Görüyorsunuz ki traduction Français
121 traduction parallèle
Evet. üzgünüm ama görüyorsunuz ki...
Oui. Désolé, mais voyez-vous, il y a eu...
Neden bu yolculuğu o kadar korkunç görüyorsunuz ki
Pourquoi ce voyage se ferait-il dans la morosité?
Baylar, görüyorsunuz ki yatırımınız emin ellerde, değil mi?
Je pense que vous serez rassurés sur votre investissement.
Görüyorsunuz ki fazla masrafa kaçmıyoruz.
Mais c'est encore à convenir.
Görüyorsunuz ki, suç ödenmez. Hatta televizyonda bile. Bunun için bir sponsorunuz olmalı.
Ce qui prouve que le crime ne paie pas même à la télévision... et ce n'est pas peu dire...
Siz de görüyorsunuz ki Muff düşmanlarını tanımıyor.
Il est facile de voir qu'il ne sait pas qui sont ses ennemis.
Bunu sizinle tartışmayı çok isterdim, Bay Hilliard. Ama görüyorsunuz ki yapamam.
J'aimerais beaucoup en discuter avec vous, mais je ne peux pas.
Görüyorsunuz ki, hala yaşıyoruz.
Nous sommes vivants.
Görüyorsunuz ki biz New York'un dışından geldik bayan.
Nous venons de New York. Si c'est calme, on peut pas dormir.
- Biliyorum ama görüyorsunuz ki...
- Mais je... - Partez.
Görüyorsunuz ki şartlı salındım.
J'ai été libéré pour bonne conduite.
Görüyorsunuz ki cinayet işlenmedi.
Donc, vous voyez, il n'y a pas de meurtre.
Kusursuz bir cilt! Çok güzel. Görüyorsunuz ki ekspertiz gerekliymiş.
Vous voyez qu'une expertise était nécessaire.
Görüyorsunuz ki, satmak istesem bile değerlerini bilmiyorum.
Même si je voulais la vendre, je ne saurais pas quel prix demander.
Ne görüyorsunuz ki.
Il faut voir, quoi!
Görüyorsunuz ki, ben bir modelim. Ve bazen de aktris.
Vous voyez, je suis mannequin et aussi un peu actrice.
Görüyorsunuz ki sizin cinayet iddianız bir hayal.
Votre théorie est grotesque.
Görüyorsunuz ki kıyafete ihtiyacım var.
Vous voyez que j'en ai besoin.
Doğal olarak sinirlenmişti. Görüyorsunuz ki Bayan McFarland, polis Oldacre'ın size olan bu davranışını oğlunuzun duyduğunu söyleyebilir.
Voyez-vous, madame McFarlane, la police vous dirait... que s'il savait qu'Oldacre vous avait maltraitée, il aurait une bonne raison de le détester.
Görüyorsunuz ki şu anda sadece beş atım arazide.
Voyez-vous, pour le moment, je n'ai que cinq chevaux dans l'enclos.
Ancak Vikont, görüyorsunuz ki ben aslında onu yenmedim.
Je n'ai pas triomphé d'elle.
Görüyorsunuz ki, saflık sadece, yaşam içinde bize verilmiş bir hediyedir.
L'innocence est le seul don que l'on reçoit.
Görüyorsunuz ki bilimin kendi zamanı vardır,..... ve çoğu zaman hiçbir ilerleme gerçekleşmeyebilir de.
Vous voyez, la science a sa propre mesure du temps... et très souvent, un nouveau progrès est une question de hasard.
Görüyorsunuz ki, erkek metamorflar oldukça yaygındır ancak dişileri sadece yedi nesilde bir doğar.
Les mâles métamorphes sont relativement communs. Il n'apparaît de femelles qu'une fois toutes les 7 générations.
Görüyorsunuz ki, hayatlarımızda ki en ilkel romantik ilişki... hastalıklarımızın sebepleri.
Notre première relation amoureuse est souvent symptomatique de notre névrose.
Görüyorsunuz ki, hayatta bir şeyi istiyorsanız oraya gidip onu alabilmelisiniz.
Dans la vie, si tu veux quelque chose, vas-y et sers-toi.
Görüyorsunuz ki epey yoğunuz.
C'est que nous sommes très occupés.
Görüyorsunuz ki ben sanatı onun... insanlık yönü için seçiyorum.
Vous voyez, j'ai choisi l'art pour ce qu'il a d'humain.
Ama onun sayesinde görüyorsunuz ki buradayım.
Mais grâce à elle, vous voyez, je suis ici
Görüyorsunuz ki memur bey,... eğer birileri topluma karşı tehdit oluşturuyorsa, onları ikna edemezsin.
