Komşu traduction Français
1,949 traduction parallèle
- komşu sayılırız dedim ya.
- On est voisins.
Hearthside 11 saat içinde, teklifin sadece 48 komşu ülke için geçerli olduğunu farkettiler.
Hearthside * a décidé, à la dernière minute que l'offre n'était valable que dans les 48 États continentaux.
Manastıra komşu bir restaurant açtı. Ondan habersiz, rahibe Larue,..
Il ouvrit un restaurant à côté des Soeurs de la Divine Magnatum, où, inconnu de lui-même,
O bölgeye komşu olan hiç bir bina yok yani orada düşmüş olamaz
Il n'y a pas d'immeuble adjacent à la propriété, donc elle n'est pas tombée d'ici.
Hiçbir şey değişmez. Senin gibi çocukların kıçına tekmeyi basarım. Sizi komşu mahallede görüyorum,... gangstercilik oynuyorsunuz, sıkı çocuklar, kolları hep katlı,... ağızlarını büzerek konuşuyorlar.
Ça m'éclate quand je vois des mecs comme toi, se la jouer gangsters, les gros durs, bras croisés, qui parlent la bouche en biais.
Laroche'un öldüğü gece hiçbir komşu gelen giden kimseyi görmemiş.
Aucun de ses voisins n'a vu quiconque venir ou sortir de chez lui la nuit où Laroche est mort.
Duvarlar kalın, az sayıda komşu var ve evler birbirinden uzak.
Les murs sont épais. Le peu de voisins qu'il y a, sont éloignés.
bizler, sizin komşu denzinleriniziz, sizlerle kardeşiz.....
Nous sommes aussi Denzins, vos dignes frères...
Aynı zamanda komşu şamandıralar ağırlıklı şamandırayı kaldırmaya yardım eder.
Simultanément, ces flotteurs maintiennent celui qui est lesté.
Savunma Bakanları'na komşu olmak pek kolay değil, öyle değil mi?
Dur d'avoir un voisin ministre, hein?
Bir Savunma Bakanı'na komşu olmak pek de kolay değil sanırım.
Pas facile d'avoir un ministre pour voisin?
Keşke ona daha iyi bir komşu olabilseydim.
Eh bien... je voudrais bien être une meilleure voisine pour elle.
Normal bir komşu.
Une voisine normale.
Bu şekilde komşu Savunma Bakanı'nın evinden bakıldığında çevre net bir biçimde görülebilecektir.
Ceci dégagera la vue sur le verger jouxtant la maison du ministre.
Bu gezegenlerin çoğunun birbirleriyle hemen hemen hiç teması yok, ama bazılarının düzenli teması var, genelde komşu gezegenlerle, ama onlar hiç etkilenmemişler.
La majorité des planètes affectées ne communiquent pas entre elles, mais certaines communiquent avec les planètes voisines non affectées.
Komşu köydendi.
Elle habitait le village d'à côté.
Yani cidden, nasıl bir tuhaf insan hayatının geri kalanını komşu kızla geçirmek ister ki?
C'est vrai, quoi. Quelles sont les chances que la personne avec qui tu passes le reste de ta vie soit littéralement ta voisine de palier?
Dün gece komşu eşinin arabasını evin önünde görmüş, gürültülü kavga sesi duymuş.
Le voisin a vu la voiture du mari devant la maison la nuit dernière, il a entendu une forte détonation dans l'allée.
Meraklı komşu olmak pek de iyi bir şey değilmiş galiba.
{ \ pos ( 192,210 ) } C'est ce qu'on gagne à être un voisin trop curieux.
Komşu bahisçi.?
- Un bookmaker?
Theresa'nın yan komşu ve Sergei hakkında bir şeyler dedi. Yan komşu Bay Taft.
Elle a aussi dit une chose au sujet de Sergei et d'un voisin, M. Taft.
Sadece bir komşu, tatlım.
Tu fais quoi, Cass?
Kahretsin, komşu!
Putain, les gars.
Hayır, sen eşcinsel komşu çocuğusun.
Non, tu es le garçon gay.
Joy ile Darnell buzdolaplarını verdikten sonra tüm komşu sinekleri için Noel erkenden gelmişti.
Une fois le réfrigérateur parti, Noël arriva en avance pour les mouches du voisinage.
Şu bizim komşu..
{ \ pos ( 192,205 ) } C'est pas le voisin
- 911'i arayan komşu siz misiniz?
- Vous êtes le voisin qui a prévenu?
- Bu kim? Çağrıyı yapan komşu mu?
- C'est le voisin qui a prévenu?
Komşu, olay yerinden ayrılan siyah bir taksi görmüş.
Le voisin a vu un taxi noir quitter les lieux.
Peki, bunun için teşekkür ederim ama ben Leonard ve sana saçma komşu hediyeleri almıştım, ben de onları kendi ağacımın altına koyayım.
Merci, mais j'ai acheté pour toi et Leonard de petits cadeaux que je vais mettre sous mon sapin.
Tarlalarını yakarak insanları hasta eden organizmalara komşu tarlalara yayılması için çok iyi bir şans verdin.
En brûlant vos champs, il y a de grandes chances que vous propagiez l'organisme qui a rendu ces gens malades aux fermes voisines.
Komşu çocuklarından biri Burada hiç çocuk görmediğini söyledi.
Un des enfants des voisins m'a dit qu'ils n'ont jamais vu d'enfants.
Cesedi bulan komşu çocuktan hoşlandık.
On a le petit voisin qui a trouvé le corps.
Liz dedi ki- - Bitişikteki komşu dedi ki, ev onbaşının ailesininmiş. - Brewer bir yıl önce taşınmış.
Si on en croit Liz, la... voisine d'à côté, la maison appartenait à ses parents et Brewer y a emménagé, il y a un an.
Komşu az önce evden çıktığını söylemiş.
On vient de la voir partir.
Komşu olduğumuz için hoşgeldiniz demek istedik.
On est venus vous souhaiter la bienvenue.
Komşu olduğumuza sevindik.
- Oui, bienvenue parmi nous.
Sonra adam çıkmış ve komşu polis çağırmaya gerek görmemiş.
Le type est parti, donc elle n'a pas jugé utile d'appeler la police.
Genç komşu 10 dakika önce Gerald'ın arabasıyla geldiğini söyledi.
Le gamin d'à côté a confirmé que la voiture de Gérald était là depuis 10 min.
Bu, arkadaşı için endişe eden bir komşu olabilir.
Il peut s'agir d'une voisine... qui se met à douter d'une amie.
O zaman.. görüşürüz komşu.
Alors... à un de ces jours, voisine.
Ama bir komşu için.. Gece tam planladığı gibi geçmişti..
Mais pour un seul riverain, tout s'était déroulé comme prévu.
Görünüşe göre komşu olacağız Lane.
On dirait qu'on va être voisins, Lane.
Sonra görüşürüz, "komşu".
Bon, Je garderais un oeil pour vous, voisine.
Şu komşu olayını da fazla kafanıza takmayın.
Et ne vous en faites pas au sujet de ce voisin.
Komşu yoktu.
Je confirme, on n'a rien eu.
Komşu kedi.
Le chat des voisins?
Hayır, komşu.
Non, c'est le voisin.
Raporları değiştirmeye başlarsam, hapishane hücresinde sana komşu olurum. Artık bu senin işine yaramaz.
COEFFICIENT OF DRAG
Komşu olabilir.
Un voisin.
İnsanlar ilaçlarını yardımsever komşu eczacısından almıyor artık.
Les gens ne font plus leurs achats chez le pharmacien du quartier.