Vardı traduction Français
140,666 traduction parallèle
Çünkü onların da bizim gibi aileleri vardı.
Parce qu'ils avaient des familles, comme nous.
Sevdikleri vardı.
Des gens qu'ils aimaient.
Ama haklı olduğun bir nokta vardı.
Bien que tu avais raison à propos d'une chose.
Yerleştirilen şu sensor. Syracuse'in dışındaki köprüde geçici enerji artışı vardı.
Le capteur que j'ai planté... sur le pont extérieur de Syracuse... il a eu un pic d'énergie temporelle.
Titan'a son gittiğimizde bir ordumuz vardı. Neredeyse ölüyorduk.
La dernière fois sur Titan, on avait une armée, et on est presque morts.
Ama Frank'le Tim'in özel bir ilişkileri vardı.
Mais Frank avait un lien spécial avec Tim.
Evet, benim de koruyacak birşeyim vardı.
Oui, j'avais quelque chose à protéger aussi.
Bana uyumsuzum gibi muamele etmeyen bir tek sen vardın.
Tu étais le seul à ne m'avoir jamais traité comme un inadapté.
Bir zamanlar vardı, çok önceleri, Anımsıyorum, hep fazlasını isterdim.
Il fut un temps, très lointain, je me souviens avoir voulu plus.
Yani bütün kötülüklerin arasında bazı iyi şeyler de vardı.
Donc il y a eu du bon dans tout ce mal.
Evet, konuşulması gereken birkaç tane şey vardı. Ama bunun için geç kaldık.
Oui, il y a des conversations qui doivent avoir lieu, mais on est en retard.
Ama o gittikten sonra ise sadece karanlık vardı.
Et à ce moment, après qu'elle est partie, c'était juste les ténèbres.
Eminim daha söyleyecek çok şeyi vardı ama artık bir önemi yok. Seni tuzağa düşürmem için yeterince oyaladı.
Je suis sûr qu'il a beaucoup plus à dire, mais ça ne compte même pas, parce que il t'a gardé occupée assez longtemps pour pouvoir te piéger.
Anlaşmamız vardı.
Nous avions un accord.
Ama suç varsa başvurulacak bir yer de vardır.
Mais s'il est coupable, il peut y avoir un recours.
Her zaman kullanılabilecek kozlar vardır.
On peut toujours enfoncer des aiguilles sous des ongles.
- Evet. "O gerzeklerle çatıda ne işin vardı?" diye sorarlarsa ne diyeceğim?
Et si on me demande : "Que faisiez-vous sur le toit avec ces idiotes?"
Yapacağın tek bir iş vardı be!
Ce que l'on prend peut nous tuer.
Bu robotlar vardır?
Ce sont des robots?
Smiles sadece gülümsüyor vardır.
Ce ne sont pas que des sourires.
Onlar burada her zaman vardı, her yerden gelmedi.
Ils ne viennent pas de quelque part, ils sont tout le temps là.
Bunlar duvarda, onlar bütün duvarlar kaldı... duvar vardır değiliz.
Ils ne sont pas dans le mur, ils sont les murs.
Buraya gelen insanlar... geçen kişi vardı?
Les gens qui sont venus ici... étaient-ce les derniers Hommes?
Ama gemi bir dizi vardı.
Mais il y avait beaucoup de vaisseaux.
İlk başta, yeterli oksijen ve su vardı emin anlamına geldiğini.
Au début, c'était pour s'assurer qu'il y ait assez d'oxygène et d'eau.
Ve tüm bu ölü insanlar, yani, biliyorsun, bu kadar da arkadaşları ve ailesi vardı...
Et tous ces morts avaient des amis et de la famille aussi, donc...
Bu civardaki sokak çocukları belki de sırada onlar vardır.
Des enfants vivent dans le coin, ils sont peut-être les suivants au menu.
Bu malların yola çıktıktan sonra nereye vardığını kimsenin bilmemesi elzem.
Il est impératif que nul ne découvre où ceci va quand ça quitte ce lieu.
Belki de cana gelen bir peluş bebek vardır.
Bouh... C'est peut-être une poupée qui a pris vie.
- Pavel'in bir keman plağı vardı?
Pavel avait cet enregistrement d'un violon...
"Hiçbir fikrim yok ama Tanrı'nın vardır."
"Je n'en ai aucune idée, mais Dieu oui, voilà tout."
Herkesin bir seçimi vardır, Ernst.
Tout le monde a le choix, Ernst.
Bir insan ya da hayvanın kaçınamayacağı tek bir tuzak vardır demişti babama. Bizim durumumuzda Lawrence Boyd için.
Il avait dit de n'utiliser que le piège qui ne peut pas être évité par un homme, une bête ou Lawrence Boyd.
Defalarca, ve her seferinde de aynı sonuca vardım.
Et à chaque fois, le résultat était le même.
Çünkü canlı yayında hikayeni desteklememe ihtiyacın vardı. Mesajını yayıp ilkçeyreğini kurtarmama.
Car tu avais besoin de moi pour passer à la télé et corroborer ton histoire, pour envoyer ton message, et sauver ton trimestre.
Galiba hayatımın gidişatı konusunda biraz acelem vardı.
Je pense que j'à © tais pressà © d'avancer dans la vie.
Gerçekten berbat bir öğretmenim vardı.
J'ai eu un trà ¨ s mauvais prof.
Zaten bir ilişkimiz vardı.
On à © tait dà © jà en couple.
Çünkü onların iyi avukatları, benimse boktan avukatlarım vardı ve görünen o ki durum değişmiyor.
Ils avaient de bons avocats, pas moi, et j'ai pas l'impression que ça change.
İyi bir işim vardı.
J'avais un bon job.
Herkesin avukat tutma hakkı vardır, anne.
On a tous droit à un avocat.
Halep düştüğünde yirmiden az doktor vardı.
Quand Alep est tombée, il étaient moins de 20.
Kevin'ın hiç ortaya çıkaramadığım bir yalanı vardı.
Il y a un mensonge de Kevin que je n'ai jamais pu démolir.
Genç bir kadına ait cesette Süper Max cesedinde olduğu gibi sindirim sisteminde insan beyni vardı ve bedeni uçağa binmeden aylar önce ölmüş gibi görünüyordu.
L'un des corps appartenait à une jeune femme, et tout comme le corps de Super Max, elle avait du cerveau humain dans son tube digestif, et sa chair morte semblait indiquer qu'elle était morte des mois avant d'embarquer sur cette avion.
Ne vardı?
Alors?
Gezegenin daima öğretecek bir şeyi vardır.
La planète a toujours quelque chose à nous apprendre.
Zamanda Atlama'da öyle bir sahne yazmıştım ama sıçan yerine penis vardı.
J'avais une scène comme ça dans Chrono-baise, avec des pénis à la place.
Mary'nin küçük kuzusu vardı.
Mary avait un petit agneau.
Ne evim ne de ailem vardı.
Pas de maison. Pas de parents.
Sadece sevgilim ve huysuz teyzesinin evinde küçük bir odamız vardı.
Juste un petit ami et une chambre riquiqui chez sa saleté de tante.
Belki yanında tropik bir buzlu yeşil çay da vardır.
Sûrement accompagnée d'une sorte de thé vert glacé tropical.