English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ P ] / Parçalanmış

Parçalanmış traduction Français

1,175 traduction parallèle
Motor egzozu da parçalanmış görünüyor.
Ca a touché le moteur. Vous voyez?
Araba parçalanmış, çocuk kanlar içinde... Anladın mı durumu?
La caisse en miettes, le mec en sang.
Antoine Jousse'nin kafası parçalanmış kan gölü olmuş...
Jousse, crâne fracassé. Le sang qui coule de partout.
Detektif Levesque'nin cesedi bulunmuş. Parçalanmış haldeymiş.
Le corps de l'inspecteur Levesque a été trouvé, mutilé.
Göğüs bölgesinde 26 yara ve göğüs kafesi parçalanmış. 32 bıçak yarasına ek olarak göğüslerde tahribat.
Vingt-six plaies sur la poitrine... et des marques suggérant 32 coups de couteau... et une mutilation de la poitrine.
Adam parçalanmış.
Tu l'as charcuté.
Çok fazla parçalanmış... Çalışması önemli değil.
Monsieur Hunton, nous vous attendions.
Fakat doğrulanmayan bir habere göre... Yaşları arasındaki kadının... vücudu gaddarca parçalanmış.
De source non officielle, la victime, une femme d'une trentaine d'années, aurait été sauvagement mutilée.
Bir ara, eyaletin güneyinde bulunan parçalanmış cesedin sen olduğunu sandık.
On a cru qu'il vous avait coupée en morceaux.
Bates Street'de iki ceset bulundu. Bir adam parçalanmış.
On a trouvé deux corps à Bates Street dont un mis en pièces.
Benim de en sevdiğim ressam, etrafında kimsenin anlamadığı hayallerle parçalanmış.
C'est aussi mon peintre préféré. Déchiré par des visions que nul autre n'appréciait...
Ellerimi uzatsam sana dokunabilirdim... Biliyorum ve parçalanmış zaman yeniden bütünleşirdi.
Si je tends la main, je te touche... et le temps m'est rendu tout entier.
Distal uyluk kemiğinde parçalanmış kırığa benziyor ve pazı kemiğinde bir...
On dirait une fracture du fémur distal... - et un humérus déboîté...
Mittelschmerz, Pİ, endometriyoz parçalanmış yumurtalık kisti de olabilir.
Mittelschmerz, salpingite, endométriose... abcès ovarien, pour n'en nommer que quelques-uns.
Cam parçalanmış. Felaket.
Son état s'aggrave vite.
Tanrım! Spor sayfasında, parçalanmış kurabiyeler var.
Il a écrasé les cookies dans la page des sports.
Bir tanesi ona doğru geldi. Parçalanmış kolları ile kucaklayamadı. Ve ona yardım edemedi.
L'un d'entre eux s'avance vers lui... ses bras mutilés se tendent... et malgré lui, il se détourne, effrayé.
- Sadece bir kurban bulunabilmiş,... fakat kadının vücudu otopsi yapılamayacak kadar parçalanmış.
- On n'a retrouvé qu'un corps. Mais trop décomposé pour réaliser une autopsie.
- Gördüğümüz her neyse parçalanmış değil.
- Ce n'est pas de la décomposition, ici.
Final sınavınızdaki notunuz, parçalanmış bir domuz embriyosunu çiziminize göre verilecek.
Pour cet examen, la moitié de la note sera basée sur votre schéma après la dissection d'un embryon de cochon.
Parçalanmış gazete ihtiyaç duyulan besini ve gerekli mürekkepleri içeriyor.
On y trouve des fibres et des encres essentielles.
Hava taşıtı parçalanmış. Mahalde sağ kalan yok.
L'avion s'est désintégré.
Ön kapakta hala kan var. Sanki bir nehir gibi akmış. Ön cam tamamen parçalanmış.
Il y avait encore du sang sur le capot... comme des petits ruisseaux de soie noire... coulant en direction de la gouttière des essuie-glaces.
Onun parçalanmış iskeleti çantana ne kadar altın doldurdu? Bu seni ilgilendirmez.
Combien d'or as-tu tiré de sa carcasse en lambeaux?
Tamamen parçalanmış, değil mi?
