English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ H ] / Havaalanına

Havaalanına traduction Français

2,269 traduction parallèle
Aslında, havaalanına bırakmak falan gibi bir şey düşünmüştüm ama olur tabi.
Je pensais plutôt à vous ramener à l'aéroport. Quelque chose dans le genre.
Kendi ayakları üstüne bastığında, ona bir çift ayakkabı alalım böylece havaalanına yürür, oradan da evine gider.
Et quand il sera sur pieds, on lui achètera des chaussures pour qu'il puisse aller à l'aéroport et rentrer chez lui.
Allison, az önce kardeşini havaalanına bıraktım.
Hé, Allison. Je viens de déposer ton frère à l'aéroport.
Havaalanına gittim.
Je suis bien allé à l'aéroport.
Havaalanında mekik dokumaktan ya da kimsenin seni beklemediği havaalanına inmekten daha çok yalnız hissettiren bir şey yoktur.
Rien n'est plus triste que prendre la navette de l'aéroport. Ou d'atterir. Personne ne t'attend.
Havaalanına indiğinizde, büyükannen seni bekliyor olacak.
Ta grand-mère t'attendra à ton arrivée à l'aéroport.
Bizi havaalanına götürecek minibüs kapıda bekliyor.
Le van pour l'aéroport est en bas.
Kilitli falan değillerdir. Yani kısaca havaalanına girebilen herhangi biri olabilir.
Donc quiconque ayant accès à l'aéroport, en gros.
Olay yerinde iş biter bitmez, siz ikiniz havaalanına gidin.
Dès que c'est fini ici, allez à l'aéroport.
Scofield ile Burrows'u getirirsen, Miami havaalanına gider Chicago uçağına binersin.
Si tu nous aides à coincer Scofield et Burrows, tu rentres à Chicago.
Los Angeles Uluslararası havaalanına uçuyor ve orada kendisini genellikle kullandığı araba kiralama servisinden bir şoför bekliyor.
{ \ pos ( 192,240 ) } hier soir de Sacramento. { \ pos ( 192,240 ) } Un chauffeur est venu le récupérer à la sortie.
Belki de havaalanına gidersek, bir uçağa binmemize izin verirler.
Peut-être que si on va à l'aéroport, ils nous laisseront prendre un vol.
Hayır. Karen'ı havaalanına götürdü.
Non, il a ramené Karen à l'aéroport.
Benim havaalanına gitmem gerekiyor, bakalım, dostum Diego'yu biraz motive edebilecek miyim?
Je dois aller à l'aéroport, voir si je ne peux pas motiver notre ami Diego.
Beni havaalanına götürecek taksi geldi.
Mon taxi pour l'aéroport est là.
- Havaalanına.
- À l'aéroport.
Havaalanına kadar neden bize eşlik etmiyorsun?
Tu veux pas nous accompagner?
Havaalanına gidiyorum.
Je suis sur le chemin de l'aéroport.
- Havaalanına yola çıktım.
- Je vais à l'aéroport.
Dean, bazen onu havaalanına bırakıyor dünyayı dolaşabiliyor ve onun parasını harcıyor.
Dean l'amène parfois à l'aéroport. Elle part dépenser l'argent de son mari.
Havaalanına doğru bir son dakika yarışı ya da halka açık bir yerde küçük düşerek aşkını ilan etme çoğu kez şarkı biçiminde.
il court vers l'aéroport à la dernière minute ou il lui fait une humiliante déclaration d'amour en public, souvent sous la forme d'une chanson. Fred.
Tanrıya şükürler olsun... Havaalanına vardın mı?
Tu es à l'aéroport?
Havaalanına mı? Hayır.
- À l'aéroport?
- havaalanına götürmüş.
- à l'aéroport. - Bonne intuition.
Doktor Bishop, havaalanına gidiyorum.
Dr Bishop, je vais à l'aéroport.
Direk havaalanına gidiyorum.
Je file à l'aéroport.
Hayır, şu anda havaalanına gidiyorum.
Je suis en route pour l'aéroport!
