Emek traduction Français
688 traduction parallèle
Orada hiç bir beyaz emek yoktur - yapım için Çinli çalıştırmak gerekti.
Les blancs ne participent pas au travail pénible. Il faut donc faire venir des chinois.
"Bana geIin emek harcayanIar ve agir yükü oIanIar. Size huzur verecegim."
"V enez à moi, vous qui êtes accablés de travail, et je vous donnerai le repos."
Sokak çocuğu bugün, emek düşmanı ve yarın haydut!
Aujourd'hui gosse des rues, demain ennemi des travailleurs, bandit!
Emek iyi kazanmış gibi gözüküyordu... ama... bahar beklenmedik sonuçlar getirdi.
Il semblait que le travail avait enfin vaincu... mais... le printemps apporta des résultats inattendus.
Peru, Japonya, farketmez, emek falan dinlemem ve yakalarım! "
Qu'il soit au Pérou ou au Japon, je n'abandonne pas! il ne s'en tire jamais comme ça!
"Peru, Japonya, emek falan dinlemiyor ve yakalıyor."
Qu'il soit au Pérou ou au Japon... il ne s'en tirera pas comme ça!
- İki haftalık emek boşa gitti!
- Deux semaines de travail perdues!
Sana günaydın emek için yürüdük ama görüyorum ki işini bölmüşüz sanırım.
Je suis venu à ta rencontre... Il semble que j'aie interrompu une transaction.
O dinozor için verdiğim dört yıllık emek akılına bile gelmeyecek.
Il oubliera mes années de travail sur le brontosaure.
Kendim ve arkadaşlarım adına, bize emek ve kalacak yer verme... nezaketini gösterdiğin için sana teşekkür ediyorum.
- Bonsoir. Merci de nous accorder le gîte et le couvert.
Çok emek verip çok az karşılık görmek.
On investit beaucoup, pour peu de bénéfices!
Emek verdiğim her şey paramparça edildi.
Toute mon œuvre brisée!
Onların direnci bize refah, azimle verdikleri emek bize özgürlük getirdi.
Leur résistance est notre prospérité, leur lutte, notre liberté.
Çok zaman ve emek harcadım, Peg!
Il m'a fallu longtemps.
Çok emek harcadın.
Vous avez travaillé dur.
Sen biraz daha emek sarfedersin... kabuğundan çıkacaktır.
Vous aviez raison pour Mme Walker. Encore un petit effort et elle sortira de sa coquille.
Üç günlük emek boşa gitti.
Trois jours de boulot pour rien.
- Organize emek olmazsa olmaz.
- Pas sans main d'œuvre organisée.
Altın, onu bulmak için sarf edilen emek yüzünden bu kadar değerlidir.
Le mal que ça demande à trouver, voilà ce qui rend l'or si cher.
Emek ve sermaye bu işte el ele.
Capital et masses laborieuses sont côte à côte.
PIanIayın. Unutmayın, her iIişki emek ister.
La communication, c'est dur.
Fransız Devrimi boyunca... gerçek bir doktor icadı bir emek tasarruf yöntemi... baş adamın baltasının yerini almak için.
En outre, mesdames... voici comment votre ancêtre passa le seuil avec sa mariée. Pendant la Révolution Française... un docteur inventa une machine... pour remplacer la hache du bourreau.
Ne kadar emek verdik buna, biliyor musunuz?
Sais-tu combien de temps nous y avons travaillé?
Binlerce yıllık emek, ve bu garip gezegende sonlanacağını mı düşünüyorsunuz?
Mille ans de travail et tu es prêt à y renoncer... ici, brusquement, sur cette planète étrange?
Onca emek verdikten sonra anahtarı denize atmaz.
Il ne le fera pas. Il a eu assez de mal à la faire.
Emek olmadan, yemek olmaz.
Sinon, l'homme n'a pas d'appétit.
Kendi canim daha çok emek gerektirdi... ve birkaç yorgun at ve bir bohça kürk için onu kaybedecek degilim.
Mais ma vie vaut plus qu'un an de travail et je ne compte pas la perdre pour de vieux chevaux et des fourrures.
Bize beº at, üç silah ve bir yillik emek borçlusunuz.
Vous nous devez cinq chevaux, trois fusils et un an de chasse.
Altı aylık emek.
Six mois de travail.
Emek vermeden birşeylerin kendiliğinden olmasını bekleme.
On ne peut pas toujours attendre passivement.
Bu işe çok emek verdim ama artık dayanacak gücüm kalmadı.
Je me dégonfle!
Onu sarmak için büyük emek harcadık.
La connaissant, nous avons fait un effort particulier de décoration.
Güneş banyosu, derelerde yıkanmak ve doğanın meyvelerini yemek, bütün emek ve zorluklar unutulmuş bir halde.
Se reposer au soleil, se baigner dans l'eau claire... savourer les fruits de la terre, ayant tout oublié du travail et du malheur.
- Hiçbir emek sarfetmedim.
- Je n'en vaux pas la peine.
- Çok emek sarfettiğini biliyorum...
- Je sais que tu as travaillé dur.
Ben paramın emek karşılığı gelmesini isterim.
Je veux que mon argent vienne d'un travail dont je peux être fier.
Kutsal adamlar bu büyük çanı yapmak için günlerce emek harcamışlardır.
Les moines mirent des jours à concevoir cette cloche.
Ona yardım emek istemiştim.
J'essayais de l'aider.
Vesper, Bu oyuna çok emek verdim.
Vesper, J'ai beaucoup pensé à ce jeu.
Tasasızca ve bir emek sarf etmeden istediklerimi elde edebiliyorum.
Tu me donnes tout ce que je désire, sans effort, sans souci.
O kadar çok çalıştım, o kadar çok emek verdim.
Tant de travail, tant d'efforts pour rien.
Bakımı için çok emek gerekecek
Il faudrait beaucoup de temps pour le remettre sur pattes.
Yüzde 99'u emek, yüzde 1'i ilham.
"C'est 99 % de transpiration pour 1 % d'inspiration."
Stratos'u ayakta tutmak için fiziksel emek veriyorlar.
Stratos vit donc de leur labeur.
Emek ve keyif, Ardana'ya bu kusursuz dengelenmiş toplumsal sistemi getirmiştir. Neden değiştirelim?
La séparation du labeur et des loisirs est le fondement de l'équilibre de notre système social.
Onca emek verdik, dört adam öldü, bir baktık meğer lüzum yokmuş.
En Afrique, après avoir tué ces gens, on a appris que ce n'était plus la peine.
Çok büyük emek verdin.
Mais tu y as déjà tellement travaillé.
Çünkü emek harcamaya değecek birşey yok.
Pourquoi grimper?
Çok yazık. O kadar emek ve masraf sana uyduruk bir kahramanlık anı yaşatmak içindi.
Ce temps et cet argent dépensé pour votre heure de gloire factice.
Evet, kesinlikle emek!
Ton "labeur"!
Boşa emek olurdu
Ce serait dommage.