Tanık traduction Français
34,090 traduction parallèle
- İnsanlığın en iğrenç yanına tanık oldun.
Non. Tu as juste été témoin du pire de l'humanité.
Ben sadece babamın 2. Dünya Savaşı'ndan anlattıklarıyla tanık ifadelerini ve hükümet sızıntılarını bir araya getirdim.
J'ai seulement rassemblé leur activité durant la seconde guerre mondiale des histoires que mon père me racontait avant me coucher, témoignages de témoins et fuites gouvernementales.
İkinci seferde de hiç tanık yoktu.
Il n'y avait pas de témoin la seconde fois.
Bu sabah, Başkan Queen onu ve Prometheus'un diğer 5 hedefini olay bitene kadar tanık korumaya alacak.
Ce matin, le Maire Queen va le mettre avec 5 autres cibles de Prometheus dans le programme de protection des témoins jusqu'à ce que ce soit terminé.
Her neyse. Polis memuru her şeye tanık oldu.
Bref, il y avait un policier, et il a tout vu.
James geçen hafta federal jüri önünde tanıklık edecekti.
James devait témoigner contre lui devant un jury fédéral la semaine dernière.
Bulunmamak için elinden geleni yapacak bir tanık.
Un témoin qui va tout faire pour ne pas être trouvé.
Gecenin getireceği felakete tanık olmamıza gerek yok.
Ne soyons pas témoins des terreurs de la nuit.
Biz neye tanıklık ettik şimdi?
À quoi avons-nous assisté?
Sana yeterince uzun süre çocuksu kalarak tanıklık ettiğin için teşekkür ederim.
Merci d'être resté immature en attendant mon retour.
Çok fazla acı ve faciaya tanık oldunuz Bay Gordon.
Vous avez connu tant de souffrance et de malheur.
Görgü tanıkları, Kırmızı Başlıklıların olanlar için Cobblepot'ı suçladıklarını...
Des témoins disent que les Red Hood blâment Cobblepot pour leurs...
Seninle tanışmıştık.
On s'est déjà rencontrés.
Evinize döneceksiniz, belki üniversiteye de dönersin. İyi bir çocukla veya istersen bir kızla tanışıp güzel bir yuva kurarsın.
Aller à l'université, rencontrer un garçon, ou une fille, et s'installer.
- Karışık bir durum ama ilk adımı Bay Darkh'ın New York'ta kısa süreliğine tanıştığı biriyle atacağız.
C'est compliqué, mais la première étape est avec la personne rencontrée par M. Darhk à New York.
Bilen kızı da çok iyi tanıyorum.
Et je sais exactement à quelle fille je dois m'adresser.
Anlaştık mı yoksa dedektif, kızla mı tanışsın?
Maintenant, avons-nous un accord, ou veux-tu que l'inspecteur rencontre cette fille?
Bir dakika, bunu muhtemelen hatırlamazsın fakat biz aslında 12 sene önce tanışmıştık.
Vous ne vous en souvenez probablement pas, mais on s'est rencontrés il y a 12 ans.
Rory'i neredeyse tanımıyorum bile. Ve onun hakkında bildiklerim ise onun beni öldürmek için bin yıllık paçavraları kullanabildiğidir.
Je ne le sais que trop bien Rory, et ce que je sais à son sujet est qu'il a des chiffons vieux de plusieurs millénaires qu'il peut utiliser mystiquement pour m'étrangler.
Bu neden tanıdık geliyor?
Pourquoi est-ce que ça paraît familier?
Resmi olarak tanışmadık.
Nous n'avons pas été vraiment présentés.
Aslında. Daha çok tanıdık.
Enfin, c'était plutôt une connaissance.
Kızını tanıdığını sanıyorum.
Je crois que vous connaissez sa fille.
Başkanlık zor bir iş biliyorum. Ama tanıdığım herkesten daha fazla içmeye ihtiyacın var gibi görüyor.
