Sen değil miydin traduction Français
633 traduction parallèle
Geçen gün beyzbol sopasıyla antrenman yapan sen değil miydin?
Je t'ai vu jouer au ballon.
Konuşan sen değil miydin?
Avez-vous parlé?
Açlıktan ölsen bile bizim için çalışmayacağını söyleyen sen değil miydin?
Antonio, tu m'aurais pas dit un jour.. ... que, même si tu crevais de faim, t'aurais pas travaillé pour nous?
Şimdiden bebek derdiyle uğraşmanın saçma olduğunu bir de kızın yaşı genç diye, yakalanırsa başıma bela olacağını anlatan sen değil miydin?
Qui a parlé d'éliminer un fardeau? Qui a dit qu'une mère-pute de 17 ans est foutue?
Ona parayı öğretmek için düzenli olarak harçlık vermeye karar veren sen değil miydin? - Evet, bendim. Tatlım, görüyorsun ki...
Tu avais décidé qu'il aurait son petit budget, sans extra.
- Sen değil miydin?
- Toi, il me semble.
Sen değil miydin?
Miracle!
Vagonların üstündeki sen değil miydin?
Tu sautes sur les wagons?
Kello'yu devreye sokmamı isteyen sen değil miydin?
C'est pas toi qui m'as dit de contacter Kello...
Fakat onların kökünü kazımayı bana öğreten sen değil miydin?
N'est-ce pas toi qui enseignais à attacher les souches de chênes puissants boyards?
Yeter artık! Oğlunu kaybetmemek için kalmama izin veren sen değil miydin!
Vous m'avez gardée pour pas le perdre!
Usta Ghirlandaio'ndan fresk sanatını öğrenen sen değil miydin?
N'as-tu pas étudié l'art des fresques avec Ghirlandaio?
"Acı çekmek ruha iyi gelir," diyen sen değil miydin?
Vous dites toujours que la souffrance est bonne pour l'âme.
Buraya ilk geldiğinde bizi Sfenks'ten kurtaran sen değil miydin?
Dès ton arrivée dans la cité, tu nous as délivré du Sphinx.
Önemli değil bırakırım, hiç zahmet olmaz diyen sen değil miydin?
- Je croyais que ça ne vous dérangeait pas. Vous aviez une course à faire.
Sekiz hafta boyunca bana bir gün yuvadan ayrılmak zorunda... olduğunu söyleyen sen değil miydin?
C'est toi qui m'as répété pendant huit semaines qu'il faut bien finir par quitter le nid.
Arada kalmış bir kadın olmanın en kolayı olduğunu söyleyen sen değil miydin?
Moi aussi, mais je comprends au moins une chose. Nous devons nous aider mutuellement.
- Bir dakika. Sen değil miydin?
- Je croyais que vous l'étiez.
Afedersin ama dinlenirken penisini düğüm yapabilen sen değil miydin?
Tu faisais un nœud avec ton sexe au repos.
Ne saçmalıyorsun yine? Sen değil miydin?
Mais c'est toi qui...
Yani o günlerdeki kişi gerçek sen değil miydin?
Tu veux dire tu n'étais pas toi-même?
Bilmiyorum... Sen değil miydin?
C'était pas toi?
Her zaman "erkek gibi olmak" tan söz eden sen değil miydin? Bunda utanacak ne var?
"Encaisse comme un homme" disais-tu, alors sois pas gêné.
"Roma'da Romalılar gibi davranın" diyen sen değil miydin?
Qui a dit, "À Rome, faites comme les Romains"?
Geçen hafta bu adamı kefaletsiz olarak tutuklamamı isteyen sen değil miydin?
Ne m'avez-vous pas demandé de le garder sans caution?
Hey, sen delikanlı, benim kafamı ezen sen değil miydin?
Je dis, vieil homme, c'est bien toi qui m'a piétiné la figure, n'est-il pas?
Werner ayrılmadan bir yıl önce, telefon açan sen değil miydin?
C'est toi qui nous as appelé l'an dernier, avec Werner?
- Sen orada değil miydin?
- Tu n'étais pas là?
Sen garson değil miydin?
Lci depuis longtemps?
Sen profesyonel değil miydin?
T'as été un pro, non?
Ne soruyorsun, sen de yanında değil miydin?
Mais tu étais avec lui, non?
Sen onunla değil miydin?
Vos n'étiez pas avec lui?
İzci değil miydin sen?
T'étais pas boy-scout?
Sen müzisyen değil miydin?
- Qu'est ce que vous chantez?
Aklıma gelmişken M. Hall'da değil miydin sen?
- Vous étiez à Milden Hall?
Sen de başta öyle değil miydin?
Tu as été comme elle.
Deli Peppe ve Alman onunla iddiaya tutuştuğunda sen de orada değil miydin? - Evet.
T'étais là quand Barberone a fait son pari avec l'Allemand et Pépé-le-dingue?
Yasa'nın yılmaz savunucusu değil miydin sen?
Je croyais que vous défendiez la Loi?
- Marian, sen terzi değil miydin? - Evet.
Vous étiez tailleur avant, Mariam?
Okuma yazması olan sen değil miydin?
Et tu aurais étudié?
Sen Albert Finney'in yedeği değil miydin?
Vous n'avez pas doublé Finney?
- Anne, sen uyanık değil miydin? - Çekecek!
Allô?
- Sen okulda değil miydin?
- Pourquoi t'es pas à l'école?
Bir, sen ay mekiği XR-2300'ün deneme başpilotu değil miydin?
Etiez-vous bien le commandant testant la navette lunaire XR-2300?
Sen o uçuşun pilotu değil miydin?
Etiez-vous aux commandes de ce vol?
Dün trende değil miydin sen?
T'étais pas.. .. dans le train?
- Sen hasta değil miydin?
Je te croyais malade.
Ben ayrılmak istedim diye, sen de ayrılmak zorunda değil miydin?
Si je voulais partir ça ne voulait pas dire que tu voulais partir.
- İddiaya girerim sensindir. O sen değil miydin yoksa?
C'était pas mal non?
Sen değil miydin?
N'est-ce pas?
Sen suyu şaraba dönüştüren adam değil miydin? ...
N'es-tu pas l'homme qui a changé l'eau en vin?
sen değilsin 122
sen değil misin 41
sen değil 376
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de 982
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen değil misin 41
sen değil 376
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de 982
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen deli misin 200
sen de kimsin 767
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de biliyorsun 165
sen de gördün 34
sen de geliyorsun 24
sen de gelmek ister misin 32
sen de gelir misin 26
sen dedin 24
sen de kimsin 767
sen de gelecek misin 16
sen de mi 176
sen de biliyorsun 165
sen de gördün 34
sen de geliyorsun 24
sen de gelmek ister misin 32
sen de gelir misin 26
sen dedin 24
sen de geliyor musun 21
sen de dene 22
sen daha iyi bilirsin 51
sen dur 42
sen de git 22
sen de öyle 332
sen delirdin mi 164
sen değiştin 25
sen dinle 43
sen dene 44
sen de dene 22
sen daha iyi bilirsin 51
sen dur 42
sen de git 22
sen de öyle 332
sen delirdin mi 164
sen değiştin 25
sen dinle 43
sen dene 44