Traverse traduction Français
7,591 traduction parallèle
Şu sıralar zor günler yaşıyor o yüzden biz de ayrıldık.
Elle traverse une mauvaise passe. Alors on a rompu.
Geçelim.
On traverse.
Çünkü gerçek annemiz, bizi bebeklikten beri büyüten kadın şu an gerçekten zor zamanlar geçiriyor.
Car notre vraie mère, qui nous a élevés depuis qu'on est bébé, traverse une dure période.
Neyse işte, Gabriel'ın hoşlandığı kız hayatında zor bir dönemden geçiyor.
- Peu importe. Gabriel aime cette fille qui traverse une étape de sa vie.
Sonra duvardan atlar ve eldiveni Kato'nun odasının yanına koyar.
Puis il traverse le mur place le gant derrière la chambre de Kato.
Evet ama sokağın karşısına geçen kızdan daha mı güzel?
Elle est plus belle que la fille qui traverse?
Karşıya geçip onları bulmamız lazım.
Il faut qu'on traverse pour savoir où ils sont.
Karşıya geçip onları, Barbie'yi bulmamız gerek.
Il faut qu'on traverse et qu'on les trouve. Qu'on trouve Barbie.
Damarlarındaki kan akışı hızlanır. Aklını karıştıran duygular bedenini sarar.
le sang se précipite plus rapidement à travers les veines, une sensation de picotement traverse tout le corps...
Anlamıyor musun? Nakit para ile sınırdan geçemem.
Je traverse pas la frontière avec du putain de cash.
Neler yaşadığını biliyorum. Ailem bana kötü davrandı beni soyutladı, boşlukta bıraktı.
Je connais ce que tu traverse... ma famille m'a influencé... m'a détruite, m'a laissé... vide.
- Zor bir dönemden geçiyoruz.
On traverse une période difficile.
Ama yolun diğer tarafına geçip yoluna devam eder.
Il traverse la route et passe son chemin.
O da yolun diğer tarafına geçer ve onun yanından geçer.
Lui aussi, traverse la route et passe son chemin.
Başımızdan geçenlere dair bir fikrin var mı senin?
Avez-vous la moindre idée de ce qu'on traverse?
Zor zamanlar geçirmiş iyi bir adam.
Un homme bien qui traverse une période difficile.
Şu anda neler hissettiğini hayal bile edemem.
Je ne peux pas imaginer ce que tu traverse maintenant.
Biliyorum zor zamanlar geçirdin.
Je sais que tu as traversé des moments pénibles.
- Claire. Senin yaşında birinin görmemesi gereken şeyler gördün ve yaşadın.
Tu as vu des choses, traversé des choses qu'aucun ado devrait avoir vécu.
Çok zorluklardan geçtim ve pençelerimle yoluma geri döndüm,... şimdi ise bunu verebilecek bir kadından... ikinci bir şans istemek için buradayım.
J'ai traversé le feu et me suis frayée un chemin et maintenant je suis là pour demander une seconde chance à la seule femme qui peut le faire.
Ben haccımı George Washington Delaware'den geçtiğinde Gaziler Salonunda yapmışım. Çelik gibi kararlıyım. - Son nefesime kadar savaşmaya hazırım.
J'ai fait le pèlerinage depuis le Hall des Vétérans, comme George Washington qui, une fois, a traversé le Delaware, plus que déterminé, prêt au combat, mon souffle mourant pour les droits...
Tabii canım, nam-ı diğer paranoyak Mikaelson nehrin öbür yanından tavşan için gelmiş olmandan hiç şüphelenmemiştir zaten.
Bien sûr. Oui, je suis sûr que Klaus "appelle-moi paranoïaque" Mikaelson a été complètement bluffé par ton "J'ai traversé la rivière pour le lapin d'Hope".
Daha kötüsünü atlattık.
Nous avons traversé bien pire, pas vrai?
Hoyrat, kirli, gürültülü... Hayatımın en iyi geceleriydi. Ancak sanıyorum ki tüm bu derde benim için baş vermediniz.
Vulgaire, sale, bruyant, les plus belles nuits de ma vie, mais je suppose que tu n'as pas traversé tous ces problèmes pour moi.
Çok az insanın başına gelen bir tecrübe yaşadın.
Tu as traversé quelque chose que peu de personnes ont expérimenté.
