Elbet traduction Français
1,037 traduction parallèle
Öyleydi elbet, sen para bastığın sürece.
S'il t'écoutait, c'est parce que tu l'aidais à s'enrichir.
Salak mıyım ben sence? Bu işin yasadışı olduğunu elbet biliyorsun.
C'est interdit et vous le savez.
O pisliği tanımıyorum, ama onu elbet elime geçireceğim. Evet, eminim.
Je connais pas ce salaud, mais j'aimerais bien le trouver.
Elbet gelip seni burdan götürecekler, sen hepimizi riske atıyorsun.
Ils te pinceront et on sera dans le pétrin.
Çok da nefis olur elbet.
À marée descendante
Evet, ve yolda acıkırsak eğer, durup bir ısırık alırız elbet.
Et on trouvera un coin au bord de l'eau Pour manger un morceau
Elbet bir gün seni yakalayacak.
Il te rattrapera un jour.
Kader bize de bir gün gülecek elbet.
On réussira bien un jour.
İstemiyorum elbet, Cassius, oysa candan seviyorum onu.
Je le suis, Cassius. Pourtant, je l'aime bien.
Dünyada beni şaşırtmış şeylerin en garibi şudur : İnsanlar ister istemez öleceklerini, elbet bir vakit son günün geleceğini bilirler, yine de korkarlar ölümden.
Des merveilles dont on m'a parlé, la plus étrange est la crainte, puisque la mort, fin inévitable, viendra à son heure.
Elbet, hele şimdi söyleyeceğimi duyunca daha da doğru bulacaksın. Senato bugün taç giydirmeye karar verdi büyük Sezar'a.
Il me reste à dire le plus important, que voici, le Sénat a décidé de couronner le grand César aujourd'hui.
Elbet, dedi, bu devrin karmaşasında, soylu Brutus'un kaderine ve girişeceği işlere candan bağlı kalırım, dedi.
"ll s'attachera à la destinée de Brutus " au fil des dangers du nouvel État,
Hep sevdiniz onu bir zamanlar, boşuna da değildi elbet sevginiz.
Vous l'avez tous aimé un jour, non sans motif.
Akıllı, şerefli insanlar hepsi. Elbet haklı sebepler gösterirler size.
Ce sont des gens sages et honorables, ils vous expliqueront tout.
Bunu Harry'ye de açıklarsın elbet.
Expliquez cela à Harry...
Elbet durdurulacaklardır.
Nous les arrêterons, c'est certain.
"Beni de bir dindar hatırla elbet" şairin dediği gibi.
Ne m'oubliez pas. Comme dit le poète...
Elbet.
Bien sûr.
- Bisküvilerden elbet.
- Aux biscuits, bien sûr.
Doğru yolu elbet buluruz.
Voyons voir.
Dönecekler elbet.
Je suis sûr qu'ils vont revenir.
Elbet bir gün açık verecek.
Il tresse la corde pour te pendre.
- Elbet. O zaman gelirim. Belki birlikte yararlı işler yapabiliriz.
Alors nous pourrons faire des choses utiles ensemble.
Bir şeyler yaparım elbet.
" Mais je ferai quelque chose.
Elbet bir gece vakti, zulmetmek için yok etmek için geri döneceğim.
Je reviendrai tourmenter, détruire dans la nuit des temps!
Fakat elbet o problemin bir çaresi vardır.
Mais, sans doute y a-t-il une solution pour ce problème.
Severim elbet.
Bien sûr que si.
Fantan, bu dünya bir bok çukuru, ister kaç ister kaçma, elbet içine batacaksın.
Petit, ce foutu monde est si plein de fumier qu'on finit par tomber dedans, qu'on le veuille ou non.
Cennetinizdeki ruhlar beni tanrı yapabiliyorlarsa, elbiselerimi de değiştirebilirler elbet.
Si les esprits de vos cieux peuvent me changer en dieu, qu'ils changent ma tenue aussi.
Yani, zararlarını elbet biri biliyordur. Ama arı ve solucanları öldürmek tamamen yanlış bir şey, değil mi?
Je veux dire les parasites, on peut le comprendre, mais c'est sans aucun doute mauvais de tuer les abeilles, les vers et toutes ces choses, non?
Elbet kırışıklar artacak ve o parlaklık da gidecek.
J'aurai des rides et ma peau jaunira.
Biz de çok memnunuz, elbet.
Je crois que nous le sommes tous.
Üvey ana, evet ya! Canım, evlenecez elbet. Bunun acısını çeken benim.
Je demande qu'a me marier.
Çözeriz elbet.
Tout à fait réparable!
Ah, ne kadar aptalım. Sizin gibi en yüksek diplomatik çevrelerde dolaşan biri elbet duymuş olacaktır.
Bien évidemment, vu que vous évoluez dans les cercles diplomatiques.
Elbet konuşacak.
Elle finira par craquer.
- Yaptık elbet, hızlı ol ve yakalanma.
- Si, filer sans se faire prendre.
Ben tutuklu olmalı elbet.
Je vais me faire arrêter.
Ve üzücü gerçek de, elbet anlaşma yapacağın.
Mais la vérité, c'est que vous allez accepter cet échange.
Bir vatansever elbet ve çokta cesur.
Un patriote, bien entendu. Et très courageux.
Elbet bir gün size dolanacağım.
Attends... que je te tienne dans mes anneaux.
Bulurum elbet yeni birini.
Certes, je me trouv rai un autre
Bahtı açık olanla elbet.
Avec le plus fort.
- Senin zamanın da gelecektir elbet.
Ça viendra, j'en suis sûr.
Ama bir gün vizyonu olan biri karşıma çıkacak elbet.
Un jour, on me comprendra.
- Elbet, ona ne şüphe!
- Oui, c'est sûr.
Elbet ağlarsınız şimdi.
Oh. Voici que vous pleurez.
- Elbet olur.
- Je veux bien.
Öyledir elbet.
Je m'en doutais.
- Ama elbet isteyecekler.
Mais ils vont le faire, ils vont le faire.
Elbet endişelendim!
Non, je... je pensais que peut-être ce n'était que parce que, euh, - parce que j'avais faim.
elbette 13408
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24