Havaalanına geç kalacağız.
- On va être en retard à l'aéroport.
İyiliğine karşılık, havaalanına gelip seni alırdım.
Je serais venu à l'aéroport, pour vous rendre la pareille.
Dubai'de o kadar ağır bir ekonomik çöküş oldu ki Dubai'de çalışan ve yaşayan Hintliler işlerini kaybettiler, ve Dubai Havaalanına arabalarıyla gidip, orada arabalarını terk ettiler.
A Dubai, la crise économique a frappé si fort que les Indiens qui vivaient et travaillaient à Dubai ont perdu leur boulots, et ils ont conduit jusqu'à l'aéroport où ils ont abandonné leurs voitures.
Havaalanına bir araba gönderelim.
Une voiture l'attend à l'aéroport.
Bu havaalanına giden yol değil.
Ce n'est pas la route de l'aéroport.
Bir İtalyan havaalanına giriş yapmak gibidir.
Comme embarquer dans un aéroport italien.
Arabadayım, havaalanına gidiyorum.
Je suis en voiture, je vais à l'aéroport...
Hepsi benim hatam. Otobüs şoförünüze havaalanına gidip benim birkaç arkadaşımı almasını söyledim. Uçak geç kaldı, o da orada onları bekliyor hâlâ.
j'ai dit au chauffeur de bus de passer prendre des amis à moi à l'aéroport mais l'avion est en retard à les attendre.
Gibbs ve ekibi Manassas havaalanına geliyor.
Gibbs et son équipe vont à l'aéroport de Manassas.
Çatıda bir helikopter var ve sizi 20 dakika içinde St. Andrews Havaalanına götürecek, 30 dakika içinde de uçak kalkacak.
On a un hélicoptère sur le toit. Vous arriverez dans 20 minutes. - Roues levées dans 30 minutes.
Ben havaalanına gidiyorum.
- Je vais à l'aéroport.
- ABD'ye istemediğimiz tüm insanları uzak tutmak için havaalanına koydukları bir buldog gibi.
Une sorte de bulldog qu'ils mettent à l'aéroport pour ne pas laisser entrer ceux que nous ne voulons pas.
Beni havaalanına bıraktığınız için teşekkürler.
C'est très gentil de me raccompagner à l'aéroport.
Lauri, beş yaşındaki birinin bir tehdit olarak algılanması çok garip, ama geçen hafta Matthew Gardner LAX'a gitmek için havaalanına geldiğinde olan tam da buydu.
Laurie, on a de la peine à croire qu'un enfant de 5 ans puisse être considéré comme une menace, mais c'est exactement ce qui s'est passé ici la semaine dernière lorsque Matthew Gardner s'est présenté pour le vol pour Los Angeles.
Söyler misiniz, bu sabah havaalanına yaptığınız yolculuk nasıldı?
Dites-moi, vous avez fait bonne route en allant à l'aéroport ce matin?
Havaalanına yetişip sevgili leydimi almalıyım.
Non, je vais à l'aéroport, puis je rejoins ma copine.
Havaalanına giderken arabamda konuşuruz.
On peut parler dans la voiture sur le chemin à l'aéroport.
Neden bir havaalanına inmiyoruz?
Et l'aéroport?
"Yaklaşık 10 ay önce Sydney Havaalanı'nda babamın cenazesinde ne söyleyeceğimi bir peçetenin arkasına yazmıştım."
Il y a à peu près 10 mois, j'ai écrit ce que je voulais dire aux funérailles de mon père sur la serviette d'un cocktail à l'aéroport de Sydney.
Casey'le birlikte havaalanına gideceğiz.
On va vérifier l'aéroport.
Seni havaalanına bırakmamı istemediğinden emin misin?
Tu ne veux pas que je te dépose à l'aéroport?
Ben seni sabah havaalanına bırakırım.
Je vous emmènerai à l'aéroport demain.
Kennedy Havaalanı'nda beni karşılarken çılgına dönecekler.
Ils vont devenir fous à Kennedy.
Havaalanına, lütfen.
L'aéroport, svp.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]