Neler yaşadığına dair hiçbir fikrin yok!
Tu n'as aucune idée de ce qu'il a traversé!
- Mermi delip geçti, ölmem merak etme.
La balle a traversé, je ne vais pas mourir.
Büyük ihtimalle şey yüzünden son derece rahatsız olduğunu düşünemedim her neyse artık.
Ça ne m'a pas traversé l'esprit que tu devais être... terriblement mal à l'aise avec tout... avec tout ça.
Temiz bir şekilde girmiş.
Ça a traversé proprement.
Detective Rizzoli, başıma gelenlerden sonra,
Inspecteur Rizzoli, après tout ce que j'ai traversé,
Bunlardan bazıları sindirimden sağ çıkar ve ortaya çıktıklarında tüm dünyayı gezdiklerini fark ederler.
Certains escargots survivent à la digestion et sortent pour voir qu'ils ont traversé le monde.
Gençken Botticelli'ye ikimiz de ilgi duyardık ve yollarımız La Primavera'nın altındaki Uffizi Galerisi'nde kesişti. Senin...
Dans ma jeunesse... on a partagé une affection pour Botticelli et traversé la galerie Uffizi, au-dessous de la Primavera.
Saygısızlık olmasın ama, Yüzbaşı Bennigan çok şey atlattı korkuyla yönetilmemize izin vermemeliyiz.
Avec tout mon respect, le capitaine Bennigan en a beaucoup traversé, mais nous ne devons pas nous permettre d'être gouvernés par la peur.
Başına ne geldiğini, ona ne olduğunu, onun ne yaptığını, ya da ne yapacağını bilmiyoruz
Nous ne savons pas... vraiment ce qu'il a traversé, ce qu'on lui a fait, ce qu'il a fait, ce qu'il fera...
Kurşun yelekten içeri girmemiş.
La balle n'a pas traversé le gilet.
Bu, seninle yaşadıklarımızın yanında ucuz bir numara kalır.
Ce n'est rien comparé à ce que nous avons traversé.
Kafama bir kurşun girmişti ve orada kalmış mıydı yoksa delip geçmiş miydi bilmiyordum. Her halükarda, çıkartma gibi bir niyetim yoktu.
La balle avait pénétré dans ma tête et j'ignorais si elle y était restée ou si elle avait traversé, mais je n'avais aucun moyen de l'extraire.
Başına travmatik olaylar gelmiş.
C'est traumatisant, ce que tu as traversé.
Çok şey atlattın biliyorum ve içindeki şey yüzünden biraz korkuyorsun bunu da biliyorum.
Je sais ce que tu as traversé beaucoup de choses, et je sais que tu as peur
Her şeye rağmen, onu bulmak için evrenin bir ucundan geldi.
Elle a traversé l'univers pour le trouver.
Onca şey atlatıp buralara kadar geldikten sonra gerçekten böyle mi söylüyorsun bana?
Tu veux vraiment la jouer comme ça, après tout ce que toi et moi avons traversé ensemble ici?
Daha kötülerinin üstesinden geldik.
Nous avons traversé bien trop de trucs ensemble.
Bu yollardan geçtim.
J'ai traversé ça.
Coulson'la pek çok şey atlattık. İyi bir sebebi olmadan kural dışı davranmaz.
J'ai traversé beaucoup de chose avec Coulson.
Böyle bir şeyi daha önce gördünüz mü?
As tu déjà traversé ça auparavant?
Başından çok şey geçti biliyorum ama bize güvenebilirsin.
Je sais que tu as traversé beaucoup, mais tu peux nous faire confiance.
Başından çok şey geçti anne.
Tu as traversé beaucoup de choses, mère.
Jane oldukça hızlı bir biçimde acının yedi evresinden geçti.
Jane avait traversé plutôt rapidement les sept stades de la douleur.
Yaşadığın onca şeyden sonra...
Après tout ce que vous avez traversé...
İlişkinizi duygusal ve finansal anlamda süzgeçten geçirdikten sonra nereye gitmek istemezsiniz, biliyor musunuz?
Tu sais où tu ne veux pas aller après avoir traversé un emotionnelle et ce plan financier ne va t'il pas détruire votre relation?
Babamı öldürdüğün düşünülürse aynı şey benim de aklımdan geçti.
Vu que tu as tué mon père, ça m'a traversé l'esprit.