Kalında traduction Français
5,238 traduction parallèle
Hayır. Yakında Sophie Deveraux Celeste'in kalıntılarını kutsayacak.
Sophie Deveraux va bientôt consacrer les restes de Celeste.
Kafasına vurup onu bayıltmış. Uyandığında gözleri bağlı, elleri kelepçeli ve ağzı da tıkalıymış.
On l'a assommé, il s'est réveillé les yeux bandés, menotté et bâillonné.
Bir adam Şeytan ve Kralın arasında kalırsa kopar.
Un homme partagé entre Devils et Kings.
Onlarla kalın, yanlarında kalın.
TOMMY : Laissez les passer.
Bir kaç gün yanında kalıp iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
Je vais passer deux jours avec elle pour être sûr qu'elle va bien.
Ama sonra, iki adam arasında insan düşüncesinde kalıcı bir devrime yol açacak bir dostluk başladı.
Mais alors une amitié commença entre deux hommes qui amena à une révolution permanente dans la pensée humaine.
Bunlar da okyanus tabanında kalın tebeşir veya kireçtaşı birikintileri oluşturdular.
Elles se sont accumulées pour former d'épais dépôts de calcaire au fond de l'océan.
Sadece savaştığın kişinin yanında kal.
Restez avec vos partenaires.
Bize savaştıklarınızın yanında kalın dedin ama onlar bizimle kalmıyorlar.
Tu as dit de rester avec nos partenaires, mais ils ne restent pas avec nous.
Emily de ölen arkadaşının odasında kalıp uyudu. Sanırım kötü etkilendi.
Et Emily est restée et a dormi dans le lit de sa copine morte, et je pense que ça l'a affecté.
Kimi günler yataktan kalkmakla bir kutu hap alıp her şeyi bitirmek arasında kalırım.
Certains matins j'hésite entre me lever, ou avaler un flacon de cachets et mettre un terme à tout ça.
Böylece Güney Yıldızı da omuzlarının arasında kalır.
Et l'étoile du sud entre tes épaules.
Minibüsün arkasında enerjisi bitmeden 58 dakikadır sabit bir haznede kalıyor.
Je l'ai fait placé dans un caisson cryogénique à l'arrière du van pendant 58 minutes avant que les batteries ne s'arrêtent.
Don bir an için sadece hayal gücüyle mastürbasyon yapmayı düşündü, ne var ki İnternet'in sunduğu kalite ve çeşitlilik karşısında beyni kifayetsiz kalıyordu.
Don envisagea de se masturber en comptant sur sa seule imagination, mais la qualité et la variété d'Internet avaient fait de son cerveau un pâle substitut.
Kesinlikle, sadece biz varken kendime mahvedip etmediğimizi söylebilirdim vampir radarının altında kalırdık.
Exactement! Quand il n'y avait que nous, je pouvais me dire que si on faisait profil bas, sans se faire repérer par les vampires...
Claire'in 5 santim kalınlığında zırhı var.
Oh, Claire a une armure de trois pouces d'épaisseur.
Her zaman babanın gölgesi altında kalıyorsun.
Tu restes dans l'ombre de ton père.
Sonra da Sophie, senin kalıntılarında büyü kalmadığını söylediğinde düşündüm ki acaba o gücünü kullanarak ruhunu başka birisinin bedenine aktararak ölmekten kurtulmuş olabilir miydin?
Et quand Sophie a découvert qu'il n'y avait pas de magie dans tes restes, je me suis demandé... Aurais-tu pu déjouer la mort en utilisant ton pouvoir pour mettre ton esprit dans le corps de quelqu'un d'autre?
Şimdi ağaçların arkasında kalın!
Reste dans les arbres!
Hey! Ağaçların arkasında kalın demiştim!
Je t'ai dit de rester dans les arbres!
Ağaçların arkasında kalın demiştim!
Reste dans les arbres! Je t'ai dit.
Aslında, ofisimle irtibat halinde kalıp anlık gelişmeler hakkında beni bilgilendirebilirsen çok iyi olur.
Vous savez, si vous pouvez vous mettre en relation avec mes services et me tenir au courant de tout développement, ce serait bien.
- Siktiğim aracında kal.
- Ne bougez pas de là.
Onun sağında kal.
Reste à droite de cette pierre.
Beyaz çizginin arkasında kalın hanımefendi!
Restez derrière la ligne blanche, m'dame!
Köpek cinsinin en büyük örneği olan ulu kurt bile karşılaştırıldığında minnacık kalıyor.
Même le loup sinistre, qui est la plus grande espèce du genre Canis est insignifiant à côté.
