English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ H ] / Hepınız

Hepınız traduction Français

1,887 traduction parallèle
Fakat sen benim hep kız kardeşim olacaksın.
Mais tu seras toujours ma sœur.
Hep tabandan tepeye bir çözümleme kullandınız.
Bien, ce que je veux dire c'est... Jusqu'ici, ce que nous avons fait, c'est une analyse inversée.
Siz hep aynı şeyi mi yaparsınız, siz ikiniz.
Est ce que vous faites toujours ça, tous les deux?
Onu hep Linda ile kıyasladığınızı söylüyor.
Elle dit que vous l'avez comparée à Linda.
Biz hep birşeyi seçip ona inanmamız söylendi.
" Certains n'y croient pas D'autres manquent de foi
Hep bu şekilde yalnız mı takılırsın?
Vous êtes seul ici?
Kaldır kıçını Arlindinho. Hep ayağımızın altında.
Ce gamin ne fait que balayer nos pieds, hein?
- Araç gereci hep böyle mi bırakırsınız?
C'est toujours autant le bordel?
Hep benimle Kitty'nin eski evde oturup birbirimize saldıracağını ve bütün ilişkilerimizi nasıl berbat ettiğimizden konuşacağımızı düşünürdüm.
Je nous voyais, Kitty et moi, finir dans la maison familiale, à nous critiquer et à discuter de nos relations ratées.
Henüz değil, ama erkek olursa "yeteri kadar iyi değilsin", ve kız olursa "beni hep hayal kırıklığına uğratıyorsun" ismini vermeyi düşünüyorum.
Pas encore, mais je pense à "tu n'es bon à rien" si c'est un garçon, et à "tu me décevras toujours" si c'est une fille.
Aile dinamikleri hakkında konuşmak kolay değildir ve burada bulunmanız bile hep birlikte Michael'le ilgili olarak neyin sorun yarattığını bulabileceğimiz konusunda iyimser olmama sebep oluyor.
Pas facile de parler des dynamiques familiales et votre présence dans cette pièce, laisse penser, avec optimisme, qu'ensemble, nous pourrons trouver la source des problèmes de Michael.
# Bademcik hokeyi oynuyor olmamız... # #... golü hep sen atacaksın anlamına gelmiyor #
# Et même si on s'est léché les amygdales # # Ça te donne pas le droit de jouer #
Bunu o da hep söylüyor aslında onda gerçek bir zenci kızın kıçı yok. Onun kocaman bir kıçı var.
Et bien, c'est ce qu'elle répète en boucle, mais dans les faits, ce n'est pas vraiment un cul de noire qu'elle traine, juste un gros cul.
Yarın hep beraber çıkarız. Konvoy halinde.
En fait, on pourrait tous partir demain et faire un convoi, vous voyez?
Bir baloya gitmek istiyorum, hep kendiminki kaçırmam aklıma geliyor, eminimki kendime bir kız bulurdum, çünkü o sene bütün futbol takımını trafik kazasında kaybetmiştik.
J'ai toujours regretté d'avoir raté le mien. J'étais sûr d'avoir une cavalière, toute l'équipe de foot était morte dans un accident de bus cette année-là.
İşle özel hayatınızı birbirine karıştırmayın derler hep.
Il paraît qu'on ne mélange pas travail et plaisir.
Siz avcılar hep aynısınız.
Vous êtes bien des chasseurs?
Kız kardeşim hep ponpon kız olmayı istemişti. Ve ansızın takımda bir kişilik yer boşalmıştı.
Ma soeur a toujours rêvé d'être pom-pom girl, et récemment un poste dans l'équipe s'est soudainement libéré.
- Ben hep kırmızıya oynarım. - Bana dünyanın çektiği acı ve sıkıntıları hatırlatır.
- Et je parie toujours sur le rouge parce que ça me rappelle la peine et la souffrance du monde.
Belki hep seyahat ettiğini söyleyip, geri kalan zırvaları atlayabilirsin... ya da yapamazsın.
- Ou pas. Peu importe.
Bir okulu yakmaya çalışmış. Eski kız arkadaşının. Sonuncuya kadar hep başarısız olmuş.
Il a essayé de brûler une école, la maison de son ex, sans succès jusqu'au dernier incendie...
Beraber takılırdınız hep.
- Je sais pas. Vous êtes tout le temps ensemble.
O kızın yakınlarındayken zaten hep aptalca davranmaya başlıyorsun, Sam.
Tu es toujours un peu stupide avec cette fille, Sam.
Belki de Wendy onun da taşınmasını ister, ve hep beraber mutlu mutlu yaşarsınız.
Ou peut-être que Wendy l'invitera à emménager et vous vivrez heureux pour la vie.
Bilmeni isterim ki, bize kalırsa hep evli olacaksınız.
Je veux que vous sachiez qu'en ce qui nous concerne, vous serez toujours mariés.
Hoşuna gitse de gitmese de, hep benim küçük kızım olacaksın.
