English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ G ] / Gerçekler

Gerçekler traduction Français

2,114 traduction parallèle
Bunlar gerçekler. Olan biten bu.
Ce sont les faits.
Gerçekler bize karşıydı.
Les faits étaient contre nous.
Ben sadece şunu merak ediyorum özellikle o gece için senin var olmadığını hatırlamadığın bazı gerçekler olabilir.
Je me pose des questions sur ce soir-là en particulier. Peut-être que certains faits ne sont pas tels que tu t'en souviens.
Hâkim henüz kararı yazmadı önden bir şey söyleyemeyeceğini ama ortada yargılanacak gerçekler olmadığını söyledi.
Le juge n'a encore rien mis par écrit et il refuse qu'on le cite, mais il n'y a pas matière à procès.
Gerçekler kimin umrunda?
Peu importe la vérité.
Gerçekler acı değil mi?
La vérité fait mal, hein?
Gerçekler onu öldürür.
La vérité la tuerait.
Evet, gerçekler.
Oui, en effet.
"Günlük Eğlenceli Gerçekler" Adamı? Şunu biliyor muydunuz?
Tu savais que tu étais viré?
Size bugün burada söz veriyorum. Bütün gerçekler ortaya çıkacak. Molly Samson bu zalimliğinin bedelini ödeyecek.
Je vous promets, ici, aujourd'hui, que je m'assurerai que toute la vérité éclate, et que cette Molly Samson paye pour sa cruauté irréfléchie.
Sorduğu tek şey gerçekler, tek talebi bu ve bunu almıyor.
Tout ce qu'elle demande c'est la vérité, sa seule demande, et elle ne l'obtient pas.
- Ve gerçekler çıkıyor.
- La vérité sort enfin.
Senin suçun değil, gerçekler acıdır.
T'y es pour rien si elle est nulle.
- Neymiş o gerçekler?
- Tu es mon papa idéal.
Sezon 2 - Bölüm 10 - Gerçekler -
Il est rare qu'un pasteur de votre renom revienne à la chaire.
Onların şu an bildikleri gerçekler Conor mutfak bıçağını kapmış ve neredeyse kendine saplıyormuş, sonra Dania koşturmuş ve bıçağı almış ve bu sırada kendini yaralamış.
Les faits qui m'ont été rapportés sont que Conor a pris le couteau... et qu'il allait se poignarder... quand Dania a saisi le couteau, se blessant en le faisant.
Açıkçası gerçekler tam tersini gösteriyor.
La réalité semble te contredire.
Annen hakkındaki gerçekler her ne olursa olsun, ölmeyi hak etmiyordu.
Quoi qu'ait pu être la vie de ta mère, elle ne méritait pas de mourir.
- Gerçekler acıdır
- La vérité fait mal.
Gerçekler mi?
Ils sont vrais?
Evet, gerçekler.
Oui, ils sont réels.
Unutun gitsin, gerçekler sorun değil.
Mais les faits importent peu, vous savez.
"Bir adamın davranışları sarsılmaz bir inanca sıkıca bağlıysa kötü rüyalar, birden korkunç gerçekler halini alır."
"Lorsque les actions d'un homme reposent sur une foi inébranlable, " les pires cauchemars deviennent réalité. "
Bunlar gerçekler.
Voilà les faits.
Michael'la son karşılaşmamızda bazı ürkütücü gerçekler ortaya çıkmıştı ve sadece, halkın bunları bilmeye hakkı olduğunu düşündüm.
Et bien, après ma dernière rencontre avec Michael, j'ai pris conscience de faits très troublants, et j'ai jugé que le public avait le droit de connaître ces nouveaux éléments.
- Evet. Gerçekler.
Oui ce sont des vrais.
- Gerçekler mi? Çok havalı. - Ben de yaptırmayı düşünüyordum -
Ce sont des vrais, c'est cool, je n'ai pas de tatouages mais mon frère en a...
Gerçekler?
Les faits?
Gerçekler yalan söylemez.
"Les faits ne mentent pas."
- Bunlar gerçekler ama hikaye böyle değil.
- Ce sont les faits, pas l'histoire.
İşte gerçekler geliyor.
La vérité sort.
O halde hazır bu gerçekler ortadayken tekrar oylama yapmak istiyorum.
Merci. À la lueur de ces nouveaux évènements, j'aimerai qu'on revote.
Sonra gerçekler tepemize çökmeye başladı.
Mais ensuite la réalité a commencé à s'infiltrer.
Tatsız gerçekler, insanoğlunun ölümlü olması, bir kadında bıyık hepimizin görmezden gelmeye çalıştığı üç şey.
Ces vérités désagréables... la mortalité, les moustaches féminines. Trois choses qu'on préférerait ignorer.
İnandığınız şeyin arkasında durun. Gerçekler önemlidir, bu yüzden, ne olursa olsun söylemekten çekinmeyin.
Battez-vous pour ce que vous croyez.
- Çünkü hayat hikayesi gerçekler hakkında.
- Des mémoires, c'est la vérité.
Biz buralarda onlara "gerçekler" diyoruz.
Ici, on appelle ça des "faits."
Gerçekler acıtabilir demek istedi, baba, kendi iyiliği için..
Elle veut dire que la vérité fait mal, Papa. C'est pour son bien.
Öteki yandan, Gerçekler
Sinon, la vérité...
Gerçekler mi?
Ce sont des vrais?
Az sonra Julie ve "Gerçekler Söylenmeli" ile tekrar karşınızda olacağız.
On revient tout de suite avec Julie dans Toute la Vérité, juste après ceci.
Görünüşe göre gerçekler.
Ils existent vraiment. Ils étaient des amis des Burke.
Hiç "Gerçekler Söylenmeliyi" duydunuz mu?
Vous connaissez Toute la Vérité?
Gülümsemelere bak, gerçekler.
Eh bien, regarde ces sourires. Ils sont vrais.
Bütün yalanlarımızın ve maskelerimizin örtüsü kalkar ve gerçekler açığa çıkar.
Et tous nos mensonges et masques... sont arrachés et notre vérité est révélée.
Sırf kelimeler arka plandaki dış uzayda uçuşuyor diye burada evrensel gerçekler mi yazıyor sanıyorsunuz?
Juste parce que les mots disparaissent dans l'infinité... contre un fond d'espace... croyez-vous qu'ils renferment des vérités universelles?
Aşikâr olan gerçekler.
Les vérités évidentes.
Ortada gerçekler var.
- Il y a des faits.
Eğer benim sadece gerçekler sözlerimi kabul etseydin...
Si tu veux parler du speech
{ \ cH55BEEF \ 2cH17A3E4 \ 3cH000000 \ 4cH000000 \ fnComic Sans MS \ fs16 } "Gerçekler" denen şeyden mi yoksa?
Sakebitaku naru yo Kikoete imasu ka?
Ben sadece gerçekler için buradayım.
Ria, je suis ici pour les faits.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]