Halı traduction Français
7,412 traduction parallèle
"ve kanının halımın içine akışını izledim" katiller.
"et j'ai regardé son sang suinter sur le tapis" genre de meutriers
Tamam, burası rahatlama bölgesi. Pers halısı olsun.
Ici, zone de confort avec, par ici, un tapis Persan.
Halıya kan bulaştırma.
Ne saignez pas sur le tapis.
Max, halıya basma.
Ne marche pas sur le tapis!
Hipoalerjenik bir halı ve öyle kalmasını istiyorum.
Il est hypoallergénique et j'aimerais qu'il le reste.
- Halıda olmaz.
- Pas sur le tapis.
Ne yapmamı bekliyorsun? Kırmızı halı mı sereyim?
Vous espériez un accueil chaleureux?
Sihirli bir halıda mı?
Sur un tapis magique?
Ekipler endüstriyel halı elyafı bulmuş.
Et regarde. Les légistes ont trouvé des fibres de tapis industriels coincés dans la plaie.
Ama bir halıya falan sarılmamıştı.
Mais elle n'était pas enroulée dans un tapis.
Klasik testleri yaparız ama ilk bakışta, halı elyafları eşleşmiyor.
Nous allons lancer les tests usuels. Mais premier coup d'œil? Les fibres du tapis ne correspondent pas.
Kamyonetteki halı elyafı, Ron'un cesedi sakladığı yer. - Onu nehire atmadan önce.
Fibres de tapis venant de votre coffre, où Ron a fourré le corps après l'avoir caché... avant de le jeter à la rivière.
Söylememe rağmen kırmızı halı bile yok.
Pas de tapis rouge, alors que j'ai prévenu. - Je suis la plus grande interprète que ce lycée ait jamais formée! - Je suis la plus grande star de Broadway
~ Senin için bulutlardan halı yaptım. ~
"J'ai tissé un tapis de nuages, rien que pour toi"
Evime baksana. Bundan daha değerli halılarım...
Je parie que j'ai des tapis d'une valeur de...
Perdeler halıyla uyumlu diye buna diyorlar.
Je suis de ceux chez qui la pilosité est la même en haut et en bas.
Bir masa, birkaç sandalye, bir halı.
Une table, des chaises, un tapis...
Bu sihirli halı değil, bir uçak, değil mi?
Donc c'est pas un tapis volant, c'est un avion?
Partiler, gösterişli elbiseler, kırmızı halılar olmayacak.
Plus de soirées, de tenues de gala, plus de tapis rouges.
- Güzelmiş dostum. Bunun adı da "halı üstünde seks".
Celui-là c'est le "sexe sur le tapis", qui est...
Birisinin halıdan bira içtiğini...
quelqu'un lécher de la Special Brew sur une moquette.
Halının emdiğini gördü ve ekstra hızlı içmeye başladı.
Il l'a vu s'infiltrer dans la moquette, il a dû l'aspirer super vite.
Halının içinde neler var?
Il y a quoi dans les moquettes?
Sihirli halı şakası yapmak istiyorum, ama duruşumu bozmayıp sana iyi şanslar dileyeceğim.
Je continue de vouloir faire une blague de tapis magique, mais je vais juste rester classe et te souhaiter bonne chance.
Beygirinden düşerse ve ezilirse suratı korkunç bir hal alırsa?
... son destrier et qu'il se fasse piétiner, et que son visage soit terriblement défiguré.
Devam edebilirdik ve çok daha büyük bir hal alabilirdik.
On aurait pu continuer et devenir encore plus grand.
Büyük bir makine, canavar gibi bir hal aldı.
Puis ça devient une grosse machine. Un monstre.
Yani demek istediği, bu öyle büyük bir hal aldı ki,... Sebastian'ın da dediği gibi, biz cidden,... her şey mükemmel seviyedeyken bitirelim istedik.
En fait, notre projet est devenu trop gros. Et comme l'a dit Sebastian, on voulait finir sur une note parfaite, avant de tuer le guépard.
Herkesin bunu yaptığını hissetmediğinizde,... işte o zaman sıkıcı bir hal alıyor.
Si on sent que les autres ne suivent pas, ça devient pénible.
Çok kötü bir hal alabilirdi,... birbirimize sandalye fırlatıyor da olabilirdik,... birbirimize bıçaklarla saldırıyor olabilirdik.
Ça aurait pu être bien pire que ça, avec des chaises qui volent et des coups de couteaux.
Cadılar Bayramı mevsimindeyiz ve işler manyak bir hal alıyor, bekleme.
C'est Halloween, ça peut durer, donc ne m'attends pas.
Halıda olmaz.
Pas sur le tapis.
Şimdi Gunnar, konuşmak bir süre tatsız bir hal alacak.
Maintenant, Gunnar, ça va être difficile pour toi de parler avant un petit moment.
Evet, işler gerçekçi bir hal almaya başladığında çekip gidiyorsun her zaman yaptığın gibi.
Vas-t'en quand les choses deviennent trop réelles, comme tu le fais à chaque fois.
Takahata-kun, bu hal ne?
c'est quoi ça?
Ya da HAL'in insanlara ait duyguları olur ve biz uyurken komutayı ele alır.
Et HAL pourrait aussi avoir des émotions et piloter le vaisseau pendant notre sommeil.
- Beygirinden düşerse ve ezilirse, suratı korkunç bir hal alırsa?
Son destrier. ... son destrier, et il se fait piétiner, et qu'il finit horriblement défiguré.
Düşündüklerini ifade etmek, düzgünce düşünmen daha zor bir hal alacak. Gittikçe daha uzun periyotlarda uyumaya başlayacaksın. Çişini ve bağırsaklarını tutamamaktan şikayetçi olacaksın.
Il sera plus difficile de vous exprimer, de penser clairement, vous commencerez à dormir sur des périodes de plus en plus longues, et vous allez souffrir d'incontinence urinaire et fécale.
Hal böyle olunca, seni yargılamasını beklediğini söylüyorsun.
Et vous dites que vous avez anticipé son jugement.
Ama hal böyleyken, zorluklarım devam ediyorken sebebi nasıl bunlar olabilir ki?
Et pourtant, mes difficultés persistent, Alors, comment cela pourrait-il être la cause?
Hal böyle olunca, bu çocukların belki de sadece benim için öyle olduklarını düşününce yeterli gelmiyor.
Et pourtant, ces enfants quand je pense qu'ils pourraient être tout pour moi ce n'est pas assez.
Bu ne hal böyle?
Pourquoi en es-tu là?
Drew, bu gittikçe saçma bir hal aldı dostum.
- Drew, ça devient vraiment ridicule là,
İşte sana Hal Needham.
Voilà pour toi, Hal Needham.
Ne olursa olsun, bir hal çaresine bakacağız.
Quoi qu'il se soit passé, on s'en sortira.
Depoda hiç halı yok.
La salle de stockage n'a pas de moquette.
Sen benim kardeşimsin, Hal.
Tu es mon frère, Hal.
Bu arada, Hal ya da Ben seçilirse ne olacak?
Au fait, et si Hal ou Ben sont choisis?
Çok özür dilerim, Hal.
Je suis désolée.
Neredesin, Hal?
Où es-tu Hal?
Fazla karmaşık bir hal aldı.
Cela devient plus compliqué.
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17