Öyle değil mi traduction Français
17,807 traduction parallèle
Bu biraz garip, öyle değil mi? Kızım hakkında küçük, tatlı hikayeler anlatıyorum.
Étrange, non, que de vous raconter une histoire sur ma fille quand...
Öyle değil mi?
N'est-ce pas?
Sorun sen değilsin, herkes. Öyle değil mi?
Que ce n'est pas toi, c'est tous les autres le problème?
Bu tamamen yalan, öyle değil mi?
Un mensonge, n'est-ce pas?
Onları bu şeylerden birinin içinde saklamanız gerekiyordu, öyle değil mi?
Vous êtes supposé les garder là-dedans, non?
Gizemli adamımız hakkında ilginç bir şeyler öğrenebilmek için daha iyi bir fırsat, sence de öyle değil mi?
Il se rappelera peut-être quelque chose sur notre homme-mystère, non?
Pek de beklediğim gibi değilsiniz. Öyle değil mi Stephen?
Vous n'êtes pas comme je l'imaginais, n'est-ce pas, Stephen?
Bence bu bütün bir yemeğe değer, sence de öyle değil mi?
Bien, je crois que ça mérite un dîner, tu ne crois pas?
Sesi çok kötü geliyor, öyle değil mi?
Il a l'air d'aller mal, non?
Bir erkeğin ihtiyaçları vardır, öyle değil mi?
Un homme a des besoins.
Tamamen elvada diyoruz, öyle değil mi?
On part pour un au revoir définitif, oui?
Durumlar şu an biraz karışık, öyle değil mi?
Écoute, les choses sont un peu... bizarres en ce moment, n'est-ce pas?
Öyle değil mi?
Pas vrai?
Hanımefendinin gelişmiş bir bakış açısı var, öyle değil mi?
La dame a l'œil pour ce qui est des rénovations.
Hayatımızdaki kadınlara göre yolumuzu çiziyoruz, öyle değil mi?
Les femmes contrôlent nos vies, n'est-ce pas?
Kıyafetlerimde ve dekorasyon seçimimde de bunu uyguladım. Modern dünya fena hâlde rahatsız bir yer, sence de öyle değil mi?
Quand à mes vêtements, ma décoration, le monde moderne est terriblement inconfortable, vous ne croyez pas?
Artık o kadar da güzel değilsin, öyle değil mi?
Pas si beau à présent, hein?
Sen de değiştin, öyle değil mi?
Tu es différent, pas vrai?
Evet, öyle değil mi?
N'est-ce pas?
Kişisel yaralanma avukatları fırsatçıdırlar, öyle değil mi?
Les avocats dans les dommages corporels sont des rats d'égoût, c'est ça?
Bu iyi bir amaca hizmet etmekle ilgili, öyle değil mi?
C'est de faire de notre mieux pour une bonne cause, n'est ce pas?
Öyle değil mi anne?
J'ai raison, mère?
Ve bitirmediğin tek bir vazifen kalmadı öyle değil mi?
Tu es parti sans terminer? Tu devrais me remercier de te laisser le temps de décuver.
Bu bana sahnede 5 dakika vermeli, sizce de öyle değil mi?
Cela devrait me payer cinq minutes sur le podium, vous ne croyez pas?
Bu ironi değil mi? Öyle değil mi?
Comme c'est ironique, tu crois pas?
Ortağınız çok sağlam ajan. Öyle değil mi?
- Votre partenaire, c'est quelque chose.
Geri döndüğümde, bir içki benim için bekliyor olacak, öyle değil mi?
Quand je reviendrai, veillez à ce qu'un verre m'attende, voulez-vous?
Biliyor musunuz, bence burada bırakmalıyız, öyle değil mi?
Vous savez, on devrait arrêter là, non?
Artık zamanı gelmişti, öyle değil mi?
Il était temps, n'est-ce pas?
- Mutluluk bir seçimdir, öyle değil mi?
Le bonheur est un choix, n'est-ce pas?
- Öyle değil mi?
- Oui?
Sen tam bir kaltaksın öyle değil mi?
Tu es vraiment ivre, non?
Gerçekten mi? Hapishanede öyle değil miydin?
N'était-ce pas ce que vous étiez en prison?
Devamlı karşılaşıyor gibiyiz öyle değil mi?
Il semble que nous nous percutions sans arrêt, n'est-ce pas?
O benim karım ve bu yasal, öyle değil mi?
Oui, monsieur. Mais c'est ma femme et c'est légal, non?
Sana öyle bir şey yapmam biliyorsun değil mi?
Tu sais que je pourrais pas te faire ça, pas vrai?
Biz asla öyle bir şey... İki gece önce demiştiniz, değil mi?
Jamais nous ne...
Öyle görünüyor değil mi?
C'est à ça que ça ressemble, non?
Annen öyle istedi, değil mi? Ne demek istediğini bilmiyorum.
Mère vous a demandé de le faire, pas vrai?
Beni kaleden bilerek uzaklaştırdın, öyle değil mi?
Vous m'avez gardée en-dehors du château volontairement, pas vrai?
Kocanın çatısı altında yasak bir ilişki dışında birşey değil öyle mi?
Une tromperie sous le toit de ton époux et rien de plus?
- Bazen istemediğimiz şeyleri söylüyoruz değil mi? - Evet öyle, baba.
On dit tous des choses qu'on pense pas.
Öyle bir şey yok değil mi?
C'est pas vrai, si?
Öyle mi bügün değil ama.
Et bien pas aujourd'hui.
Başlangıçta öyle, ama artık değil. "Artık değil mi"?
Vous avez encouragé cette alliance?
Ama bu tam olarak doğru değildi, öyle değil mi?
Ce n'était pas totalement vrai, n'est-ce pas?
Başkan Yardımcısı öyle olacak değil mi?
La vice-présidente ferait-elle cela?
- Öyle ama sakin kalırsan işimizi görecek bir rakam elde edebilirim. Sözleşmemizin 12. sayfasındaki bir isim olur çıkar yine, değil mi?
Mais si tu gardes ton calme, j'obtiendrai un prix raisonnable et il redeviendra un nom au bas de la page 12 du contrat.
Öyle, değil mi?
Je sais.
- Bugün resmi tatil, değil mi? - Öyle ya.
C'est férié aujourd'hui.
Sence de öyle değil mi?
- non?
öyle degil mi 23
öyle değil miydi 23
öyle değil 521
öyle değilmi 21
öyle değildi 30
değil mi 44479
degil mi 350
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
öyle değil miydi 23
öyle değil 521
öyle değilmi 21
öyle değildi 30
değil mi 44479
degil mi 350
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil misiniz 34
değil mi evlat 40
değil mi hayatım 33
değil mi jack 21
değil miyiz 24
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil misiniz 34
değil mi evlat 40
değil mi hayatım 33
değil mi jack 21
değil miyiz 24