English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ K ] / Kırılmış

Kırılmış traduction Français

3,775 traduction parallèle
Kafatası, burnu ve elmacık kemiği kırılmış.
Fractures du crâne, du nez, des pommettes.
Kaburgalarından biri, son bir ay içinde kırılmış.
Une blessure à ses côtes ne pouvait pas dater de plus d'un mois.
Kalbi kırılmış olmalı.
Cela a du lui brisé le coeur.
Galiba boynu kırılmış.
Il semble que son cou soit brisé
Farı kırılmış.
Il a laissé un phare, je vais remonter la piste.
Biri pompaların olduğu yerde, buradaki de kırılmış.
Une pour les pompes. L'autre ici a été fracassée.
Elleri kırılmış, kaburgası çatlamış.
Une main fracturée, des côtes cassées.
Ona yardım ettim çünkü çizmesinin topuğu kırılmıştı.
Je suis allé vers elle parce que... le talon de sa chaussure s'est cassé.
Mağazada kendinden geçmiş bir halde görünmek istemedi. Ben de çizmesinin topuğunu kırarak kendi kırılmış gibi gösterdim.
Elle ne voulait pas être vu bouleversée dans le magasin, donc j'ai cassé le talon de sa chaussure pour qu'elle ai l'air d'avoir eu un accident.
Peki kırılmış olanı şimdi nasıl tamir edeceğiz?
Comment réparer ce qui a été cassé?
Dean, elimizde olan tek şey şifresi kırılmış kredi kartları.
Dean, tout ce qu'on a à notre nom ce sont quelques cartes gold hackées.
Şifresi kırılmış kredi kartlarımız, 2000 dolar ve Costco üyeliği var.
Oh, bon, on a ta carte de crédit piraté, 2000 $, et... membre de Costco. Beau :
Hayır, kalbi kırılmış.
Non, il a le coeur brisé.
Frank Bertinelli'nin sağ kolu olan Nick Salvati birkaç adamıyla birlikte boynu kırılmış olarak bulundu.
Nick Salvati, le bras droit de Frank Bertinelli, a été retrouvé avec la nuque brisée avec quelques uns de ses hommes.
İçinin yandığını biliyorum, evlat ama bir gün tekrar seveceksin çünkü zaman kırılmış kalbine merhem olacaktır.
Je sais que ça fait mal mon petit gars, mais tu aimeras de nouveau un jour, parce que le temps soigne les coeurs brisés.
Pnömatoraksın * üç kaburgan kırılmış ve beyin sarsıntısı geçirmişsin ama doktor iyi olacaksın diyor.
Vous avez un pneumothorax, trois côtes cassées et une commotion cérébrale, mais le docteur a dit que tu iras bien.
Yıllar boyunca kalbi kırılmış o küçük kız için, bunu başarmak zorundayım.
Je dois bien faire pour la petite fille qui a eu son coeur brisé, année après année.
Kırılmış.
C'est cassé.
Belim kırılmış olabilir.
Mon tour de taille a presque disparu.
Çok eşya taşımadım ama tırnaklarımın hepsi de kırılmış.
Tous mes ongles sont partis après juste un petit déménagement.
Lanetin kırılmış olması lâzım.
Le sort devrait être brisé.
Pencere bizim çekicimiz kullanılarak kırılmış.
La fenêtre a été cassée avec notre marteau.
Pencerenin önünde bir kaç parça kırılmış cam parçası vardı.
Il y a des particules de verre sur la tête qui correspondent au verre cassé de la fenêtre.
Ölüm sebebi, kırık bir boyun. Omurganın C-6 ve C-5 bölümü kırılmış.
La cause de la mort est dû au cou brisé, au niveau des vertèbres C6 et C5.
Evet ve görünüşe göre parmakları teker teker kırılmış ki kaba ama etkili bir işkence yolu.
Oui, il semblerait qu'on lui ai cassé les doigts un par un, une cruelle, mais efficace méthode de torture.
- Dala bak! - Kırılmış işte.
- Elle est cassée.
Kırılmış ve örselenmiş.
Brisées et meurtries.
Tamam, karın üzerinde dev izleri ve kırılmış şeker çubukları var.
Ok, Il y a la piste de l'ogre et un sentier de cannes à sucre cassées dans la neige.
Dişi mi kırılmış?
On la lui a arrachée.