Je suis contente. Que ça te plaise ou non, tu seras toujours ma petite fille.
Cesedi halen bulunmadı gölün dibinde bir yerlerde olmalı. Kimseden takdir beklemiyordu hep karşılıksız yardım ediyordu.
Son cadavre n'a pas été retrouvé pour l'instant, mais il repose sans doute au fond de ce canal.
Onun fedakarlığını hep hatırlayacağız.
Nous n'oublierons jamais son sacrifice.
Sevdiğim yanınız da bu Dr. Suresh ahlaki pusulanız hep kuzeyi gösteriyor.
Votre boussole morale vous guide toujours vers le vrai Nord. J'apprécie beaucoup cela chez vous.
Film yıldızı hastalarımın nasıl olduklarını hep kontrol ederim.
Je fais toujours le service après vente de mes vedettes de cinéma.
Ters giden bir şeyler olduğunu biliyordum, çünkü antrenman sonrası hep arardı beni, ama rahatsız etmeyeyim dedim.
Je savais que quelque chose n'allait pas car il m'appelle toujours après son entraînement. mais je ne voulais pas le déranger.
hatta taşıdığınız silaha, gizli kapaklı işlerinize kafayı takmayan ya da sorun etmeyen Birisiyle olsanız bile. genelde sizden hep daha fazlasını İsterler.
Même si vous trouvez quelqu'un qui se fiche que vous ne parliez pas de votre passé où que vous dissimulez une arme, ils veulent souvent plus que vous êtes capable de donner.
Hayatımızın geri kalanında hep böyle mi olacak?
Ce sera comme ça pour le reste de ma vie?
Hepimiz başıboşluğun zirvesindeyiz ve hep beraber buradayız. Şunu hatırlarım, buraya ilk geldiğimde benim gibi izler taşıyan insanları tanımanın heyecanını yaşıyordum.
Quand je suis arrivé ici, j'aimais le fait de pouvoir reconnaître les gens a leurs marques tribales.
Ödlek olduğunu, istediğin olsun diye hep tutturan bir mızmız olduğunu bilmediklerini sanma.
Tout le monde sait que tu es un lâche et un bébé qui n'en fait qu'à sa tête tout le temps.
Anlamalısınız, Dennis hep çalışıyordu.
Vous devez comprendre que Dennis travaillait toujours.
Şirketinizi neden burada, Torino'da açtığınızı hep merak etmişimdir.
Je me demande pourquoi vous avez ouvert votre société à Turin.
Şu bol kanlı korku filmlerinde, ne zaman... esmer kızın peşinde düşseler, o hep ölür değil mi?
Tu sais, dans ces films gores, quand ils courent après la brune... Elle meurt toujours?
- Hep oynadığınız?
- Oh, vraiment?
Babam öldükten sonra hep şu anda yaptıklarımızın gerçekten varolmasını istemiştim.
Après la mort de mon père, je voulais penser que tout ce que l'on fait ici bas ne sert pas à rien. Et ensuite...
Bu zamana kadar Boris hep yalnız çalışıyordu.
Eh bien, ce n'était pas des Tutsis n'est-ce pas?
Hep birlikte oylayacağız, sonra anlaşmazlık çıkmasın.
Qu'il vienne au Parlement pour sa nomination. Et sans chamailleries.
Hep oyun teorisini mi anlattınız?
Vous avez toujours enseigné la théorie du jeu?
Kafama hep çuval geçirirdi. Diğer algılarınız güçlenmiştir.
Vos autres sens étaient peut-être plus aiguisés.
Z harfini hep kuyruklu mu yaparsınız?
Faites-vous toujours vos Z avec une queue?
Karınızı hep dans pistinde bırakır mısınız?
Vous laissez toujours votre femme sur la piste de danse?
Ve Hz.İsa'nın doğum sahnesi. Ve Üç Bilge Adam travesti gibi duruyor, hem de erkeksi türden, çekici Asya türünden değil. Doğumgünü partinizi hep arkaşalarınızın hazırlamasını bekliyorsunuz.
Puis la crèche, les rois mages ressemblent à des travestis, ratés en plus, loin des travestis asiatiques qu'on espère voir à son anniversaire.
- Işığı açık bırakıp yatıyorsunuz ve kayıt yapıyorsunuz. Hep yapar mısınız?
Donc vous allez coucher avec cette lumière et la caméra mise en route - vous faites ça souvent?
Yalnızca birkaç büyük medya şirketinin çıkarı ekseninde dönen değil, içinde yaşamaktan gurur duyacağımız bir dünyayı hep birlikte kuralım.
Construisons un monde dont nous serons fiers, pas un monde qui n'est que profitable pour quelques grandes compagnies de média
- Hep yanınızdayız. - Evet.
Nous sommes deux femmes noires
Toz hep buradaydı. Havanın cadılarından suyun çinganlarından ve zırhlı ayılardan önce bile.
La Poussière existait avant les sorcières des airs, les gitans des mers et les ours des glaces.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]