Ayrıca söylentilere göre Elihu Brown'un kalıcı uşaklarından ikisi Ocak ayında hasta olmuş fakat belli sebepler yüzünden bu durumu saklamış.
Et la rumeur dit qu'Elihu Brown a eu deux de ses domestiques qui sont morts en Janvier, mais il a gardé sa secret pour d'évidentes raisons.
Her defasında aynı şeye maruz kalıyorum.
Je referais la même chose à chaque fois.
- Cebe attığının yanında sadaka kalır bu.
C'est rien à côté de ce que vous avez empoché.
Güzelliğin dehanın yanında soluk kalıyor ve güzelliğin de oldukça kayda değer ancak zekanı ortaya koyduğundan bu gibi bulmaca ve bilmeceler için yaşıyorsun.
Votre beauté n'égale pas votre génie, et vous êtes incroyablement belle, mais vous vivez pour les mystères et les énigmes qui vous permettent d'exercer votre intelligence.
Yakında kal.
- Non. Reste là.
Mezarlık sihir olmayan sınırın dışında kalıyor.
Le cimetière est hors du périmètre sans magie.
Estrella'nın çorabında sperm kalıntısı bulmuşlar.
Les collants d'Estrella avaient du sperme dessus.
Neden gecenin bir yarısında bu göt herifle uğraşmak zorunda kalıyorum ki?
Pourquoi dois-je m'occuper de ces conneries au milieu de la nuit?
Duvarlar bir metre kalınlığında beton kapıysa çift levha çelikten oluşuyor.
Les murs sont en béton, un mètre de large, et la porte a un double placage d'acier.
Her ne yanlış yaptıysam içimdeki vicdan azabı senin öfkenle kıyaslandığında bir hiç kalıyor.
Quoi que j'ai fait de mal, ma culpabilité n'est rien comparé à la tienne.
Her ne yanlış yaptıysam içimdeki vicdan azabı senin öfkenle kıyaslandığında bir hiç kalıyor.
Peu importe mes erreurs, ma culpabilité n'est rien comparée à la tienne.
Ama fosil kalıntılarına bu enfeksiyon hakkında bildiklerimi de eklediğimizde dinozorların da bunun yüzünden ölmediğini söyleyemeyiz.
Mais en regardant les fossiles enregistrés, en sachant ce que je sais sur cette infection, tu ne peux pas dire avec certitude que ce n'est pas ce qui a tué les dinosaures.
Jamaika Hanı'nda kalıyorum.
Je suis au Jamaica Inn.
Ben bu yüzden kapanlarımın yanında kalırım.
Fascinant, Mr. Corey, mais - - C'est pourquoi j'étais là...
Beş dakika kadar karenin dışında kalıyor, sonra terkediyor.
Il le sort de son sac à dos, disparaît du cadre pendant environ cinq minutes, puis s'en va.
Her neyse, kalıp sanat hakkında konuşmak isterdim ama sınav kağıdı okumam gerek.
Bref, j'aimerais rester et parler d'art, Moi je dois aller corriger quelques copies.
Hapishane olmak bunun yanında tatil gibi kalırdı.
l'enfer. La prison, c'était des vacances comparé à ça.
- Watergate bunun yanında çocuk kalır.
- Le Watergate allait moins loin.
Tartışmanın dışında kal, Cyrus.
Reste au dessus de la mêlée, Cyrus.
Biz ileri geri millete çamur atarken Reston bunun yanında pırıl pırıl kalıyor.
Pendant qu'on remue la boue, Reston reste quant-à-lui complètement propre.
Birkaç defa beni öldürmeye çalışmış bir sabıkalı hapisten çıktığında bana söylenmesi protokol gereğidir.
C'est le protocole de me dire quand un criminel qui a essayé de me tuer plusieurs fois a été relâché.
- Evde mi? Nick'in odasında. Hep Nick'in odasında kalıyorlar.
Dans la chambre de Nick Ils sont toujours dans cette chambre.
Jack neredeyse bir kamyonetin altında kalıyordu diyorum.
Jack a failli se faire écraser par un camion.
Günü geldiğinde, insanlığın iyiliği ile Katrina arasında seçim yapmak zorunda kalırsan eğer olay o noktaya gelirse Katrina'nın özgürlüğünü feda edebilecek misin?
Mais si un jour vous devez choisir entre le bien... et Katrina... Si cela arrivait, seriez-vous prêt à sacrifier sa liberté?
Cevap bu kilisenin kalıntılarında olabilir.
La réponse doit se trouver dans les ruines de cette église.