Je sais qu'être Maire est un travail compliqué, mais vous semblez avoir besoin d'un verre plus que quiconque.
Sizinle tanışmış mıydık?
On s'est déjà rencontrés?
- Yüzünüz çok tanıdık geldi.
Vous semblez... très familière.
Ben de artık pek iyi tanıdığıma emin değilim. Her şeyi açıklayabilirim.
Je ne suis pas sûr que moi aussi.
Palmer Tech'deyken tanışmıştık.
C'est un ami du temps de Palmer Tech.
Lars'ın Mark'tan aldığımız şifrelenmiş dizüstü bilgisayarı, aslında kaçakçılık yaptığı şey, Kolay... Uyuşturucu değil.
Facile... j'ai récupéré son ordinateur par Mark, et découvert ce qu'il trafiquait, et ce n'était pas de la drogue.
Ben ve Lars, Türkiye'de iş yaparken tanıştık.
Lars et moi, on s'est connus sur un boulot en Turquie.
Kızımı nasıl da tanıyorum.
Est-ce que je la connais bien?
Kız kardeşim Isabel'le tanışın.
Ma petite sœur Isabel.
- Tanıştık.
On a été présentés.
Neyse, resmi yüz tanıma programında araştırdık.
On a passé ce portait robot à la reconnaissance faciale.
Kısa bir süre önce satılık bir evde tanışmışlar.
Ils se sont rencontrés à une porte ouverte récemment.
- Kulağa tanıdık geliyor.
ça semble familier.
Dün doğru düzgün tanıştırılmadık.
Nous n'avons pas été présentés.
Tanıdık geldi mi?
Ca te semble familier?
Bay Einaudi ile olağan şüphelilerin kayıtlarını gözden geçirin tanıdık biri var mı bir baksın.
Passez en revue les fiches des suspects et si des têtes sortent, on verra si on peut les faire tomber.
Tanıdık biri çıkarsa sayfayı çıkarıp oraya koyun.
- Si vous reconnaissez une tête, vous me mettez la fiche là.
Florida'yla ilgili olumlu davranışlarından zaten şüphelenmiştim tıpkı bir kez yaptığın "Amerikalı kokuşmuş bir kıç." tanım gibi.
J'avais des soupçons à propos de votre nouvelle attitude envers la Floride, un état que vous avez décrit comme "le trou du cul de l'Amérique."
Fakat sen tanıdık gibi görünüyorsun.
Vous me semblez familier.
Susan Harper ile orada tanıştık.
On y a rencontré Susan Harper.
İnsani terimlere indirgersek evvel zaman içinde bir çocukla kız tanışmış ve aşık olmuşlar.
En termes humains, il était une fois, un garçon qui rencontra une fille, et ils tombèrent amoureux.
Sonuçta öyle tanıştık.
On s'est rencontrés comme ça.
Bu arada baksana, üç gün önce bu kız yanıklarla gelmiş olabilir. Tanıdık geldi mi?
Il y a trois jours, cette fille est peut-être venue ici avec des brûlures sur elle.
Tanıdık geldi mi?
Il me faut son adresse. Vous la reconnaissez?
Beni tanıdığın andan beri kendimi tek bir şeye adamıştım, o şey artık geride kaldı.
Et depuis que tu m'as rencontré, j'ai dédié ma vie à une seule chose, mais c'est terminé.
Hiç tanıdığın tek kız ben olduğum için beni sevdiğini düşündün mü?
As-tu déjà envisagé que la raison pour laquelle tu m'aimes bien est que je suis la seule fille que tu connaisses?
Sadece birkaç saat önce tanışmanıza rağmen aşık olduğunu iddia ettiğin kadınla mı?
Avec la femme de qui tu prétends être amoureux après seulement quelques heures?
Daha yeni tanıştık fakat sanki onu kendimi bildim bileli tanıyormuşum gibi hissediyorum.
On vient de se rencontrer. mais... j'ai l'impression de le connaitre depuis toujours.