Oyalanma traduction Français
217 traduction parallèle
Fazla oyalanma.
"Fais vite."
Öyleyse, yürümene bak. Çığlık atarak oyalanma.
Continuez votre balade.
- Sen de fazla oyalanma, Zan.
- Ne tarde pas trop, Zan.
- Haydi dostum. Oyalanma.
Au boulot, camarade!
Evet ama bu sanki kolay bir hedefi vurmak gibi. Oyalanma!
Oui, mais c'est comme le tir aux pigeons.
Jim, oyalanma da aç şu kapıyı.
Allez, Jim, ouvre la porte.
İşin bitince maç izleyeceğim diye orada oyalanma.
Quand tu as fini, tu traines pas là - bas tu vas pas voir de foot.
Oyalanma!
- Arrête de gagner du temps
Tavsiyeyi dinleyip git, Haifa'da oyalanma, başın belaya girer.
Ecoutez mon conseil, allez-y. Ne traînez pas à Haïfa. Vous aurez des ennuis.
Hadi, oyalanma.
Arrête, te fais pas prier.
Subert Alley'de dur, sepetini ve elmalarını alıp gel. Ve sakın yolda oyalanma, tamam mı?
Arrête-toi pour ramasser la vioque et ses pommes et t'arrête pas en chemin.
Lütfen çok oyalanma, baba.
Ne sois pas long, Papa.
İşine dön. Etrafta oyalanma.
Au boulot!
Haydi, çocuk, oyalanma!
Gamin, tu te grouilles.
Tüm gece orada oyalanma, Nestor Patou.
N'y passe pas la nuit, Nestor Patou.
Daha sonra açıklarım. Çok oyalanma. Görüşürüz.
Oui, oui, ben, je t'expliquerai, grouille-toi...
Sakın çok fazla oyalanma.
Ne sois pas trop longue.
Bu her ikimiz içinde sadece bir oyalanma olurdu.
Nous c'est une passade.
Oyalanma, kafanı kullan.
Tu as perdu assez de temps, alors mets toi au boulot.
Haydi oyalanma.
Accrochez-vous!
Bak seni sağ sağlim eve getirdim, kılına zarar gelmedi dışarıda fazla oyalanma, bu düşündüğünden daha tehlikeli
Rentre chez toi, maintenant, Je t'ai rien fait, tu vois! Dis bien à ton beau-père de ne pas venir sur mon territoire, j'irai pas dans le sien.
32 km'lik bir alan içerisinde. Ayın çevresinde yörüngeye gir Pilgrim. Oyalanma.
Elle est dans un rayon de 30 km.
Oyalanma geçiyor zaman Didinip uğraşırken sen
Ne passe pas tes jours A pisser toute la saison
Sen ne yapıyorsun öyle? Oyalanma demedim mi sana?
Tu perds ton temps à jouer.
Buna "Oyalanma Saati" denir.
On appelle ça "l'heure de mise en attente".
Söylemeleri gerekir. 1 saat 20 dakika uçuş, 30 dakika oyalanma.
ils devraient dire : 1 h20 de vol et 30 minutes de mise en attente!
Oyalanma.
Ne traîne pas.
- Sakın oyalanma.
Ne blague pas, Mike!
Sakın oyalanma.
Ne perdez pas de temps.
Oyalanma da son 500 dolarım için desteyi kes.
Tu coupes les cartes pour mes derniers 500 $?
Birine borcun varsa oyalanma.
Quand on doit de l'argent, on ne fait pas de bêtises.
Hadi Basil, oyalanma.
Allons-y, ne traîne pas.
Marlene! Şu bizim eski tüfeği getir, oyalanma sakın!
Marlène, apporte le vieux fusil de chasse!
Hadi tatlım, oyalanma.
Allez, trésor. Ne sois pas triste.
Sakın oyalanma, tamam mı?
Ne traîne pas!
Tamam ama oyalanma.
D'accord, mais dépêche-toi.
Data, oyalanma!
Data, allez droit à l'essentiel!
Sakın oyalanma.
Ne reste pas trois plombes.
Oyalanma!
Ne reste pas derrière!
Fazla oyalanma.
Fais vite!
Başla. Bütün gün oyalanma.
Tu attends le déluge?
Kaç git! Öyle donakalmış oyalanma!
Sauve-toi, va-t'en, sors de ta stupeur!
Bu öğleden silahsız dövüş eğitimi yapmak, gece de devriye gezmek zorundasın. Altıncı dersten sonra doğruca buraya gelmeni ve ev ödevini yapmanı tavsiye ederim. Arkadaşlarınla oyalanma.
Tu as combat à mains nues cet après-midi et patrouille ce soir, alors reviens ici, fais tes devoirs et ne traîne pas avec tes amis.
"Oyalanma" nın sözlük anlamına baktın mı bilmiyorum.
Je sais pas si t'as cherché le mot "déconner" dans le dico.
Oyalanma, programımın gerisindeyim.
Ne traîne pas. Je suis déjà en retard.
Oyalanma.
Ne t'attarde pas trop.
İçeride sakın fazla oyalanma.
Tu poses tes questions et tu ressors!
İçeride fazla oyalanma.
N'y reste pas trop longtemps.
Tono, oyalanma!
Vite!
Bak, oyalanma.
- Je me retiendrai.
Hadi ama, bunlarla oyalanma.
Sparky, je suis assis ici à côté de la veuve Halligan. Ma petite Dodo?