Problem traduction Français
7,473 traduction parallèle
Bizi bagaj bölümüne götür. Başka problem çıkartmayacağız.
Conduisez-nous dans la soute, et nous ne ferons plus d'histoires.
Sanırım bir problem var.
S'il vous plaît. Il semble y avoir un problème.
Bir problem yok.
Il y a... C'est... - Non.
Problem neyse bir daha olmayacak.
Et ce problème... ça n'arrivera plus jamais.
Şüphesiz bu sadece fiziksel bir problem değil.
Donc, ce n'est clairement pas un problème physique.
Performansla alakalı hiçbir problem yaşamamıştı ama o gece, annesinin mendilini minderlerin arasına tıkılmış biçimde buldu, annesinin parfümü kokuyordu ve bunun sonu oldu.
Il n'avait jamais eu aucun problème de performance, mais cette nuit là, il a trouvé le mouchoir de sa mère coincé entre les sièges et sentant encore son parfum. Et c'était la fin.
Yani bu senin için problem mi?
Est-ce que c'est un problème pour toi?
Sinirine dokunabilmesi özel bir problem.
Ça peut vous contrôler, ce genre de problèmes.
Yine lafınızı böldüğüm için özür dilerim, doktor. - Ama "orgazm" problem.
Désolé de vous interrompre encore, mais "orgasme" est un problème.
Bunu bir problem olarak görmüyor musun?
Vous ne voyez pas ça comme un problème?
Seni kabulleniyorum, problem ne olursa olsun...
Je vous accepte, peu importe vos problèmes.
Tatlım, problem sen değilsin, onlar.
Chéri, ce n'est pas toi, c'est eux.
Blair artık ikimiz için de bir problem.
Blair est un problème pour nous deux.
Bu hepimiz için ciddi bir problem teşkil eder.
Ce qui nous pose un problème à tous. Ce business devrait nous revenir.
Problem ne bilmiyorum ama Glee Club'ın ihtiyacı olan parayı,
Je ne sais pas quel est le problème, mais peu importe l'argent dont le Glee Club a besoin,
Bir problem mi var?
- Il y a-t-il un problème ici?
Hastalık sonrasında beynin ön tarafına doğru ilerleyerek Mantıklı düşünmemizi ve problem çözmemizi Sağlayan nöronların yok olmasına neden olur.
La maladie progresse alors dans le lobe frontal du cerveau détruisant les neurones responsables de la pensée logique et de la résolution de problèmes.
- Senin sorunun ne? - Eğer problem paraysa, Traktörümü veya
- Si c'est l'argent le problème, je peux vendre mon tracteur.
Bu önemli ve aynı zamanda..... eski bir problem.
C'est un vrai problème. Et il n'est pas nouveau.
Sana çözmek için bir problem buldum,... yaptığın herşeye rağmen... uyarmaya devam ediyor.
Tu es un défi, qui, malgré tout ce que tu as fait, continue à me stimuler.
"Zor" derken problem çözmek anlamında demedim. Duygusal olarak zor demek istedim.
Je ne pensais pas à l'aspect affaire, mais au côté émotionnel.
Nasıl bir problem?
On s'occupe du "comment".
Problem nedir?
Un problème?
Şu anda bize para vereceksin yoksa problem çıkaracağız.
Donnez-nous du fric maintenant ou on va avoir un problème.
Problem de bu senin gibi bir adamla uyumlu olmam.
C'est ça, le problème... d'avoir un vécu avec un homme comme vous.
Anlayabileceğin gibi bu bizim için büyük bir problem.
Comme vous pouvez l'imaginer c'est un gros problème pour nous.
Problem?
Problème?
Çift hareketli tetik problem olmuyor mu?
Pas de souci avec la double action?
Bu yeni mallarla çok büyük bir problem olmamalı.
ça ne devrait pas être un problème avec notre nouveau butin.
Kokainin bir problem olduğunu mu sanıyorsun?
Vous pensez que la cocaïne est un problème.
- Evet, oğlunu bırakmak problem değil ama.
Ouais, mais abandonner ton fils... ça, pas de problème.
Hiç problem olmaz dostum.
No blemo, mi amigo.
- Bir problem mi var?
- Quelque chose te tracasse?
Tek problem bunu yaparken yaşlanıp öleceğiz.
Le seul problème est que nous serons mort de vieillesse avant d'avoir fini.
Orada bir telefon var. Eğer bir problem olursa ara lütfen.
appel si il y a un problème.
Problem neydi?
Quel était le problème?
Problem şu ki, Peralta'yı hesaba katmamıştık.
Le problème est que nous n'avons pas pris Peralta en compte.
Tek problem buraya yılda sadece bir kez girebiliyorum.
Le seul problème est que je ne peux y accéder qu'une fois par an.
O zaman hiçbir problem yok, değil mi?
Alors nous devrions avoir aucun problème, Devrions-nous?
Problem mi var?
Tu as un problème?
Bu davada bir problem olabilir.
- dans son enquête... - Ça pourrait être un problème.
Düşük seviyedeki haydutlara saldırdığın sürece yöntemlerin benim için problem değildi ve kaçmana izin veriyordum.
Tant que tu attaquais de la petite racaille, peu m'importaient tes méthodes. Je te laissais faire.
Bu daha da büyük bir problem.
- C'est un problème plus profond. - Ok, Tiens bon, tiens bon.
Büyük bir problem var.
On a un gros problème.
- Problem yok. - Harika.
- Pas de problème.
Bir şey problem olacağı zaman Javier bizi uyarır.
Quand quelque chose est sur le point de se passer,
Bu kesinlikle bir problem gibi duruyor.
Ca ressemble a un problème.
Problem değil.
PAs de problème.
Kırmızı ise "telsiz irtibatı yok ve problem var" demek.
Rouge veut dire pas de radio, mais il y a un problème.
Yetkililerle ufak bir problem çıktı.
Un petit contretemps avec les autorités locales.
Problem degil.
De rien.