Vardır traduction Français
42,823 traduction parallèle
Orada bir şey var. Her zaman vardır.
Il y a quelque chose, là-dehors.
Evrende bir ahenk, bir denge vardır.
Il y a une harmonie, un équilibre dans l'univers.
Işığın karanlığa, karanlığında ışığa ihtiyacı vardır.
La lumière et les ténèbres ont besoin l'un de l'autre.
Yaradılışta bir değer, görkem vardır.
Il y a une grandeur, une certaine gloire dans la création,
Her şey kötüye gittiğinde elinde sadece ailen vardır.
Et quand tout part en vrille, tout ce qui reste, c'est la famille.
Çünkü başka bir yol vardır.
Ou peut-être qu'on ne le saura jamais, parce qu'il y a sûrement une autre solution.
Her zaman bir yolu vardır.
Il y a... toujours un moyen.
Hepimizin seçeneği vardır.
Nous avons tous le choix.
Noel'in tek bir anlamı vardır.
Noël est une chose :
Bay Prashant özellikle Andrea'ya bunu soruyorsa bir alakası vardır.
Prashant a posé la question à Andrea. Il doit y avoir une raison.
Aklıma girdin, belki de benim için yapabileceğin bir şey vardır.
Tu m'as fait réfléchir, peut-être qu'il y a quelque chose que tu peux faire pour moi.
Belki gitmen gereken bir yer vardır diye düşündüm.
Tu avais l'air pressé.
- Her tencerenin bir kapağı vardır demek ki.
A chaque marmite son couvercle.
Birçok geminin şarjörlerinde otomatik patlama kapısı vardır.
La plupart des chargeurs de navires ont des fenêtres de tir automatiques.
Kendine özel pili vardır.
Il a une batterie indépendante.
Umarım nerede olduğumuza dair bilginiz vardır.
J'espère que vous avez des infos concernant notre localisation
Hepimizi sorumsuz ezikler olarak gördüğünü biliyorum ama Ray Palmer'ı iyi tanırım ve o sığınaktan çıkmak için bir planı vardır.
Écoute, je sais que vous et votre équipe pensez que nous sommes un groupe de perdants irresponsables, mais je connais Ray Palmer, et il a un plan pour sortir de ce bunker.
Rip'in buraya girmememizi istemesinin bir sebebi vardır.
Rip ne nous voulait pas ici dans cette pièce.
- Daima bir yolu vardır. - Yok.
- Il y a toujours un moyen.
Herkesin bir hobisi vardır.
Tout le monde a un hobby.
Eminim konuşacak daha önemli şeyleri vardır.
Il doit avoir des sujets plus importants à aborder.
İddiaya varım, bunun onunla bir ilgisi vardır.
Je vous parie que ça rapport avec ça.
Hex'i yakalayan kişiye ekibimde daima yer vardır.
La personne qui m'amène Hex, a toujours une place dans mon équipe.
Eminim iyi bir sebepleri vardır.
Et pour de bonnes raisons, j'en suis sûr.
Ama şunu bilmelisin ki, zamanda yolculuğun sonuçları vardır.
Mais c'est qu'il y a des conséquences de voyager dans le temps.
Belki de bir gizlenme mekanizması vardır.
Il avait peut-être un mécanisme de camouflage.
Belki de beynin vardır Allen.
Il y a peut-être un cerveau là-dedans après tout.
- Her fikrin iki aşaması vardır.
Il y a 2 parties pour chaque idée.
Eminim hakkımda bilmediğin çok şey vardır.
Je savais pas. Y a plein de choses que tu ignores sur moi.
Hepinize öğretmeye çalıştığım bu. Pekala, belki beceremeyişinin bir sebebi vardır.
Peut-être qu'il y a une raison qui fait que tu n'as pas réussi.
Biliyorum, ama travmatik olayların hafızaya tuhaf etkileri vardır. Eğer başından geçenin travmatik olmadığını düşünüyorsan yine aynaya bakmanı öneririm.
Je sais, mais... mais les événements traumatisants font de drôles de choses à la mémoire, et si tu penses que ce que tu as vécu n'est pas traumatisant, une nouvelle fois, je dis miroir.
Rusça'da eski bir deyim vardır.
Il y a un vieux proverbe Russe.
Belki bir hamleye ihtiyacın vardır!
Peut-être que tu as besoin d'un coup de main!
Belki haberin vardır. Gideceğin zaman adamlarından biri bana detaylı mesaj atıyor.
J'ai peut-être, ou peut-être pas soudoyé un de vos gars pour qu'il me prévienne par texto pour savoir quand vous auriez fini.
İbranice'de her harfin rakamsal bir değeri vardır.
En hébreu, chaque lettre a une valeur numérique.
Her madalyonun iki yüzü vardır geride iki farklı şekilde iz bırakırız.
Il y a deux faces à chaque héritage, deux versions de ce que nous laissons derrière nous.
Böyle gelişmiş bir şeyde izleme aygıtı da vardır.
Quelque chose d'aussi sophistiqué doit avoir un traceur GPS.
Beyler, İngiliz devlet adamı ve şair George Villiers'ın "İşte şimdi, bizim işler karıştı." diye ünlü bir sözü vardır.
Messieurs, comme l'homme d'Etat anglais et poète George Villiers a écrit une fois, "Maintenant l'intrigue s'épaissit beaucoup sur nous."
Çünkü her yerinde vahşi tavşanlar vardır.
Parce qu'il y avait des lapins sauvages qui couraient partout.
Farklı risk seviyeleri vardır.
C'est pas le même niveau de risque partout.
Polisin kendine ait küçük kirli sırları vardır.
La police a aussi ses sales petits secrets.
Yani belki yoktur belki de vardır.
Peut-être, peut-être pas.
Amara milyarlarca yıldır hapis ama o her zaman vardı.
Amara a été enfermée pendant des milliards d'années mais... Elle a toujours été là, elle le devait.
Sanırım kilise ayakkabımın içinde çikolata vardı.
Je crois que j'ai une barre de céréales dans mes chaussures d'église.
Çünkü hazır değildin ve dürtülmeye ihtiyacın vardı.
Car tu n'étais pas prêt et il me fallait un peu d'aide.
- Son 60 yıldır sizin şu sözde Hakimiyetçilerinizle aramızda ateşkes vardı.
Depuis 60 ans, nous étions en paix avec ces soit-disant Dominateurs.
Hayır, vardı.
Si, il avait un enfant. Il a un enfant.
Sana yardım edecek ne STAR Labs vardı, ne de takım.
Pas de S.T.A.R Labs. Pas d'équipe derrière toi.
Hayır, internette görüştüğü biri vardı ama yürümedi.
Non, juste ce gars qu'elle avait rencontré en ligne, mais ça n'a pas marché.
Ne kadardır dişimde ıspanak vardı?
Depuis quand?
Neyse evi araştırırken bir İncil buldum üzerinde senin el yazın vardı, Eddy.
Je me suis promenée dans la maison et j'ai trouvé une Bible. Dédicacée par ta main.