, que je n'avais jamais pris le temps... de réfléchir à ce qui me plaisait vraiment dans la vie.
Ama içten içe, benim de duygularımı biriyle paylaşma hakkım olduğunu düşünüyorum. Ama eminim ki Peter, o çocuk, benim için asla o kişi olamaz.
Je pense avoir le droit de parler de mes sentiments à quelqu'un... mais je suis sûre que Peter ne pourrait jamais être ce quelqu'un.
Tabii ki öyle düşünüyorum!
Ne change pas de sujet!
Sharon, söylemeye çalışıyorum ki biraz daha büyüdüğün zaman evlenmeye kararının çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
Sharon, quel est ce manège? On a bien réfléchi et on a pris une décision. - On pense qu'on s'est fait avoir.
Bu, belli ki çok iyi arkadaşsınız ben bunun harika olduğunu düşünüyorum.
Ma chérie, que fais-tu?
Düşünüyorum da belki kocasını öldürmeden kadına sahip olabilirdim. Ki bu...
J'ai pensé que si je pouvais... prendre la femme sans avoir à tuer son homme, ce serait...
Şükürler olsun ki haklı, diye düşünüyorum.
- Oui. Dieu merci, il a raison. C'est ainsi que je le vois.
Sadece demek istiyroum ki... Düşünüyorum da sadece Miller cinayetle suçlanmalı.
Tant que je suis là, je voulais juste dire... que seul Miller doit être accusé de meurtre.
Öncelikle bu adamın hasta biri olduğunu düşünüyorum tabii ki.
C'est avant tout un malade.
Tabii ki eğlenceli olduğunu düşünüyorum.
- Mais si.
Efendim söylememe müsade edin ki, bu arabanın size çok uygun olacağını düşünüyorum.
Permettez-moi de vous dire qu'elle vous conviendrait parfaitement. Oui...
İnanıyorum ki... aralıksız onu düşünüyorum.
Je crois... Je crois qu'iI agit trop spontanément.
Ölüm haberimi aldığında sevindiğini düşünüyorum, ama... Kabul et ki, benimle hayatın çok rahattı.
Je pense que Ia nouvelle de ma mort ne vous a pas trop attristé, mais vous reconnaîtrez quand même qu'avec moi votre vie était facile,
Cuma ve cumartesi işten kaytarıp iskambil ya da poker oynamak yerine ki çok mühim şeyler olduğunu düşünüyorum bence mıntıkada dolaşmaya çıkan birileri gidip kilise iyi bir muhitte mi yoksa kötü bir muhitte mi bakmalı rahiple görüşmeli.
Le vendredi et le samedi, au lieu de glander ou jouer au poker, - activités importantes - vous feriez mieux d'aller voir si telle église est dans un bon quartier ou un quartier mal famé.
Ama mesele şu ki onu iteklemek istemiyorum çünkü çocuklara ne olur diye düşünüyorum ben. Kayınbiraderim de çok iyi bir noktaya değindi. Bu bencillik falan değil.
Mais étant donné que c'est un achat destiné surtout aux enfants, donc pas que pour moi, je vais l'acheter.
Ama, biliyorsunuz ki, efendim, bu köyün bir zamanlar varolan, huzurunu ve sıcaklığını kaybettiğini düşünüyorum.
Mais je suis... Au fait, ce village... il a perdu sa douceur et sa bonne humeur d'antan. C'est vrai.
Gerçekten de, bazen düşünüyorum da, yukarıda her şey sakin olduğunda kendi kendine diyorsun ki...
Quelquefois, je pense... que lorsque Tu t'ennuies là-haut, Tu te dis...
Yani, demek istiyorum ki, size danışılmadan yapıldığını düşünüyorum, ve...
Je suis conscient qu'il l'a fait sans vous consulter.
Ama bu durumda, ki sanırım Temyiz Mahkemesi beni destekleyecektir... ciddi olarak bir işkence odası kurdurmayı düşünüyorum!
Mais dans le cas présent, avec l'appui, j'en suis sûr, de la Cour Suprême, j'envisage sérieusement de recourir à la torture.
Bu yüzden, eminim ki, konu üzerinde onun görüşünü almak istersem siz beyefendiler için bir sakıncası olmayacaktır. Aynı zamanda, onu siz buradayken duymamızın daha adil olacağını düşünüyorum.
Donc vous concevrez que je veuille entendre son opinion ce que je vais faire en votre présence.
Senin yaşında olsaydım düşünüyorum da, popomda cehennemi bir patlama olsa da eminim ki küçük asil bir çabanın içine daha çok girerdim, sana...
Á ton âge, je me serais défoncé pour trouver quelque chose de convenable.
Hatta o kadar iyi ki... tasarımcımıza ikramiye vermeyi düşünüyorum.
Elle est même tellement bien que je pensais donner une prime au styliste.
Seninle aklın için evleniyorum hayatım, aşkın için değil ki zaten, sende bana karşı pek aşk olmadığını düşünüyorum.
Mais certains d'entre nous les ont faites de bonne grâce, non? Je ne te reproche rien, je demande, c'est tout.
Neye göz dikebilir ki, bir muhafız komutanı? Kimi zaman babamın koltuğuna göz diktiğini düşünüyorum.
Je crois parfois qu'il brigue la position de mon père.
Tabii ki, kazanacağımı düşünüyorum.
Bien sûr je pense gagner.
O kadar çok kaygı duyuyorum ki, buna değer diye düşünüyorum.
Mais c'est trop important pour moi. Ça en vaut la peine.
Eminim ki tüm bu çarpıp, yıkmana rağmen DEA'da bunlardan birini kullanmamışsındır o yüzden sana açıklamama izin ver. Anlayacağını düşünüyorum.
Je suis sûr qu'avec tes petits cambriolages aux stups tu n'as jamais eu à utiliser un de ces trucs, alors laisse-moi t'expliquer d'une manière que je pense que tu comprendras.
Dedim ki "Eğer bu olursa, mükemmel olacağını düşünüyorum."
J'ai dit que ça serait merveilleux si ça arrivait.
# Evimi düşündüğüm zaman # # bir yer düşünüyorum # # ki sevginin havada süzüldüğü #
Quand je pense à mon foyer Je pense à un endroit Qui déborde
Doğru... ama şu an ki konumumuzun nedenini bulduğumu düşünüyorum.
Mais je crois avoir trouvé la raison de notre déviation.
Bazen düşünüyorum ne kadar şanslı bir nesiliz ki tarihte başka dünyaları ziyaret eden ve evrenin derinliklerine ulaşan ilk bizler olduk.
Parfois, je pense qu'on a de la chance de vivre à notre époque. C'est la première fois que nous visitons d'autres mondes... et que nous partons à la conquête du cosmos.