English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ G ] / Geçmiste

Geçmiste traduction Français

4,599 traduction parallèle
Tüm günahlarımın geçmişte kaldığını düşünsem de.
Bien que je suppose que tous les péchés sont du passé.
Geçmişte olan geçmişte kalır.
Le passé est derrière nous.
Haftaya tatil için eve gideceğim sanırım geçmişte bıraktığım bir hayalet su yüzüne çıktı gibi.
Le fait de devoir rentrer pour les vacances ça a ressuscité les fantômes du passé en quelque sorte.
Artık geçmişte kaldı ve o gün ne olduğunu öğrenmeliyim ki böylelikle hayatıma devam edebileyim.
C'est le passé, mais j'ai besoin de savoir ce qui est arrivé ce jour-là pour pouvoir avancer.
Amy'nin geçmişte ocağına incir ağacı diktiği birileri daha olmalı.
Il doit bien y avoir quelqu'un qu'elle a déjà embobiné.
Geçmişte yaşamıyoruz.
Ici c'est le présent.
Geçmişte başarılı birkaç iş yaptık ama bu çok daha büyük çaplı bir şey.
Vous avez fait de bonnes affaires par le passé, mais on est sur un tout autre plan.
Ben geçmişte bazı disiplin sorunları yaşadım bakın.
Vous avez eu des problèmes de discipline.
Arkady Federov, geçmişte ona yakın olanları öldürüyor.
D'accord, il tue tous ces représentants du gouvernement qui lui ont été proches au bon vieux temps...
- Hepsi geçmişte kaldı.
- C'est du passé.
Geçmişte yaşayamazsın.
On ne peut pas vivre dans le passé.
Kendimizi geçmişte özgür bırakmak yerine gelecekte hayal ediyoruz.
Projetons-nous dans le futur, au lieu du passé, pour que...
Patronunu geçmişte olmuş hisse senedi zırvaları üzerinden gammazlaması için SEC tarafından rahatsız edilip, tehdit ediliyordu.
La SEC l'a malmené et menacé pour qu'il dénonce son patron à propos d'actions antidatées.
Bak, geçmişte bazı şeyleri iyi değerlendiremedim.
Je sais. L'année qui vient de s'écouler a demandé pas mal d'ajustements.
Geçmişte sorunlar yaşadın, değil mi Stretch?
Tu as un passé, hein, Stretch?
Hayaletin geçmişte kim olduğunu çözmedikçe şu an kim olduğunu bulacağımızı sanmıyorum.
Je ne pense pas qu'on va découvrir qui est le Fantôme maintenant à moins qu'on découvre qui il était avant.
Muhtemelen biliyorsunuzdur Barthes şöyle demiştir : "Geçmişte, tanrısal kahramanlar ve epik hikâyelerle ortaya çıkan kültürel çalışmalar şimdilerde çamaşır deterjanı reklamları ve çizgi roman karakterleriyle yapılıyor."
Vous n'êtes pas sans savoir que Barthes a dit : "L'œ uvre culturelle, autrefois apanage des dieux et des épopées, " se résume aujourd'hui aux publicités pour de la lessive
Hayır. Bunu eninde sonunda geçmişte bırakacağımızdan eminim ama Tanrım ya!
Je suis sûr qu'au final, on traversera ça, mais oh mon Dieu!
Geçmişte bırakmam gerekecek bir şey için bu kadar hazırlıklı değildim.
J'étais vraiment pas préparé à devoir traverser autre chose.
Biz evliliğimizde son zamanlarda biraz zor bir yoldan geçtik. İkimiz de bunu geçmişte bırakmak için çok çalıştık.
On a traversé dernièrement... une passe difficile dans notre mariage, qu'on a tout deux essayé de surmonter.
Geçmişte kullanılan silahlara göre modern silahlar daha gelişmiş bir yapıya sahip.
Les armes modernes se sont considérablement améliorées, par rapport à celles du passé.
- Geçmiş geçmişte kaldı.
Le passé est derrière nous.
Geçmişte yaşanmış olaylar.
Des choses, qui ce sont passées avant.
geçmişte olduğu gibi, endüstriyel tarım için kullanılacak.
Tout ce que je peux voir c'est le bénéfice des fermes industrielles.
Evet, Bay Bahari, bunlar geçmişte kaldı.
Oui, M. Bahari, c'est l'histoire!
Geçmiş geçmişte kaldı.
C'est du passé.
Dün gece geçmişte kaldı, tamam mı?
Hier soir, c'était là-dedans, okay?
