English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ O ] / Ofiş

Ofiş traduction Français

2,958 traduction parallèle
Yani bu ofis işleri gerçekten ilgi çekici.
Je veux dire, hey, c'est... c'est... ce travail de bureau est vraiment intéressant.
Sana bütün verdiklerimden sonra, Kariyerin, bu ofis, öz kızım!
Après tout ce que j'ai fait pour toi... ta carrière, ce bureau, ma propre fille!
Bu ofis alanında değil.
Pas sur ça.
Ben ofis alanından bahsetmiyorum.
Pas sur les bureaux. Je ne dis pas que je le peux.
Daha fazla gücüm olduğunu söylüyorum ve daha küçük bir ofis almaya razıyım.
Je dis que j'ai plus d'influence et que je suis prête à prendre un bureau plus petit.
Bu ülkedeki en yüksek ikinci ofisten bahsediyoruz ki bir gün bu ülkedeki en yüksek ofis olma ihtimali taşıyandan.
On parle là du second poste le plus important du pays, qui pourrait un jour être le bureau le plus important du pays.
Öğleden sonraki randevularımı iptal et. Bir süre ofis dışında olacağım.
Décalez mes rendez-vous, je dois m'absenter.
Pazarlamadaki Andy de ofis dekorasyon polisi tarafından benzer bir ziyaret alacak.
Andy du service marketing va avoir une visite similaire du bureau de la décoration.
- Oval Ofis'in altı metre ötesi.
L'aile ouest.
Şimdi de ofis ilaçları ihtimali var.
D'accord, ça confirme l'hypothèse des médicaments.
Yarı zamanlı çalışan bir avukata ofis vermeye gücümüz yetmiyor.
On ne peut pas s'offrir un bureau occupé à mi-temps.
Yakında gerçekten kendi ofis binanı yapacak gibi görünüyorsun.Tebrikler!
On dirait que vous allez avoir un gros succès bientôt. Félicitations.
Alçalt sesini, burası bir ofis.
Baisse d'un ton, c'est un bureau.
Oval Ofis'le gözümü korkutmaya çalışıyorsan...
Si tu essais de m'intimider avec le bureau ovale...
Dinleyin. Ofis adına tüm kararları kendilerinin alacağına karar verdiler.
Les gars, écoutez, ils viennent de décider qu'ils allaient prendre toutes les décisions concernant le cabinet
Artık başka bir ofis beni almaz.
Plus aucune pratique me fera m'assumer
Ofis düzelecek.
La clinique s'en sortira.
Bu ofis muhteşem.
Ce bureau est drogué
Bu ofis aynı büyük tinerli bir kese kağıdı gibi.
Ce bureau est comme un sac de grande soufflant.
Durumu o kadar vahim ki durumuna özel ofis malzemeleri almış.
Le sien est si terrible qu'il a acheté des affaires de bureau adaptées :
Oval Ofis'e geliyor ve silahlı.
Il se dirige vers le bureau oval et il est armé.
Beni ofis angaryalarıyla meşgul etmeyin yoksa kağıttan ev yaparım.
Me donnez plus de corvée. Je vais construire une petite maison en papier.
Oval Ofis'te mi?
Dans le bureau ovale?
Oval Ofis'teyse...
Si elle est dans le bureau ovale...
- Evet efendim. Anladığım kadarıyla Oval Ofis'te de kamera var.
Et j'imagine qu'il y a des caméras dans le bureau ovale.
Gizli servis onu Oval Ofis'ten alıp bodruma mı attı yani?
( Ashley ) Donc les services secrets l'on arrachée du bureau oval et l'on juste jetée au sous-sol?
Sally Langston, Oval Ofis'in kapısını zorluyor.
Sally Langston frappe à la porte du bureau oval.
Charles Nehri'nin yanında ofis, ticaret ve yaşam alanlarını buluşturan üç kule yükseliyor.
Trois tours avec des bureaux combinés, de la vente aux détails, et un espace de vie à coté de la rivière Charles.
Vanowen için yeni ofis aramaya ilk sizin başlamanız çok şaşırtıcı değil.
Rien d'étonnant à ce que vous soyez la première à diriger les recherches pour le nouveau bureau de Vanowen S.C.
Peki, o zaman sizin ofis deponuzda ne işleri vardı, Bay Case?
Alors que font-ils dans vos archives, M. Case?
Özür dilerim. Burayı ofis sanmıştım!
- Je croyais que c'était le bureau.
Öyle bir ofis değil.
Ce n'est pas le bureau.
Ofis partisi var.
Fête au bureau.
Bana etrafındaki ofis binalarını göstersene.
On va donc passer par au-dessus. Montre-moi les tours de bureau autour.
Bu nedenle ofis binasını tiyatronun üzerine inşa etmek zorunda kalmışlar.
C'est un monument classé. C'est pour ça qu'ils ont construit l'autre tour de bureau au dessus de celui-ci
Bölgenin simgesi olan bir bina. Bu nedenle ofis binasını tiyatronun üzerine inşa etmek zorunda kalmışlar.
C'est pour ça qu'ils ont dû construire l'autre tour de bureau au-dessus de ça.
Yakılmayan hangi ofis kaldı?
Quelle branche n'a pas encore été touchée?
Lazar Ofis'ten dediklerine göre seninle çalışmak için can atıyormuş.
Chez Lazar, ils m'ont dit que c'est dingue de travailler avec vous.
Lowery Ofis'te Tweed parfümünü sürüyor.
Au bureau elle met un parfum bon marché.
Shurlock Ofis de merak ediyor.
Oui, pour vous et chez Shurlock aussi.
Shurlock Ofis'ten icazet aldık.
On a le visa de la censure.
Ben bir ofis yöneticisi olmama rağmen iş dünyasında çalışıyorum.
J'avais l'habitude de travailler dans le monde de l'entreprise... comme chef de bureau.
Hepimizi aynı binada tutuyorlar yani bütün ofis birlikte yaşıyoruz ama ben şimdiden iyi ve güçlü arkadaşlar edindim
On habite tous le même immeuble. On travaille ensemble et on vit ensemble. Je me suis fait de bons amis.
Başkan bugün güvenle Oval Ofis'e döndü. G.I Joelar onuruna düzenlenen töreni yönetecek.
De retour dans le Bureau Ovale, le Président va honorer les Joe.
Ofis olduğunu biliyorum ama diğer yerler de var burası ne için?
Oui, je sais que c'est ton bureau, mais t'en as plein d'autres, des bureaux, alors il sert à quoi, celui-là?
Daha iyi bir ofis açtık.
On a eu un bureau plus grand.
"saldırgan," "utangaç," "ofis manyağı," "terk edilmiş," "kibirli," "alıngan," "komplocu,"
"ouvertement hostile", "évasif", "coincé", une "épave", "arrogant", "susceptible", "conspirateur"
Sadece ofis dışında kullanırsın.
Mais pas au bureau.
- Bu test gibi sıkıcı ofis zırvalıklarında yardım edeceğini söylemiştin.
Les corvées, tu me remplaces.
Beyler, yeni ofis koltuklarımız geldi.
Messieurs, les nouveaux fauteuils de bureaux sont arrivés.
İki üç ofis olduğunu sanıyordum.
Je pensais que c'était un petit bureau.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]