Vous voyez, monsieur l'agent, si quelqu'un est une menace pour la société, y a pas moyen de raisonner avec lui, n'est-ce pas?
Görüyorsunuz ki ben biraz iyiliksever bir adamım.
Vous voyez, je.. J'ai toujours était un peu activiste, vous voyez.
Görüyorsunuz ki yaşım hakkında yalan söyledim.
Voyez-vous, j'ai menti sur mon âge.
- Olabilir, Albay, ama görüyorsunuz ki halkımın meselesi oldukça basit.
- Peut-être, mais voyez-vous, la situation de mon peuple est simple.
Herhalde herkes debdebeli bir Tom Jones filmi bekliyordu. Filme baktığınız zaman görüyorsunuz ki... ... doğru davranışın ipuçlarını arayan...
Tout le monde attendait un film de cape et d'épée... et en fait c'était l'histoire... d'un beau garçon un peu faible... qui essaie de gravir... l'échelle sociale.
Görüyorsunuz, buralarda yerler konusundaki sorun şu ki... insanlar her türlü şeyi, şişeleri, kutuları tekneden dışarı atarlar.
Le problème dans les environs, c'est que... les gens balancent des trucs par-dessus bord.
Görüyorsunuz ki gerçekte yapmak istediğim piramitlerdir.
Tes maisons sont la risée de ceux qui n'y habitent pas.
Evet, şey, görüyorsunuz, otopsi gösterdi ki, uh...
L'autopsie a révélé que...
Görüyorsunuz, televizyon dergisinin arkasında, ki daha dün postadan çıkmış olmalı, pek çok karalama vardı.
Au dos d'un magazine télé qui a dû arriver hier par la poste, on a trouvé des gribouillis.
Şey, efendim, görüyorsunuz ya, sanıyoruz ki, yani, Komandante Sanchez ve ben, inanıyoruz ki, Hector'e ilaç verilmiş, sonra da boğa tarafından öldürülmüş olabilir.
Le commandant Sanchez et moi pensons qu'Hector a pu être drogué avant d'être tué par le taureau.
Görüyorsunuz ki ona ulaşmamızın en iyi yolu oğlu.
Le petit garçon est un moyen de l'atteindre.
Dolayısıyla, burada, şuraya giden bir PKR'ye, yani bir ölüm trenine,... rastlamakla kalmıyor, ki planda böyle sınıflandırılmıştı,... Treblinka'ya vardıktan sonra, artık oradan kalkan boş treni de görüyorsunuz.
Les Juifs furent ainsi transportés au tarif excursion. Celui-ci s'appliquait à partir d'un minimum de 400 personnes : Tarif charter.
Dedi ki : " Oynuyorlar işte görüyorsunuz. Hayat devam ediyor.
Il a tenu un journal... qui a été publié tout récemment.
Ah evet, görüyorsunuz ki Gerçekte..
Voyez-vous... Il se trouve, lord Smithwick, que le Docteur Watson... Le fait est que...
- Şeri alayım, teşekkürler. Görüyorsunuz ki...
Un sherry.
Bu tasarı ki... Kralın bile kendi konuşmasını hazırlamadığını görüyorsunuz, Bay Pitt.
Veillez à ce que le roi n'écrive pas ses discours, M. Pitt.
Oh! İşte işte. Görüyorsunuz ki bayan bir kez daha...
Et voilà, avec l'acuité d'un laser, Madame va droit... au coeur de la question.
Görüyorsunuz, Miss Purty... İnsanın hayatında, öyle bir an olur ki, tam olması gerektiğinde...
Voyez-vous, mademoiselle, il arrive un moment... pour tout homme, de...
Şimdi, burada ki sorumlunu kim olduğunu görüyorsunuz, öyle değil mi?
Je reçois des informations. C'est incroyable, Tuvok.
Kendinizi evrende ki en yüksekte bulunan en zeki varlıklar olarak görüyorsunuz ama iğrenç bir hayvandan farkınız yok, ve görüntümün, sizlere benzemesinden utanıyorum.
Vous vous croyez intelligents, mais vous êtes comme les animaux. Et j'ai honte d'avoir été fait à votre image!
Görüyorsunuz, Albay O'Neill, gerçek şu ki, ben sadece dış uzayla ilgilenmiyorum... Ben zaten uzaylıyım. Hesap.
La vérité, c'est que je ne m'intéresse pas seulement à l'espace... Je viens de l'espace. L'addition.
Size her yerde küçük yeşil adamlar var diyorum. Beni o kadar çok seviyorsunuz ki sizde görüyorsunuz.
Je prétends voir des petits hommes verts, vous m'aimez, vous en voyez aussi.