Kaldı ki traduction Français
2,377 traduction parallèle
Sayın Hâkim, harcayacak 5 dakikamız bile yok, kaldı ki...
On peut pas prendre du retard - même cinq minutes, sans parler de...
Ama kaldı ki, her şeyde bir hayır vardır.
C'est un accident regrettable.
Ayrıca Alda da serbest kaldı ki bu Demetri'nin başından beri haklı olduğu Alda'nın başından beri, hatta siz onu takip etmeye başlamadan önce bile bu işin içinde olduğu anlamına geliyor.
Et Alda est libre, ce qui signifie que Demetri avait raison et qu'elle était impliquée depuis le début, bien avant que vous ne la surveilliez.
Tamamıyla doğayla uyumludur kaldı ki anahtar kelime de bu, zaten buna ekolojik turizm deniyor.
En parfaite harmonie avec la nature, ce qui est la clé. C'est ce qu'on appelle le tourisme écologique.
Sonra aniden, hiç uyarmadan- - Kaç saniyen kaldı ki?
Puis, soudain, sans avertissement... on n'a plus que quelques secondes à vivre.
Hapiste bağcıksız ayakkabılarla o kadar kaldı ki onları bağlamayı bile unuttu artık!
- Et lui, il est resté si longtemps au placard sans lacets à ses chaussures qu'il sait plus les nouer.
Konuşmayacaksan ve seks yapmayacaksan burada yapacak başka ne kaldı ki?
Pas de discussion, pas de sexe, qu'est-ce qu'il reste? - Tu veux discuter?
Kaldı ki, genellikle gerçek budur.
Mais c'était les faits.
Kaldı ki, bu çok saçma, çünkü onca zamandır hapiste.
Ce qui n'a aucun sens, car il était en prison. Êtes-vous fou?
Kaldı ki, çoklu ameliyatlarda bu tamamıyla normal. Buraya biraz ışık tutabilir misiniz lütfen?
Ce qui est bien normal, après de multiples opérations.
kaldı ki, herkesi kurtaramayız.
nous ne pouvons sauver tout le monde.
Ondan geriye ne kaldı ki?
Ou de ce qu'il en reste.
- Sana ne kaldı ki?
Enfin, ce qui en reste.
Güzel seyyah, ellerini çok yanlış kullanıyorsun. Kaldı ki nazik sadakatin bunu gösteri- -
Bon pèlerin, vous êtes trop sévère pour votre main qui n'a fait preuve en ceci que d'une respectueuse...
Yaşayacak neyim kaldı ki?
Que dois-je faire pour vivre?
Kaldı ki tam istediğimiz şeyi yapıyor.
Tout comme nous.
Tabii ki. Hemen para kaldırabileceğini görmüş.
Il a pensé que ça rapporterait facilement.
Geçen yıl, Jenny Young o kadar dışlandı ki taşınmak zorunda kaldı.
L'année dernière, Jenny Young a dû déménager à cause de ça.
Sana sadık kaldı, Walt. Ki bence bu konuda ironik olan asıl mesele bu.
Pour moi, c'est le point positif ironique.
Sana kim ihtiyaç duysun ki. Web sitesini de yayından kaldıracağım böylece para aklama işi de bitecek.
Je ferme le site web, fini le blanchiment.
Bu demektir ki kurbanın vücudunu ortadan kaldırmak için yapılan bir şey değilmiş.
Ce n'était donc pas pour faire disparaître le corps.
Kim, bacaklarını bu kadar yükseğe kaldırabileceğini, bilebilirdi ki?
Qui aurait cru que vous étiez si souple?
Niye geç kaldığınızı anladıklarında, eminim ki onlar bile.. ... daha fazla anlayış göstereceklerdir.
Ils vous apprécieront d'autant plus quand ils en connaîtront la raison.
Bu demektir ki sadece ben kaldım.
Il ne reste plus que moi alors.
Demek ki seninle ben kaldık, ihtiyar.
Il reste plus que nous deux, le vieillard.
Olay şu : Kızımın kros takımı kaldırıldı ama zaten hiç girememişti ki.
En fait, le club d'athlé de ma fille a été supprimé, alors qu'elle réussissait si bien...
Ona öyle acayip lanetler okumuş ki bazı kelimelerin anlamına bakmak için sözlüğe başvurmak zorunda kaldım.
Elle l'a traité de tous les noms, j'ai dû chercher le sens de certains.
Senin telefonunu kaybetmene o kadar çok üzüldüm ki, sanal atımın,... kırılmış olan sanal bacağıyla ilgilenemedim,... ve sanal olarak onu kafasından vurmak zorunda kaldım. Hayatın çok aptalca.
J'ai été si contrariée par la perte de ton téléphone que j'ai oublié la jambe cassée de mon cheval virtuel et j'ai dû l'abattre virtuellement.
Kabul edelim ki bu onun ilk defa Che Guevara olup denizi koruması değil. KDY peşimizde olduğu için ekibin iletişimini koparmak zorunda kaldık.
