Fil traduction Français
10,769 traduction parallèle
Zil zurna sarhoş olsa da cambaz gibi ip üstünde yürüyebilirdi.
Il pouvait même ivre marcher sur un fil.
Ve zamanla insanlara açılman zor hâle gelir.
Et au fil du temps, ça devient difficile de s'attacher.
- Pekala sen git ben de birilerini arayayım.
Je vais passer des coups de fil.
Fil gibi hafızam vardır.
Piège en acier.
Bu ipucunu takip eder, ne gösterdiğine bakarım.
On tire sur ce fil et on voit ce qui vient.
Ben yılan mıyım fil miyim?
Suis-je le serpent... ou l'éléphant?
- Beni aşan bir hikaye var.
Un article qui me donne du fil à retordre.
Birkaç yeri aradım.
J'ai passé des coups de fil.
Evet, yıllar geçince onlardan bolca oluyor.
Oui, j'en ai eu pas mal au fil des ans.
Bu ölmeden önceki son arama...
C'est le dernier coup de fil qu'il...
Hatalar yaptım çocukluğumdan beri.
J'ai commis des erreurs... au fil des années, depuis mon enfance.
Zamanımda çok fazla makale yazmış adamım ben.
J'ai écrit beaucoup d'articles au fil des ans.
Baş komiseri arayıp bilgi sahibi olan var mı diye sorarım.
Je vais passer des coups de fil, essayer d'obtenir des infos.
- Ama haberlerde diyorlar ki...
- Attendez mon coup de fil. - Ce qu'ils disent aux infos...
Ben dindar bir adam değilim ama yıllar boyunca parça parça okudum.
Je ne suis pas croyant, mais j'ai lu des trucs au fil des ans.
Bunlar da yıllardır yediğimiz pirzolalar işte.
Ce sont les ribs qu'on a mangé au fil des ans.
Yıllar boyunca çok sayıda düşünür onun büyüsüne kapıldı.
Au fil des années, les penseurs ont été fascinés par ce jeu.
Evet aramayı benim adıma karım yapar muhtemelen.
Elle passera probablement le coup de fil.
Bazı telefon görüşmeleri yapmalıyım.
Je dois passer des coups de fil.
- Kopuk bir tel falan herhalde.
ça doit être un fil perdu ou quoi.
Ve şok olup, lambanının kablosunda takıldı.
Elle était tellement choquée, qu'elle a trébuché sur le fil d'une lampe.
- Tabii artık oğlumun bir aşçısı var.
- LA PIRE PERSONNE AU MONDE - Enfin maintenant fil y a le chef cuisinier de mon fils.
İğne deliğinden bile geçebilecek olan Z-Pak'a ihtiyacım var.
Je veux le Z-Pak qui peut piloter un fil dans le chas d'une aiguille.
- Arabadaki fil Sean'dan konuşabilir miyiz?
Devrions-nous parler de Sean, le sujet tabou dans cette voiture?
Zaman çizgisini daha fazla bozmadan dur hemen.
Arrête-toi avant que tu ne brises encore le fil du temps.
Şimdi ise Cisco'nun hayatı tehlikede ve Iris'ın itiraf ettiği o hislerden haberi yok.
Et maintenant, la vie de Cisco ne tient qu'à un fil. Et Iris ne sait pas qu'elle m'a avoué ses sentiments.
- Twitter'ımda Holly hakkında tweet görmeye başladım.
Je commençais à voir ces messages "RIP Holly" sur mon fil d'actualité.
Yalnızca devam etmemi gerektiren bir takım hisler vardı bende.
Juste un instinct que je dois continuer à tirer ce fil.
Tanrım, ucunu kaçırdım.
Oh, mon dieu, j'ai perdu le fil.
Gotham bıçak sırtında ama ben savaşmadan düşmesine izin vermeyeceğim.
Gotham est sur le fil du rasoir, mais je ne laisserai pas tomber sans combattre.
Hawley'i arayacağım,
Je passerai un coup de fil à Hawley, voir s'il a quelque chose
En azından bir telefon etmeye hakkın var.
Vous avez au moins droit à un coup de fil.
Telefon olayı için üzgünüm. Şu okul şeyi.
Ecoute, je suis désolé pour le coup de fil.
O aptal fil çocukla falan çıkmayacağım.
Je sortirai pas avec cet idiot de fou.
Sadece beni telefonda tutmaya çalışıyorsun.
Vous essayez juste de me garder au bout du fil.
- Çünkü fil gibi açım.
Cool, parce que je suis plus affamé qu'un fils de pute.
Şimdi siz benden... bir adamın aşkını yok etmemi... ya da... kendimi hapise göndermemi istiyorsunuz. Daha iyi bir... seçme şansı vermelisiniz.
Il tient par un fil, et à présent j'ai le choix entre détruire l'homme que j'aime avec ces photos, ou me faire envoyer en prison, et en même temps, lui enlever toute chance d'aller mieux.
Andrew, yıllar içinde kendisine çok tehlikeli arkadaşlar edindi.
Andrew s'est fait lui même quelques amis vraiment dangereux au fil des années.
Rahim ağzına büyükçe bir dikiş atacağız.
J'insérerais un fil assez large dans le col utérin.
Bazı nesneler, tarih yoluyla bilgi toplar.
Au fil du temps, certains objets acquièrent une légende.
Onu arayacağım.
Je vais juste lui passer un coup de fil.
İşlerin hallolması için bir-iki yere telefon açmam gerek.
je dois passer un coup de fil pour avoir de l'aide.
Diş ipiyle mi?
Avec du fil dentaire?
Yoksa zaman içinde öğrenmemiz gereken ve hayatın sevinç ve kederlerinden kaynaklanıp gelişen bir farkındalık mı?
Ou est-ce quelque chose que l'on apprend au fil du temps, une prise de conscience émanant de nos joies et de nos peines?
Ariadne ipliği.
Le fil d'Ariane.
Tüm o maceralar küçücük bir tehdit sayesinde başladı.
Cette aventure a commencé à cause d'un bout de fil.
En basit değişkeni bulmamız gerek. En az etkiyi yaratacak olanı.
Choisir le plus petit fil à tirer, celui qui chamboulera le moins.
En basit değişken.
Le plus petit fil.
Frankie blender kablosunu alıp seni boğacağım.
Je vais t'étrangler avec le fil du mixer!
Az önce erkek kardeşimle görüştüm.
Je viens juste de passer un coup de fil à mon frère.
- Hayır!
Tu lui as donné quelque chose au fil du temps...