Vış traduction Français
8,146 traduction parallèle
Sabah erkenden sıvışmışsın.
Tu es sorti tôt ce matin.
Buradaki arkadaşımız Amy'nin biraz daha dedikoduya devam etmesine izin verelim ve akabinde sıvışmak için bir bahane bulalım.
Laisse notre amie Amy piailler encore un peu. Et trouve une excuse pour t'esquiver.
Ve nişanlına bir sürü göz kırpmalı gülücükler ve yanında kalpler atmak için... sakın odadan sıvışma...
Et ne sors pas pour envoyer un SMS à ton fiancé avec un tas de smileys et de cœurs à côté.
Yandaki pencere kırılmıştı... Sıska bir oğlan, oturma odasından kameramla birlikte sıvışmaya çalışıyordu.
Une fenêtre était cassée, et il y avait ce gamin maigre dans le salon, qui jouait avec mon appareil photo.
Gece yarısı kaçıp otobüsle sıvıştım.
Je me suis faufilée au milieu de la nuit et j'ai sauté dans un bus.
Ondan sonra sıvışmış olmalı.
Elle a dû filer quelques temps après.
"Sıvışmış" derken?
Qu'entendez-vous par "filer"?
Peki dün gece başka sıvışan oldu mu? Diğer hastalardan biri?
Est-ce que quelq un d'autre a filé la nuit dernière?
Ayı da kedi gibi sıvıştı.
- et cet ours est parti comme un chaton.
Travis iki dakika önce oradan sıvıştı ve bir taksiye atladı.
Travis s'est échappé il y a quelques minutes et a sauté dans un taxi.
Audrey telsizden senin geldiğini duydu ve seni elinde o tüfekle görünce hemen sıvıştı.
Audrey t'a entendu arriver grâce à sa radio, et quand elle t'a vu arriver avec ce fusil, elle est partie.
Sıvı diyetine gerçekten çok bağlıydı.
Elle était en plein régime liquide strict.
Hopkins, Virginia Üniversitesi İngiliz Edebiyatı bölümünden en yüksek onurla mezun mezuniyetinden sonra okulun gazetesi için 4 yıl editörlük yapmış ve bu kısa zamanda iki adet uluslararası dergi ödülü kazanmış.
Hopkins, Summa Cum Laude Littérature Anglaise de U.V.A., éditrice de leur journal pendant 4 ans après le diplôme, 2 prix de magazines nationaux dans cette courte période.
Küçük Davey'miz yaptığı bu ödüllerin hepsini Y.V.Ö.'ne sattığını söyleyemeyecek kadar mütevazı.
Eh bien, notre petit Davey était trop humble pour vous dire Qu'il a s'est débarrassé de tous les trophées pour les A.V.A.
Lanet olsun! Ölen bir adamın son isteğine saygı duyamaz mısın?
- Ce sont les vœux d'un mourant!
Hayır, aranızda ilişkinizi Düzeltebilecek bir kıvılcım
Ils veulent voir s'il y a toujours une étincelle pour raviver votre relation entre vos deux forces.
Kıvırcıkmış ya.
Ouh, c'est rêche.
Damar yolundan sıvı verelim.
OK on commence avec l'intraveineuse.
Belki önceki vücut sıvımı koruyorumdur.
Peut-être parce que je conserve mes précieux fluides corporels.
- Seviştiğimiz sırada sıvı dinamiklerini çalıştırıyordun.
Tu répètes les spécificités techniques des fluides Pendant que nous faisions l'amour.
Sue'nun seviyesinden başlamalısın. Beş para etmez tiplerle, çocuk gruplarıyla, A.V kulüpleriyle ya da eşekten düşmüş kızlarla.
Tu dois commencer au niveau de Sue... les ringards, les musiciens, le club de lecture, peut-être une fille qui s'est faite frapper par un âne et parle lentement.
Üzgünüm efendim. 100 gramdan fazla sıvı alımı yasak.
- Pas de flacons de plus 100 ml.
Sıvılarla ilgili bu kadar müthiş olan ne?
C'est quoi, cette mode des liquides?
O-H-A-F-C-S-D-V-R-K-K-P-K-F-G! Farkındayım.
- Carrément.
Vajinal sıvıdaki DNA Messner'ın barakada bulduğumuz kazandaki saç ile eşleşti.
L'ADN du fluide vaginal correspondait à un cheveu dans le chaudron de l'abri de Messner.
Kurumuş ve ilk kıvılcımla alev alan.
Ça s'assèche et prend feu avec une simple étincelle.
