English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ I ] / Içecek

Içecek traduction Français

4,760 traduction parallèle
- Sana içecek bir şey ısmarlayabilir miyim?
Je peux vous payer un verre?
Aylık maaş, oda, yiyecek içecek ve terapi bitiminde sağlam konuşma ücretleri.
Salaire, appart, place au conseil d'administration, et de gros émoluments pour des conférences à la fin de la thérapie.
Şimdi biraz şarap içecek, sonra çubuğu alıp anneni banyoya sokacaksın. Haberler kötüyse şişenin dibine vuracaksın. Gerisini sonra düşünürüz.
Donc tu vas prendre un peu de vin, avoir le bâton, avoir ta mère dans la salle de bain, et si c'est des mauvaises nouvelles, saoules toi, et nous découvrirons ce qui arrivera ensuite.
Hadi ama, bana içecek bir şeyler ver...
Donne moi juste quelque chose à boire...
Gelsene içeri, içecek bir şeyler ısmarlayalım.
Rentre. Laisse nous te payer un verre.
- Tamam içecek yok.
Non merci.
Yiyecek ya da içecek bir şeyler alır mısın?
Veux-tu manger ou boire quelque chose?
Orada durup bana surat mı asacaksın yoksa içecek bir şey alabilir miyim?
Tu vas me faire la tête ou je peux avoir un verre?
Kendine içecek ve mısır gevreği al.
Servez-vous du jus de fruits et des céréales.
Detektif Spencer sana yiyecek içecek bir şeyler ayarlar.
L'agent Spencer vous fera porter à boire et un repas chaud.
Gidip bana içecek bir şeyler alalım.
Allons me chercher un verre.
Evet benim de içki içecek bir mekanım.
Yeah, et je n'aurai plus d'endroit pour boire un coup.
Dolaptan içecek bir şey ister misin?
Tu veux boire quelque chose dans le frigo?
Sokağa çıkma yasağını delecek, sigara içecek, muhtemelen okuldan kaçacak.
Elle ne respectera pas les couvre-feu, fumera 1 cigarette ou 2, elle sèchera probablement des cours.
Onun tek çaldığı şey içecek ve tatlılar.
Tout ce qu'il prend ce sont les sodas et les desserts.
Pazar pazar dolaşıp seninle cafe au lait içecek vaktim yok.
J'ai pas le temps de flâner dans les marchés aux puces et boire un café au lait avec toi.
Kendime içecek bir şey alayım diyorum.
J'allais juste me servir un verre.
O içecek kabıyla Kafeteryadan istediğin an yeni bir içecek alabilirsin. Bizzat Ed Hardy'nin kendisi tarafından boyandı ki kendisi bikini sınıfının öğretmenidir.
Ce gobelet de soda te permet d'avoir des boissons gratuites à la caféteria, et a été peint par notre professeur Ed Hardy, qui enseigne aussi le cours de bikinis.
Sana içecek bişeyler almaya gidiyorum..
Je vais te payer un verre.
Ben, ben içecek bişeyler alıyım sana.
Moi, je te paie un verre.
Kahve içecek miyiz? İşte orada.
On va prendre un café?
- Yapma Lois, içecek yer lazım bize.
Il nous faut un nouvel endroit pour boire.
Bizim içecek tek yerimiz var, o da Clam.
Le seul endroit pour picoler, c'est la Palourde.
Bayım, ayakkabınız için içecek verebilir miyim?
- Voulez-vous une boisson de chaussure?
Size içecek bir şey getireyim.
je vais vous servir à boire.
Alevler içinde yanmadan önce bir fincan çay içecek zaman bırakmışsın bana.
Vous me laissez juste assez de temps pour boire une tasse de thé avant que je ne m'enflamme.
Sen yokken acentacımızla, yaşam koçumla, avukatınla, ikimizin de sevdiği o yiyecek içecek çalışanı ve ikimizin de adam yerine koymadığı o esnafla görüştüm.
Quand tu étais absent, j'ai dû rencontrer l'agent, mon coach, ton avocat, le traiteur que l'on adore et le personal shopper que l'on méprise
Neden kendinize içecek bir şeyler almıyorsunuz?
Pourquoi vous ne vous offrez pas quelque chose à boire?
Mutsuz insanların tükettiği türde bir içecek değil.
Ce n'est pas le genre de boisson que les gens prennent quand ils sont bouleversés.
İçecek bir şey alır mısın?
Tu veux un verre?
- İçecek bir şeyler getireyim.
Je prends à boire.
İçecek siparişlerimiz bile alınmadı.
Personne ne nous a même proposé un apéritif.
İçecek alıp geliyorum.
Je vais aller remplir ça.
İçecek bir şeyler iyi olurdu ama ayak bileği kelepçemi tetikliyor.
Oh, j'adorerai boire un coup, mais ça déclencherait mon bracelet de localisation.
- İçecek için sağ ol.
- Merci pour le verre.
İçecek bir şeyler alabilir miyim, yoksa?
Je peux avoir un verre, l'amie?
İçecek zaten soğuk çıkıyor.
Il fait déjà assez froid.
İçecek ister misin?
Tu veux boire quelque chose?
İçecek bir şeyler getirmişsin.
Tu as apporté quelque chose à boire.
İçecek bir şeyin olmadan yenileme yapamazsın.
Tu ne peux pas te lancer dans la rénovation sans un petit verre.
İçecek bir şey alır mısınız?
Je vous offre un verre?
- İçecek değil miydi dediğin?
C'est pas un cocktail ça? Vas-y!
Alkol ve İçecek Kontrol'ü yarım saat daha kapanmayacak.
Le contrôle d'alcool et boisson ne ferme pas avant une demi-heure.
İçecek bir şey ister misin?
Tu veux quelque chose à boire?
İçecek bir yerimiz ve işadamları için eş cinsel ilişki yaşayabilecekleri bir lavabo olduğu sürece sorun yok.
Tant qu'on a un endroit pour boire et une pièce pour rencontres homos.
- İçecek bir yere ihtiyacımız vardı Lois.
C'est notre nouveau point de rendez-vous.
İçecek bir şey alır mısınız, beyler?
Quelque chose pour vous humidifier les lèvres, messieurs?
İçecek kuponu mu?
Coupons de boissons?
İçecek ister misin?
Tu veux un verre?
Evet, gel sana içecek bir şey alalım, Elliotçuğum.
Allons te servir un verre, mon Elliot.
İçecek bir şeyler ister misin?
Je peux vous offrir un verre?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]