English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ G ] / Gerçekten de öyle

Gerçekten de öyle traduction Français

756 traduction parallèle
Evet, gerçekten de öyle.
Oui, bien sûr.
- Gerçekten de öyle, biliyorsunuz.
Quoi? Mais si, c'est vrai.
New York şimdi beni sıkar. Gerçekten de öyle.
New York m'ennuierait maintenant.
- Gerçekten de öyle.
- Dire que c'est vous!
Oh, gerçekten de öyle.
C'est vrai.
Gerçekten de öyle ve yumruğu da hala içindeydi.
Plutôt! Et son poing avec!
Lütfen, bu çok kolay. Gerçekten de öyle, Bay Banks.
Partez du pied droit, M. Banks.
- Meşgul kadın. - Evet, gerçekten de öyle.
- Vous êtes très occupée.
İyi dans etmediğini söyleyebilirim çünkü gerçekten de öyle.
Si je dis : tu danses mal, c'est vrai.
Şarkı söyleyemediğini söyleyebilirim çünkü gerçekten de öyle.
Tu chantes mal, c'est vrai!
Gerçekten de öyle Pendlebury.
En effet.
- Gerçekten de öyle.
- Oui, en effet.
Gerçekten de öyle.
Oui, on peut le dire.
Çünkü gerçekten de öyle, ve bunu üstün kılan da bu.
Parce que c'est ce qu'il est, et c'est ce qui compte.
Gerçekten de öyle.
En effet!
- Evet, gerçekten de öyle.
- Et comment!
Bu çok çirkin. - Gerçekten de öyle. Haklısınız.
- Vous avez raison, capitaine Parker.
Gerçekten de öyle, hanımefendi.
C'est quelque chose!
Biz hastanede öyle derdik. Gerçekten de öyle.
On l'appelle ainsi, et c'est ce qu'il est.
Evet, gerçekten de öyle oldu.
Oui en effet. Oui.
- Gerçekten de öyle efendim.
Oui.
- Gerçekten de öyle.
- C'est sûr.
Godfrey, küçük Irene ile nasıl ilgilenmesi gerektiğini bilir. Evet, gerçekten öyle.
Godfrey sait quoi faire de la petite Irène, assurément...
Tüm umudunuzu elinizden almak gerçekten zor ama maalesef öyle.
II m'est difficile de vous retirer une illusion mais c'est vrai.
Gerçekten de öyle!
- Très bonne.
- Gerçekten de öyle, hanımefendi.
- Oui.
Evet, gerçekten öyle. Özel Araştırma Timinden Yüzbaşı Mueller ve Teğmen Brundt'ı takdim edeyim.
MM. Muller et Brandt de notre section spéciale d'enquête,
Gerçekten de öyle.
Veuillez me suivre.
Beni senden alabilecek kadar iyi bir kadın olabileceğine gerçekten inanıyor musun? Eğer ki öyle bir kadın gerçekten var olsaydı, sence 500 dolarlık bir bilekliğe tav olur muydu?
Si jamais une femme pouvait te valoir, elle vaudrait plus qu'un bracelet de 500 $!
Gerçekten de öyle.
En effet.
Orası öyle de bunların gerçekten olduğunu nereden bileceğiz?
Tout cela est-il vraiment arrivé?
- Öyle mi gerçekten de?
- Il n'y a pas eu de mal. - Ah vraiment?
Gerçekten de öyle.
Vraiment.
- Gerçekten öyle. Üzerine çok az mal varlığı var ve bu da çok basit bir erdem.
J'avais l'impression qu'elle était plutôt une femme de petite vertu.
Kusursuz bir kişizade gerçekten üstün değerleri saymakla bitmez, konuşmaları öyle tatlı, davranışları öyle kibar ki doğrusu.
Un parfait gentilhomme, de belle mine et d'agréable commerce.
Bunlar arasında üç takım gerçekten birer sanat eseri. Kabzaların nakışına öyle güzel uydurulmuş, öyle ince bir işçilikle yapılmaşlar ki.
Trois de leurs affûts sont des merveilles.
Yüzünü bakmak çok güzel Dan. Gerçekten öyle.
C'est merveilleux de voir ton visage, Dan... de le voir vraiment.
Del, gerçekten öyle düşünüyorsan eve yeni dönmüş, çok önemli bir göreve getirilmiş birine sırtını dönmen arkadaşlığa sığmaz.
Si vous le pensez vraiment, vous seriez bien mauvais ami de le lâcher maintenant au début du poste le plus difficile qu'il ait jamais eu.
Öyle mi? Mevzu gerçekten de ilginç bir hal alıyor, değil mi?
Cela pose certes un problème intéressant, n'est-ce pas?
Özellikle de gerçekten öyle olduğunu kanıtlarsan.
Si tu le prouves.
Adın gerçekten John mu? İsteseydim inkar edebilirdim, ama ne kadar inkar etsem de adım kesinlikle John. - Ve yıllardan beri de öyle.
Quel que soit le traquenard où mon cher Constant a pu tomber, je ne le lui reprocherai rien quand nous serons mariés.
Pekala sen gerçekten farklısın sen öyle yapmazdın.
Vous êtes différente et n'auriez pas fait de même.
- Gerçekten de öyle.
- II se fait très tard.
Gerçekten öyle.
T'as raison, il y a de ça!
Benim gerçekten Ruby'den farkım yok, öyle mi?
Je ne suis pas tellement différente de Ruby, n'est-ce pas?
Allison, Peyton Place'i gerçekten öyle mi görüyorsun?
C'est ta vision de Peyton Place?
Eileen, biliyorum... Lloyd, ne yaptığını gerçekten ciddi olarak düşündün, öyle değil mi?
Lloyd, tu as bien réfléchi avant de faire ce que tu es en train de faire?
Diğerlerinin elleri Rahibe Luke'ün elleri gibi hafif değil demek istemem ama... gerçekten öyle.
Leurs mains ne sont pas si douces que celles de sœur Luc, mais qui pourrait rivaliser?
- Gerçekten de öyle.
Vraiment.
Gerçekten öyle düşünseydin, bu konuşmaları yapmazdık.
Si vous étiez de cet avis, nous n'aurions pas cette discussion.
Küçük bir kız için fazla uzundu, ama gerçekten çok sevimliydi. Ben de öyle güzel, uzun, sevimli küçük bir kızım olsun isterdim.
Je voudrais bien avoir une jolie grande petite comme ça.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]