215 ) } Ce n'est pas la 1re fois qu'il la joue Che Guevara pour protéger le Grand Bleu. on ne communique plus.
Uzun süre kullanımlarda kılcal damar sorunlarına yol açabilir. Sen de seni dinlemeyeceklerini görünce "neden bu işten para kaldırmayayım ki?" dedin.
Alors, puisqu on ne vous écoutait pas, autant en tirer profit.
Ama şimdi o yasa tekrardan kaldırıldı. Ve memnuniyetle açıklıyorum ki, artık eskisi gibi marihuana yasadışı.
Mais maintenant, la loi a été abrogée, et je suis soulagé d'annoncer qu'à nouveau, le cannabis est illégal!
Yeter ki, tüm ihtimallerin arkanda kaldığına inan.
Crois en toi et en toutes ces possibilités.
Son bir çakman kaldı mı ki?
Tu as gardé un dernier flash?
Biliyorsunuz ki, oğlumun okulda son senesi kaldı.
Mon fils n'a pas fini sa scolarité. Pourquoi ils le veulent?
Geriye ne kaldı ki?
- Mais alors, il y a quoi?
Şimdi Klaus neden güneş ve ay lanetini kaldırsın ki?
Alors, pourquoi Klaus veut lever la malédiction du jour et la Pierre de Lune?
Diyelim ki Janet kafayı sıyırdı, ailesini ortadan kaldırdı ve kardeşi Bill'i aradı.
Disons que Janet dérape, tue sa famille, et appelle son frère.
Arkamda Jeff vardı beni yenmeye o kadar odaklanmıştı ki salmayı kaldırmayı unutmuştu ve sahile çok az kalmıştı sonuçta o dalgalarla boğuşurken ben de nazikçe sahile çıktım alkışları kabul ettim.
Je me suis retournée, Jeff était derrière moi. Il voulait tellement me battre qu'il a oublié de lever la dérive. On approchait de la plage.
Seni insanlara ait bir işe yerleştiririz ki bu bizim avantajımıza olur öldürdüğün kişilerin ortadan kaldırılmasına yardım ederiz vesaire, vesaire.
Nous vous trouverons un travail d'humain, ce qui est à notre avantage. Nous nous débarrasserons de vos cadavres, et cetera, et cetera.
Nabzını kontrol ederken, iki elimi de kavrayıp, dedi ki gözlerimden görevimi ne kadar benimsediğimi ve nasıl bir şeyi bulup birilerinin üstündeki baskıyı kaldırmaya yardımcı olmaya çalıştığımı okumuştu.
Quand j'ai vérifié son pouls, il m'a pris les mains et m'a dit qu'il avait vu dans mon regard combien ce travail me pesait et que je devrais trouver quelque chose, quelqu'un, qui me soulage de cette tension.
Ama korkarım ki, bu silahı kaldıramam.
J'ai peur de pas pouvoir baisser mon arme.
Yerliler tabelaları kaldırıyorlarmış ki kimse onları bulamasın.
T'as remarqué? Les gens les enlèvent, pour que personne ne les retrouve.
Gelin görün ki, iki andavallı papazın bana şantaj yapmasını kaldıramam ben!
Mais je vais pas me laisser racketter par deux curés arriérés.
Neyse ki bu gelenek 1829 yılında kaldırılmış.
Ça a été aboli en 1829, Dieu merci.
Diyelim ki senin yanında kaldı, ki ondan da şüpheliyim en fazla 60 yıl daha yaşar.
Même s'il restait avec toi, ce dont je doute, il lui restera 60 ans, tout au plus.
İsim yapmakla o kadar meşguldüm ki bunu hiç tadamayacağımı sanırdım. Şimdiyse baş komiser olmama ramak kaldı.
Je n'aurais jamais cru que ça m'arriverait parce que j'ai tellement travaillé pour me faire un nom, et je suis si proche du grade de capitaine.
Evet, sergiler o kadar etkileyiciydi ki bütün gece orada kaldı.
Ils ont tellement aimé l'expo qu'ils y sont restés toute la nuit.
İyi. Ve tam şuradaki tuşa basarak, ki büyük bir miktarda parayı bizim hesabımızdan kaldıracak ve onun hesabına gönderecek.
En appuyant sur ce bouton, je transférerai une grosse somme d'argent de notre compte... sur le sien.
Kaldı ki, bence bu o adam.
En plus, je pense que c'est lui.
Tabiî ki, oğlunun dokunulmazlığını da kaldırabilirsin... NYPD dedektiflerimizin onu gözaltına almasını sağlarsın. Ve burada duruşmaya çıkartabilirsin.
Vous pouvez lever l'immunité de votre fils, autoriser la police à l'arrêter et avoir un procès juste ici.
Herneyse, Audrey işte sıkışıp kaldı bu demektir ki iki kat hikayesi olacak.
Audrey est à fond dans le travail, ça fait deux fois plus d'histoires.