Il est tombé en morceaux, hein?
Ama Victoria Dahl öldükten sonra,... evet ben göğsümde taşıdığım bu kalpte.. ... parçalanmış, gözyaşı dolu, korkmuş, yanmış yumru şeyde..... bir başka kadına yer olabileceğini sanmıyordum orası kalbinin gerçekten attığı yer işte.
Mais après Victoria Dahl, Et bien, je ne crois pas... que j'arriverai a faire de la place pour une autre femme dans... ce vide effroyable, cette crevasse, ce misérable,... trou béant dans ma poitrine... où le coeur d'un homme a déjà battu.
Aortu parçalanmış. Dikişleri tutmuyor. Kahretsin.
Son aorte se désagrège et rejette les points de suture.
Nasıl bir insan olduğunu hissettim. Acısı tarafından tamamen boğulmuş. Kederiyle parçalanmış...
Il était si humain, accablé de douleur et de peine.
Parçalanmış.
Elle est en morceaux.
Haklı bir davada senden üstün bir düşmanla savaşmak,... yenilmiş ve parçalanmış bir halkı zalim bir saldırgandan korumak için fırsatın olacak.
La chance de combattre un ennemi supérieur pour une cause juste. De protéger un peuple vaincu et brisé d'un agresseur sanguinaire.
Bir tür yardım sinyali alıyorum. Parçalanmış.
Je capte une sorte de signal de détresse fragmenté.
Boyun omurgası tamamen parçalanmış.
La fracture des cervicales semble être d'origine manuelle.
Duyduğuma göre tüm gençlerin yüzleri son kurbanınki gibi parçalanmış.
Tous jeunes, et le visage mutilé. - Comme la dernière victime, apparemment.
Bir kase kadar parçalanmış buğday, buharda pişmiş tost ve dodo yumurtası.
3 petites cuillères de céréales quelques toasts et un oeuf de dodo.
İçerisi kan ve parçalanmış vücut parçası dolu.
Il y a des bouts de corps partout.
Yaranın kenarı parçalanmış.
Voyez comme le bord est déchiré?
Ama bu sevgilisinin parçalanmış bedenin parmaklarıydı. Ağacın üzerine asılmış, rüzgarda sallanıyordu.
En faite c'est le bout des doigts du corps mutilé de son ami qui se balance de l'arbre au souffle du vent.
Bir haftada tam yedi parçalanmış vücut.
Sept décapitations en huit jours.
Bu süreç içinde başın alt kısmı parçalanmış ve arka kısmında büyük bir oyuk açılmış. Sanki kafatası kemiği kavranmış ve koparılmış gibi. Geride belki sekiz santim çapında bir delik kalmış.
Toute la portion occipitale de la boîte crânienne et la moitié du pariétal ont été défoncées, et semble-t-il arrachées, laissant un orifice de quatre pouces de diamètre.
Dell, parçalanmış tenis kitabında onun parmak izleri olmalı.
Dell doit avoir laissé ses empreintes sur le livre de tennis déchiré.
Bayağı parçalanmış.
Gros dégâts.
Yoğun Bakım'dan parçalanmış anevrizma geliyor.
Une dissection d'anévrisme descend de la Réa.
Yüzü, yakından ateşlendiği için parçalanmış.
Il a été défiguré par un coup de fusil à bout portant. Même topo :
Bir vakada, dil kemiği parçalanmış civata keskisiyle ezilmiş.
Une victime, l'os hyoïde brisé. Broyé avec un coupe-boulons.
Parçalanmış gibi görünüyor.
Des empreintes. Il est par là.
Kemiği çevreleyen doku parçalanmış.
Les tissus tout autour sont déchirés.
Adamlardan birinin kanlı ceketini parçalanmış halde bulduk.
On a retrouvé une veste d'homme ensanglantée et lacérée.
Hepsi bunun gibiler... kılıçlar, kalkanlar, zırhlar... tam ortadan parçalanmış.
Tranchés net. Epées, boucliers, armures. Tous en pièces.
Dişlisi parçalanmış!
Les vitesses sont foutues.
- Kafatası parçalanmış.
- Crâne fracturé.
Parçalanmış sığırlar.
Les mutilations.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]