Yakınlaş traduction Français
599 traduction parallèle
Sana yakınlaşırım diye kendimi hep tuttum.
Je n'ai pas eu e temps d'y penser.
Biz babasını hırpalarken sen onunla biraz daha yakınlaşır yanında gayet mutlu bir şekilde tutarsın.
Vous feriez connaissance, vous la rendriez heureuse à vos côtés tandis qu'on maltraite le vieux papa.
Bir anda kız kardeşin Tommy ile yakınlaşıyor.
Votre sœur et Tommy sont très proches.
- Daha yakınlaş o zaman.
- Serrez-moi plus fort.
- Birbirlerine yakınlaşıyorlar iyi bu.
Ils ont l'air de s'entendre!
Eğer yakınlaşırsa beni derhal bilgilendir.
S'il approche, réveillez-moi immédiatement.
Bir ev döşeyen iki insan birbirine yakınlaşır.
Deux personnes décorant un intérieur ensemble, c'est intime.
O hızlandıkça daha gürültülü ve daha yakınlaşıyordu.
Plus vite il allait... plus ça s'amplifiait et se rapprochait...
Yakınlaşınca, gelecek adımı hissediyorum.
Ainsi, je peux sentir votre prochain mouvement.
Uranus yakınlaşıyor.
On approche d'Uranus.
Büyük oranda Dr Radcliffe sayesinde hidrojen atomlarındaki füzyonun ve buna benzer dünyadaki bütün enerji kaynaklarının kontrolü kayda değer düzeyde her gün daha da yakınlaşıyor.
C'est à lui que nous devons le contrôle de la fusion des atomes d'hydrogène. Cette source d'énergie devient plus proche chaque jour.
Yani, kavrayamayabilir ama tanımlayabilirim. Gittikçe şiire yakınlaşıyorum, ve bu, yaşama zannettiğimizden daha yakın olmak gibi görünüyor.
Et quand je ne comprends pas ce que je définis... je m'approche de la poésie... qui se révèle plus près de la vie qu'on ne le croit.
- Mesafe kalmayacak kadar yakınlaş.
- Alignement d'un degré.
John'la ne kadar yakınlaş... Neyse, buna hakkım...
John et toi, êtes-vous profondément im- - Non, je n'ai pas le droit de demander.
Yakınlaşıyoruz.
Nous nous rapprochons.
Alttan araç yaklaşıyor. Bulutların arasında yakınlaşıyor.
Un engin s'approche par-dessous, couvert par les nuages.
Yakınlaşıyoruz.
Ca va arriver vite.
Bundan sonraki geçen her süreçte ölüme daha da yakınlaşıyor olacağım.
A partir de maintenant, tout le reste n'est plus qu'une descente vers ma tombe.
Beyinlerimiz yakınlaşıyor.
Nos esprits se rapprochent.
Yakınlaşıyor.
Ça se rapproche.
Kim kampa yeterince yakınlaşıyor?
Qui n'habite pas loin?
Ve böyle olduğunda yani böyle olduğumuzda başka insanlara yakınlaşırız.
Je sais que quand on est ainsi, on... Quand "nous" sommes ainsi, "nous" cherchons l'autre.
Hadi, iyice yakınlaş!
Reste bien collé.
Burada bir sürü erkek var. Sığınak çukurlarında, tanklarda ve savaşlarda çok yakınlaşırlar!
C'est plein ïhommes... serrés comme cul et chemise dans les tanks et au combat!
Annene yakınlaş.
Conrad, plus près de ta mère.
Kızlarla yakınlaşıp iyi... bir eğitim vereceğnizden eminin.
Je vous crois capables de courtoisie avec les femmes.
Sana daha çok yakınlaşırsam, şayet sana bağlanırsam, ve sende diğerleri gibi canımı yakarsan, bununla başa çıkamam.
Si je m'engageais à laisser s'installer l'intimité... et que tu me blessais comme les autres, je ne le supporterais pas.
Böyle yakınlaşınca hep ciddileşiyorum.
Voyez, je deviens tellement critique quand je suis trop proche.
Yakınlaşıyorlar.
Ils se rapprochent.
Sen soyun dökün... - duş alırız, yakınlaşırız...
Vous déshabiller, on se douche...
Ray Brower'ın gerçekliği yakınlaşıyor ve o sıcakta bize yürüme gücü veriyordu.
La réalité de Ray Brower augmentait et nous faisait avancer malgré la chaleur.
Tatlım, umarım biz de birbirimize bu kadar yakınlaşırız da, benim asla senden özür dilemem gerekmez.
Chérie, j'espère aussi que je ne devrai jamais... te demander pardon.
Yakınlaş.
Donne l'assaut!
Ona her gün daha da yakınlaşıyorlar.
Ils se rapprochent de lui chaque jour.
Açıklık yakınlaşıyor gibi Kaptan.
L'ouverture paraît plus proche, capitaine.
Özellikle birbirimize... yakınlaşırken.
alors que nous étions tellement plus proches.
O anda, tam o satış anında... bir insanoğluna başka türlü mümkün olmayacak şekilde... yakınlaşıyorum.
Parce qu'au moment même où je vends, j'ai un rapport complet avec quelqu'un - sans protection.
Dünya güneşe çok yakınlaşıp da yanmaya başlayacağı zaman...
Quand la terre commencera à brûler parce qu'elle sera toute proche du soleil,
Bilgisayar, frontal loba yakınlaş. Tam görüntü.
Ordinateur, grossissement lobe frontal, couleur spectrale.
Hep düşündüm ki, hareket edersem ve yakınlaşırsam.. anlaşılabilirim, ama -
Si je continue à avancer et à bouger, tout ira bien, mais...
Oh, herkes toplansın, yakınlaşın.
Tout le monde se rassemble.
Onunla iyice yakınlaşıyoruz, anlıyor musun? Ve buraya gelirse hepsi suya düşer.
Je suis en train de me rapprocher d'elle... et s'il se pointe ici, ce sera terminé et...
Nasıl yakınlaşıp sesini kaydedeceğiz?
Comment allons-nous l'approcher suffisamment pour l'enregistrer?
Sanki birisine çok yakınlaşıyor gibi hissediyorum.
Quelque chose me dit qu'elle a pu être kidnappée.
Dikey dalgalar yakınlaşıyor.
Elles convergent vers un même point.
Daha yakınlaşın!
Plus serrés, plus serrés.
Yakınlaş, Woodbridge.
Approchez, Woodbridge.
Çok yakınlaşırsan sıkıldığını farkkedersin.
Ceux qu'on connaît bien nous ennuient.
Kamera yakınlaşır.
Zoom de la caméra.
Gerçekten yakınlaş.
Rapproche-toi le plus possible.
- 2, yakınlaş.
Numéro 2, approche-toi.