Süpermarket traduction Français
174 traduction parallèle
Süpermarket açılışında yaşanan kargaşaya benziyordu.
On se serait cru á l ; inauguration d ; un supermarché.
Şikago'nun dışında süpermarket zinciri işletiyorum.
Je dirige une chaîne de supermarchés vers Chicago.
Süpermarket zinciri demek...
Des supermarchés?
Yarış pisti süpermarket ve Nelson'un arabaları da öyleydi.
Et celui de l'hippodrome... et des magasins Hegan. Le coup des clefs de contact... c'est moi qui l'ai imaginé.
Gökyüzünden bir süpermarket uçup geçiyor...
On y est. Il y a un supermarché au-dessus de moi et je ne peux y accéder.
- Süpermarket var mı? - Burada her şey var.
Allons quelque part qui est nulle part.
Spanyeller süpermarket tasarlamaya başladı.
Les cockers, dans la construction de supermarchés.
Süpermarket güvenliği ve kasiyerlerden biri Bayan Kersey ve kızınızdan sonra ayrılan bu üç tipi hatırlıyor.
Le vigile du supermarché et une caissière se rappellent 3 hommes.
Süpermarket, evet.
Au supermarché, oui.
Süpermarket
- Le supermarché.
Süpermarket.
- Supermarché, j'écoute.
Süpermarket gibi.
C'est comme un supermarché.
"Süpermarket, haftalık 23.55."
Supermarché, 23,55 la semaine.
- Evimin etrafını süpermarket açılışındaki kalabalık gibi sarmışlardı.
Ils sont chez moi comme des crétins à l'ouverture d'un supermarché.
8 Aralık, 1981, gece 4'te, bir süpermarket basıldı. Kasiyer, silahlı adama hiç nakit para olmadığını söyledi şüphelinin tanıklara gösterilmesi arama ve yakalanması, onun haklarını ihlal etmekti.
Le 8 décembre 1981 a 4 h, un supermarché de nuit est attaqué sous prétexte qu'en présentant le suspect aux témoins, on avait violé une clause de procédure...
Orada bir süpermarket var.
Là, il y a un supermarché.
Önde gelen süpermarket zincirlerinden birinin sözcüsü... paniğe kapılıp alışverişe koşmaya gerek olmadığını söyledi.
Un porte-parole de Tesco a affirmé que l'achat-panique est inutile.
- Süpermarket aşkına!
- "Que je me ramène au marché"? - Oui. La revoilà.
Civarda daha cazip fiyatlara sahip bir süpermarket olmalı ki, bu durum bizim satışlarımızı hızla dibe vurdurdu.
Un supermarché va s'ouvrir par ici avec toutes... leurs promotions et donc... nos ventes vont baisser temporairement.
Süpermarket piyasası çok acımasızdır.
Le supermarché est une machine sans pitié.
Birazdan ışıklı bir yere geleceksin, bir süpermarket. - Supermarket.
Tu vas voir des lumières _ un supermarché
Kalabalık bir süpermarket.
Un supermarché bondé.
Süpermarket, güzelim.
Au supermarché, poupée.
Süpermarket. Vay canına!
Le supermarché!
Ulusal Süpermarket Güvenlik Dairesi'ndenim.
Je suis de la Sécurité Nationale des Supermarchés.
Süpermarket.
- Du supermarché.
Bir süpermarket soydu ve kendini içine hapsetti.
Il a cambriolé un supermarché et s'est barricadé à l'intérieur.
Süpermarket kasalarında beklerken, çok fazla vakit geçiriyor olmalısınız.
Vous avez passé trop de temps dans les supermarchés.
Karakterimi, süpermarket tezgahtarından, kızgın bir Eskimo itfaiyecisine çevirdikleri bir film nasıl aynı film olabilir?
Comment mon rôle a pu passer... d'un employé de supermarché à cran à un pompier esquimau super nerveux?
Kasım'da bir süpermarket arabasında beni bulmuşlar.
- Je sais qu'on m'a trouvé en novembre, dans un caddie.
- Süpermarket'ten.
- Au supermarché.
Bilmelisin ki Frank, süpermarket çok yalnız bir yer olabilir.
Souvenez-vous, Frank : Le supermarché, c'est pas toujours marrant.
Bir iş, süpermarket promotörlüğü
C'est de la pub pour un supermarché.
Eğer süpermarket açık olsaymış parasını ödeyip alacakmış.
Si ç avait été ouvert il aurait payé
Büyük bir süpermarket var!
Un supermarché. Un grand!
Düşününün hele, ama on mislini. adına da'süpermarket'diyelim.
Et bien imaginez cela. mais en 10 fois plus grand comme si c'était un super marché.
Pekala biliyor musun FrankIin'de bir süpermarket inşa-ediyorlar.
Un nouveau discount va ouvrir en ville.
1995 yılında bir süpermarket gazetesinde şöyle bir haber çıktı.
En 1995, un tabloïde publie ceci en première page.
Süpermarket açılışlarından sonra açlığa ve dünya barışına, sadece birkaç hafta ayırabilmiştim. - Dünya barışı.
Après avoir inauguré les supermarchés... il ne me restait que quelques semaines pour m'occuper de la faim... et de la paix dans le monde.
Bir daha düşündü de.... Onların üzerinde süpermarket fiyat etiketi vardı.
Maintenant que j'y pense, il y avait des autocollants de Londis dessus.
- Yani sakinleş, süpermarket sürtüğü.
- Alors, relax! Traînée de supermarché.
Sonra İsrail'e kaçtı, evlendi, çocukları oldu ve bir süpermarket zincirinin CEO'su oldu.
Réfugié en Israël, il est marié, a des enfants et dirige des supermarchés.
Yolun ucunda yeni bir süpermarket var. Yeni et yöneticisi olarak ilk teklifi sana yaptılar.
Il y a un nouveau supermarché en bas de la rue, qui te propose une option d'achat pour être gérant du rayon viandes.
Ya süpermarket?
Et au supermarché?
20. yüzyılın başlarından itibaren, New York bankaları Amerika'nın her yerinde süpermarket zincirleri kurulması için fon sağladılar. Bu marketler, seri üretim mallarının satış mağazaları olacaktı. Ve Bernays'in işi de, yeni müşteri tipini oluşturmaktı.
Cette terreur injustifiée, irraisonnée et innommable qui paralyse nos efforts pour transformer le repli en progression.
- Süpermarkette çalışıyorum. - Süpermarket mi?
- Je travaille dans un supermarché. - Un supermarché, ça me plaît.
Neden banka ya da süpermarket soymuyoruz?
Si on braquait un supermarché ou une banque? Oublie.
"Süpermarket"... Gitti bir melez çamı.
"Supermarché", c'est le mélèze.
- Süpermarket işi mi?
- Un supermarché?
Sadece bir süpermarket.
Un supermarché
Bugün de iyi haber yok. 7 nalbur dükkanı, 3 kuaför, 8 süpermarket...
7 quincailleries, 3 coiffeurs...