Kurbanın akciğerlerindeki sıvı banyo suyuymuş.
Le liquide dans les poumons de la victime était de l'eau du bain.
Az önce 6 ay önce temizlendiğin bir sıvı için kan testi yaptırdın bana.
C'est débile. Tu viens de me faire tester ton sang pour un sérum dont tu as été guéri il y a 6 mois.
Bakış Açısı diye bir magazin sitesi onun hakkında bir sürü haber yapmış.
Ce site à scandale, Inside P.O.V., a des douzaines d'histoires le concernant.
Bakış Açısı tarafından yayınlanan görüntülerde hayran kitlesinin J-me adıyla tanıdığı eski çocuk yıldız James Martin Elliott Los Angeles'ın göbeğinde acımasızca saldırıya uğruyor.
Une vidéo qui vient d'être postée par Inside P.O.V. montre l'ancien enfant-star, James Martin Elliott, mieux connu par ses nombreux fans sous le nom de "Jamie", en train d'être violemment agressé au centre-ville de Los Angeles.
Şimdi Bakış Açısı tarafından yayınlanan görüntüleri izliyoruz.
Maintenant, regardons la vidéo fournie par Inside P.O.V.
Komiser Tao, Bakış Açısı'nı arayıp görüntülerin orijinalini isteyin lütfen.
Lieutenant Tao, veuillez appeler Inside P.O.V. pour voir si nous pouvons obtenir les rushes.
Bakış Açısı'nın yayınladığı video Diego Mora'nın filme çekildiğini fark ettiği yerde bitiyor.
C'est là que la vidéo d'Inside P.O.V. s'est arrêtée, avec Diego Mora découvrant qu'il était filmé.
Video Bakış Açısı'nın eline nasıl geçti?
D'accord, comment la vidéo s'est-elle retrouvée entre les mains d'Inside P.O.V.?
H, I, J, K, L, M, N, O, P Q, R, S, T, U, V
H, I, J, K, L, M, N, O, P Q, R, S, T, U, V
Asılan bir adamın sol elini alırsın 7 yıl boyunca amniyotik sıvı içinde saklarsın doğru büyülü sözleri söylersin ve ölü, mumlar yandığı sürece canlı kalır.
Tu prends la main gauche d'un pendu, la marine dans du liquide amniotique pendant sept ans, dis la bonne incantation, et le mort ressuscitera aussi longtemps que la bougie brûlera.
Yaratılışın kıvılcımı.
L'étincelle de la création.
Pekâlâ, Temyiz Mahkemesinde görülmüş emsal bir dava J.E.M. Ag Supply v. Pioneer, saklanan patentli tohumların yasa dışı olması davası.
La cour suprême a jugé, dans le procès J.E.M. Ag Supply contre Pioneer, que conserver des graines brevetées était illégal.
Yıldızlara bakarak dilek tutmaz mısın hiç?
T'as jamais de vœux en regardant une étoile?
Evet, amniyotik sıvılara erişimini kapattım.
J'ai ensuite enlevé l'excès de liquide amniotique.
Ultrasona göre kalp etrafında sıvı birikimi yok. Ben olsam laparotomi yapardım.
L'écho ne montre pas d'épanchement péricardiaque, donc je ferais une laparotomie.
Görünüşe göre bu renk, gün içinde üzerime bulaşan tüm vücut sıvılarını saklıyor.
Apparemment cette couleur cache tous les fluides corporels dont je pourrais être couverte dans la journée.
Dr. Langston mümkün olduğu kadar sıvı almanı söyledi.
Le Dr Langston a dit de boire le plus de fluide possible.
- Kesinlikle sıvıyorsun.
- Définitivement pire.
Bu gaz, ıslak bir şeyle temas ettiğinde, yeniden sıvılaşıyor.
Ce gaz, quand il entre en contact avec de l'humidité, ça le reliquifie.
Yapabildiğim kadar kıvırmaya çalışıyorum.
Je zigzag comme je peux.
Evet, ilk elden bir bilgiye göre, ortada belli bir kıvılcım varmış.
Ouais, d'un compte de première main il y avait une étincelle définitive.
Sıvı değişimi yoluyla sadece Wesenlara bulaşabiliyor.
Seulement de Wesen par l'échange fluide.
Sıvılaştırılmış inek diziyle ezeceğiz.
Broyer les ingrédients ensemble avec les genoux de vache liquéfié.
Ama önce biraz sıvı cesaret.
Mais avant, un peu de courage liquide.
Belki biraz sıvı cesaret gerekliydi.
Il avait sûrement besoin d'un remontant.