Sen de biliyorsun ki traduction Français
441 traduction parallèle
Sen de biliyorsun ki senin görevin dikkatini işine vermek.
Ton devoir est de faire ton travail.
Bak, Marie, sen de biliyorsun ki böyle bir şey yok.
Marie, tu sais que ce n'est pas vrai.
Sen de biliyorsun ki Costillo eski kafalı son çete lideriydi.
Costillo était le dernier gangster de l'ancien temps.
Sen de biliyorsun ki, bir gammaz olduğunu düşünüyoruz.
Quelqu'un l'a trahi.
Hayatım, sen de biliyorsun ki benden sır çıkmaz.
Vous me connaissez, je suis une tombe!
Tom, niçin bana destek çıkmıyorsun? Sen de biliyorsun ki...
Pourquoi ne dis-tu rien?
Sen de biliyorsun ki, O güçsüz bir gemi ve öksüz... ama senin hizmetkarın olmayı arzu ediyor.
C'est un pauvre vaisseau, une indigente, tu le sais. Elle veut être ta servante.
Sen de biliyorsun ki, altın sadece Sarı Dağ'da çıkıyor.
Vous savez très bien que le seul or á prendre est sur Yellow Mountain.
Sen de biliyorsun ki berbat bir inişti.
Cétait terrible, tu sais.
1000 feet. Sen de biliyorsun ki bir uçaksavar 5,000 feetten alçaktaki her uçağı vurabilir.
La lutte anti-aérienne abat les avions volant en dessous de 1500 mètres.
Sen de biliyorsun ki sabrım taşmak üzere.
Ma patience est à bout, je vous préviens.
Sen de biliyorsun ki, para kaybeden herkes hile yapıldığını söyler.
Tous ceux qui perdent croient qu'on triche.
Çünkü, sen de biliyorsun ki aradıkları kişi sensin ben değil.
Parce que, voyez-vous... on vous recherche. Mais moi, je n'intéresse personne.
- Meredith, sen de biliyorsun ki sadece...
- Meredith, tu sais bien que...
Sen de biliyorsun ki, kesinlikle başaracağını, hayalini gerçekleştireceğini umut etmiştim.
J'aurais aimé que vous réussissiez, que votre rêve se réalise.
Paraya ihtiyacın varsa sana borç verebiliriz. Ana sen de biliyorsun ki kazların tüyleri yine uzar.
Fixons un prix et si tu veux, on te prête le reste... tu nous le rendras en plumes, plus tard...
- Sen de biliyorsun ki, şok hali içinde verdi.
- Mais si. Il était en état de choc.
Buraya bak. Sen de biliyorsun ki hapiste değiliz.
On est pas en prison ici.
Özür dilerim, Irmgard, ama sen de biliyorsun ki onu küçümsüyorlardı.
Reconnais-le, Irmgard : Ils le méprisent.
Rahip, sen de biliyorsun ki, bu kasabayı yakıp yıkacaklar.
Ils mettront le feu à cette ville!
Sen de biliyorsun ki, o konuda başka çaremiz yoktu.
On n'avait pas le choix.
Sen de biliyorsun ki tek bir kuruş geri almadım.
Pas un seul mark, tu le sais très bien!
Sen de biliyorsun ki, o dürüst bir işti ve kötü bitti.
Vous savez parfaitement bien que c'était une affaire honnête qui a mal tourné.
Sen de biliyorsun ki saçma bir mazeret.
C'est une excuse bidon, tu le sais.
Ve sen de çok iyi biliyorsun ki, tam 5 yıldır bu kadının sırtından geçiniyorsun, unutma. Ve şimdi sana birkaç kuruş kazanma şansını tanıyoruz.
Voilà cinq ans qu'il se fait entretenir... et pour une fois qu'il pourrait gagner quelques sous,
Sen de benim kadar biliyorsun ki... Eddie dođduđundan beri idam odasýnýn kapýsýný çalýyordu.
Eddie a frappé à la porte de la chambre d'exécution depuis le jour où il est né.
Sen de çok iyi biliyorsun ki bu geziye çıkmam için beni oyuna getirdin.
Une ruse pour me forcer à vous suivre. Regardez!
O küçük hikayelerini uydurmaya başladığında - Onların sadece küçük hikayeler olduğunu biliyorsun, ama onlara öyle körü körüne inanmamızı istiyor ki sen de keşke inanabilsem diye düşünüyorsun..
Mais quand il raconte ses petites histoires, il y croit tellement lui-même qu'on ne peut que...