- Bu bir heykel. Evet, bir grup kırılmış fayans gibi görünmüyor mu?
Ça ne ressemble pas à du carrelage brisé?
Kaçırılanların hepsini sorguladık. Çoğu kaçırılmış.
la plupart sont des fugueurs.
Gideon adında, San Diego'lu, 14 aylık bir çocuk için açılmış bir blog okudum. Aylardır kalp-ciğer cihazına bağlı yaşıyormuş çünkü kalp kapakçığı çok ufakmış.
Je lis ce blog à propos de ce bébé nommé Gideon à San Diego qui a été branché à un respirateur pendant des mois parce qu'il avait besoin d'une minuscule valve dans son coeur.
- Neye canı sıkıldı acaba. - Yeterli delil olmamasına sıkılmıştır.
Sûrement nous vu qu'on a pas suffisamment de preuves.
Bazı kızlar... Kızlardan bazıları işlerini kaybedeceğini hissedenler hep ofisine çağırılmış.
Des filles, certaines filles, celles qui pensent qu'elles vont perdre leur travail, elles sont appelées à son bureau.
Ortaokuldayken fen projeleri için girdiğim tüm laboratuvarlarda, ısı ve ışık veren tüm deneysel patlamaları yapmaya bayılmışımdır.
Nah, j'ai aimé les variables de combustion depuis que j'ai explosé la salle polyvalente pour la foire des sciences de mon collège.
Dünya, kırışıklıklarla sarılmış.
Les plis sont la plaie de l'humanité.
Zeki bir şekilde reklamların arasına sıkıştırılmış ilk başta 5 farklı hikayeymiş gibi gösterilen ve sonu çok güzelce birbirine bağlanan büyülü sezon.
Cette saison magique où apparemment 5 histoires séparées sont intelligemment compressées entre des pauses commerciales et ensuite attachées toutes ensembles comme un joli ruban.
Ama frekans göstergesi sıkıştırılmış.
La molette de réglage est bloquée.
Linux'da saniyede 28,6 milyar şifre kıran hızlandırılmış bir GPU oluşturdum.
J'ai créé un GPU sous Linux. 28 milliards de mots de passe à la seconde.
Hazır konu açılmışken Jess, eşofmanı bu kadar sıkılaştırmaya gerek var mıydı?
Justement, - serre moins le pantalon. - Non.
Başarısızlık oranınız % 75'e çıktığı için geçen sene deneysel bir çalışmanız sonlandırılmış. Yenilik beraberinde bazı riskler getirir.
L'année dernière l'hôpital vous a forcé à arrêter d'effectuer une procédure expérimentale lorsque vous accumulé de 75 % taux d'échec.
İnsan neden kırık floresan lambaları, bakır boru ve kullanılmış cıvata biriktirir ki?
Et pourquoi il gardait un tube fluorescent cassé, un tuyau en cuivre et un boulon d'ancrage plié?
Evet, kolum kırılmış.
Oui... bras cassé.
Bayan Channing onu J. Crew kataloğundan... aşırı beyaz olduğu için çıkartılmış bir kız gibi görmeni istiyor. Bayan Channing mi?
Mlle Channing veut que tu la vois comme la fille qui a été coupée du catalogue de J. Crew ( Styliste ) pour être trop blanche.
Satılmak için kaçırılmış bir kız var.
Une fille a été enlevée et mise en vente.
Asılmış. Bir kutunun içine tıkıştırılıp ara sokağa bırakılmış.
Il avait été suspendu, abandonné dans une ruelle, coincé dans une boîte.
Glabella üzerindeki oluşan birçok yayılmış kırık hatlar, çene kemiğinde son bulmuşlar.
Plusieurs lignes de fractures rayonnantes provenant de la glabelle, se terminant par des lignes de fracture sur le maxillaire.
Böylesi bir saygısızlık için ayrılmış bir ceza vardır.
Il y a une punition spéciale pour une telle impudence.
Benden çoktan sıkılmıştır bile.
Elle s'ennuie probablement déjà avec moi.
Mavi Şahin bir muammadır demek. Kesinliğin imkansızlığında kapana kısılmış bir hayat sürüyor.
Que le Blue Falcon est une énigme, qui vit sa vie pris au piège de l'impossibilité de la certitude.
New York'ta yaşamak kapana kısılmış fare gibi olmaktır.
New York. Des rats dans un labyrinthe.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]