Ve geçmişte, bir kadın benimle özelini paylaşacak kadar kibar olup, ve benden kondom takmamı istediğinde, bunu bir gülümsemeyle yapardım.
Dans le passé, si une femme était assez aimable pour partager un moment intime avec moi et me demandait de mettre une capote, je le faisais avec le sourire.
Sürekli geçmişi düşünüyorum biliyor musun, sanki işim buymuş gibi. Geçmişte nasıldı diye. Ama hatırlamaya çalışmaktan bıktım.
J'essaie de me souvenir, parce que j'ai l'impression que c'est mon devoir, ce que je dois faire, garder en mémoire nos débuts, mais je suis fatiguée d'avoir à me souvenir.
Neden geçmişte yaşayayım ki?
Pourquoi devrais-je vivre dans le passé?
- Sorun yok, hepsi geçmişte kaldı.
- Y'a pas de problèmes. C'est vieux tout ça.
Geçmişte olması gereken zamanda görevde olmadığınızdan suç masasında ekibin tamamlayıcı parçası olduğunuza dair egemen bir düşünce hakim.
À l'époque, avant que vous disparaissiez, l'anti-gang vous soupçonnait de faire partie intégrante de l'organisation.
Geçmişte kaldı, aşkım.
C'est de l'histoire ancienne, mon amour.
Gittiğin yolda kendine, geçimişin, geçmişte kaldığı ve geleceğini etkilemeyeceği yalanını söyledin.
Et la manière dont tu es parti. En te mentant à toi même en pensant que le passé. N'a pas de conséquence sur l'avenir.
Ama geçmişte yaşadıklarım bana tecrübe kazandırdı.
Mais mon passé... m'a donné de l'expérience.
Cross'un cihaza sahip olmasıyla birlikte istihbarat varlıklarından birincil hedefi geçmişte alenen ifşa ettiği o yerler olur.
Cross étant en possession du module, les cibles principales selon nos indicateurs sont probablement les organismes qu'il a dénoncés publiquement par le passé.
Ama bunu geçmişte bırakmaya hazırım.
Mais je veux laisser couler.
Ve eğer bu şey onunsa Belki de geçmişte ki diğer kusurlarını kabul edebilirim, ne dediğimi anladın mı?
Et si c'est le sien, alors, vous savez, Peut-être je pourrais apprendre à regarder devant ses autres défauts, tu vois ce que je veux dire?
Geçmişte yaptıklarımdan dolayı ön yargılısın.
Vous l'avez juste présumé à cause de mon passé.
Sana söylüyorum... geçmişte uyuşturucu bağımlısı olan Jackie gibi.
C'est comme Jackie, c'était une droguée.
Sesi geçmişte olduğundan çok daha fazla duygu yüklü çıkıyor.
Et sa voix était plus émotive que jamais.
Daha sonra olanları görmek için yaklaşık 20 bin yıl önceki uzak atalarımızı burada bırakalım ve daha yakın geçmişte Buzul Çağı'nın araya girdiği döneme gidelim.
Pour voir ce qui s'est passé ensuite, quittons nos ancêtres lointains d'il y a 20 000 ans pour vister un passé plus récent pendant l'entracte de l'ère glaciaire.
Milyonlarca türden, bugün hayatta olan her biri için belki de binlercesi geçmişte yok oldu.
Pour chacune des millions d'espèces vivant aujourd'hui, des milliers d'autres ont péries.
Geçmişte olanları değiştiremeyiz.
On ne peut refaire le passé.
Onlar geçmişte kaldı.
C'est du passé.
Geçmişte olanları değiştiremeyiz.
On ne peut défaire le passé.
Kızlar burada geçmişte olanları biliyor mu?
Les filles savent-elles ce qui est arrivé ici?
Bence biri, geçmişte yaşanmış bu... ritüel diyeyim ritüeli tekrar sahnelemeye çalışıyor.
Quelqu'un essaie de recréer le rituel de ces anciens meurtres ici dans le présent.
Ve geçmişte, bir kadın özel yerlerini benimle paylaşıp prezervatif takmamı isteyecek kadar kibar olursa bunu seve seve yapardım.
Dans le passé, si une femme était assez aimable pour partager un moment intime avec moi et me demandait de mettre une capote, je le faisais avec le sourire.
Geçmişte, Emma'nın davranışlarını savunduğumu biliyorum.
Je sais que j'ai été sur la défensif sur le comportement d'Emma dans le passé
Olanlar geçmişte kalsın.
Tirons un trait sur le passé.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]