Sen de hepimiz kadar iyi biliyorsun ki Kinkaid bize bir şey söyleyemez.
Vous savez bien que Kinkaid ne dira rien!
Ah endişelenme Watson sen de benim kadar iyi biliyorsun ki eğer onun sahibiyle veya sahibesiyle birlikteysen köpek sana dokunmaz.
- Rassurez-vous, Watson. Il ne vous fera rien si vous êtes avec ses maîtres.
Şifreyi aldım ki onu sen de benim kadar iyi biliyorsun ayrıca seni de aldım!
J'ai le code. Toi aussi, tu le connais, et on est tous les deux.
Sen de iyi biliyorsun ki Kay'in gümüş sofra takımı...
- Qu'est-ce qu'il y a?
Sen de çok iyi biliyorsun ki, Will Isham... yolunun üzerinde bir engel görmek istemez.
Tu sais aussi bien que moi que Will Isham ne supporte pas qu'on lui résiste.
Ve sen de çok iyi biliyorsun ki Almanca dersinden sonra oldukça kötü görünüyorum.
Je sais. Tu es absurdement négligent pour tes invitations.
Sen de biliyorsun ki...
Ce n'est pas personnel...
Sen de biliyorsun ki kola yasak.
Les sodas sont interdits.
- Sen benim hakkımda ne biliyorsun ki?
Que savez-vous de moi?
Sen de iyi biliyorsun ki o yardımı hak eden biri değil.
Tu dois pourtant savoir s'il acceptera de m'aider.
Biliyorum ki sen bir palavracısın, sen de öyle olduğunu biliyorsun.
Je sais que vous êtes un imposteur et vous le savez.
Sandra... Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, bu geçmiş silinip gitmeli, hiç varolmamış gibi.
Sandra, tu dois effacer le passé.
Ama sen de iyi biliyorsun ki bu dünyada her istediğimizi elde edemeyiz.
Malheureusement... tu sais qu'on vit dans un monde où les sentiments ne comptent pas.
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki... Colorado altınları kimseyle paylaşmaya yanaşmayacak.
Et vous savez aussi bien que moi que Colorado ne va partager l'or avec personne.
Sen de gayet iyi biliyorsun ki bütün Kültür Bakanlığı sorgulandı.
Tu es méchant, Ilya.
Dinle, Jack, sen de çok iyi biliyorsun ki bir şeyin fiyatı, onun potansiyel kullanımı söz konusu olduğunda ne yüksektir, ne de alçak.
Ecoutez Jack, vous savez très bien que le prix de quelque chose n'est ni trop élevé ni trop bas quand il n'est pas lié à son usage potentiel
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki Yüzbaşı Balogh katili bulamayacak.
Vous savez comme moi que le capitaine Balogh ne trouvera pas le meurtrier.
Sen de iyi biliyorsun ki, babam su katılmamış bir orospu çocuğuydu.
Mon père était le roi des salauds, comme vous le savez!
Jug, sen de gayet iyi biliyorsun ki, gerçek Fişek Morgan şu anda kasabaya doğru geliyor.
Jug, tu sais que le vrai Swiffy Morgan est en route.
Bir de şöyle düşün. Arada ki farkı sadece sen biliyorsun.
Alors comment peux-tu faire la différence?
Sen olanlar hakkında ne biliyorsun ki?
Qu'est-ce que tu sais à propos de ce qui s'est passé...?
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki hiçbir Rus'un esir alınmayacağı konusunda açık emirler var.
Vous savez aussi bien que moi que les ordres sont : Pas de prisonniers russes.
Sesli düşünürsek, diyelim ki sen, Havana valisisin elinde üç kilitli kutu var ve bu kutuda krala ait çok değerli şeyler olduğunu biliyorsun.
Réfléchissons... Si t'étais le gouverneur, avec un coffre à trois serrures... sachant qu'il contient des objets de valeur appartenant au roi... tu éviterais d'en faire une cible en le mettant sur le vaisseau amiral.
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de 982
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen deli misin 200
sen de kimsin 767
sen değilsin 122
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de 982
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen deli misin 200
sen de kimsin 767
sen değilsin 122
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de biliyorsun 165
sen de gördün 34
sen değil misin 41
sen de geliyorsun 24
sen de gelmek ister misin 32
sen de gelir misin 26
sen değil 376
sen dedin 24
sen de mi 176
sen de biliyorsun 165
sen de gördün 34
sen değil misin 41
sen de geliyorsun 24
sen de gelmek ister misin 32
sen de gelir misin 26
sen değil 376
sen dedin 24